Ben Filistinli çocuk Ölüm yalnızlığı dolaşan sokaklarda,
elinde sapan taşıyla dolanan... Ben Filistinli çocuk... Geceye annesiyle yatıp
da sabaha öksüz uyanan... Ben Filistinli çocuk... Caddeler dolusu şarapnel
parçalarını gördükçe babasını hatırlayan Evet, Filistinliyim ben. Gazzeli,
Batı Şerialı, Ramallahlı, Kudüslüyüm. Kutsal mabet Mescid-i Aksa nın yaralı
çocuğuyum ben...
Duydum ki bir bayram daha gelip geçmiş buralardan habersiz.
Duydum ki, bir bayram daha uzaklaşmış bizim hanelerimize girmeden.
Evet, doğrudur toprağa her şehit verdiğimizde bir bayram
yaşadığımız! Doğrudur üzerimize yağan bombaları cennet bayramları için birer
vesile bildiğimiz. Doğrudur ama...
Asıl bayram biz çocuklar için değil midir Heyecanla
sabahını zor ettiğimiz, başucumuzda sabahladığımız yeni elbiselerimizle
sokaklarda koşturduğumuz, anne babamızın şefkat dolu gözleriyle perçinlediğimiz
bir mutluluğun adı değil midir bayram Huzuru, sevinci, gururu ve çocuksu bir
gülümsemeyi ifade etmiyor mu bizim bayramlarımız Bayramı en çok biz hak
etmiyor muyuz
Yeni elbiseler, oyuncaklar, şekerler... Bunları lügatimden
çıkaralı çok uzun zaman oldu zaten. Ama benim, sahilde arkadaşlarımla
dolanırken ansızın tepemize yağan bombalarla oyunumun bölünmesini istememe
hakkımda mı yok Bizim oyunlarımız bölünüyor burada bombalarla. Bizim
uykularımız bölünüyor burada füzelerle. Zalimin zulmüyle ailemiz bölünüyor,
parçalanıyor. Siyonist zehriyle hayatlarımız bölünüyor!
Ben Suriyeli çocuk... Bu, ailem olmadan girdiğim kaçıncı
bayram bilmiyorum. Kaç Ramazan geçti babamın elimi bırakıp da bir daha hiç
tutamayışının üzerinden Kaç gün, kaç ay geçti annemin gül gibi kokusunun
üzerinden hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum gülmek nasıl bir şeydi. Hatırlamıyorum
sıcağı nasıl olurdu bir yuvanın.
Ben Suriyeli çocuk Değişen bir şey yok, yine yalnızım bu
bayram. Değişen bir şey yok hâlâ zulüm ve zalim dolu bu vatan. Yıktılar tüm
evlerimizi yetmedi. Anasız, babasız bıraktılar tüm kardeşlerinizi yetmedi.
Paramparça ettiler ülkemizi yetmedi. Birliğimizi, beraberliğimizi bozdular,
kaçırdılar direncimizi yine yetmedi. Hâlâ ölüm yağıyor üzerimize her gün. Hâlâ
bebekler kanlı elleriyle sabahlıyor burada güne. Değişen bir şey varsa, o da
gözyaşlarımdır. Artık donup kaldılar yerinde. Zalimin buz kesen yüzü ve ümmetin
suskun bekleyişi durdurdu gözyaşlarımı, dondurdu bakışlarımı!
Ben Doğu Türkistanlı çocuk... Oldukça uzağız sizin
topraklarınıza. Binlerce kilometreler var aramızda. Ondandır bu uzaklığınız
belki bize karşı. Ondandır duymayışınız çığlıklarımızı
Ben Doğu Türkistanlı çocuk Burası sizin topraklarınız
aslında gelmeseniz de. Burada sizin kardeşleriniz var aslında görmeseniz de.
Burada ümmet ölüyor aslında, bilmeseniz de Koca bir Ramazanı nasıl
geçirdiğimizi sorun lütfen; sahurları nasıl karanlıklar içinde, gizlice yaptığımızı
bilin, oruç tutmayalım diye nasıl oyunlar oynandığını, tutanların işaretlenip
türlü zulümler gördüğünü görün
Oruç yasak, namaz yasak, camiler kapalı! Kelime-i şehadet
yasak, örtü yasak, sakallar tıraşlı! Yalnızca iman ettiğimiz için görmediğimiz
işkence, hayvanca kirletilmemiş namus kalmadı. Sahursuz, iftarsız, namazsız,
teravihsiz bir Ramazanı yaşadıktan sonra, ölüm dolu, zulüm dolu, tecavüz dolu
günlere şahit olduktan sonra; elbette bayram, en çok bize bayram olmalı!
Ben Arakanlı çocuk, Myanmarlı, Patanili, Malili çocuk...
Hani fotoğraflarda gördüğünüz zaman bile yüreğinizin ağzınıza geldiği! İşkence
dolu bedenimizle günlerce gözlerinizin önünden gitmeyen! Hani çöp torbası gibi
sokaklara atılan, üst üste, yığın yığına yollara dizilen ve küfrün harladığı
Nemrutî bir ateşle yakılan bedenlerimizle gündeminize oturan...
Ama yüreğinize oturmayan! Dualarınızda ellerinize, dilinize
ağırlık yapmayan, on dakika bile üzerinde durup konuşmadığınız... Evet, biz
ölümüzü bile tekrar öldüren bir zulüm yaşarken, şahadeti bulduktan sonra şehit
olmuş cesetlerimizle bile top gibi oynanırken, Ramazan ı zulümle, bayramı
ölümle karşılarken Siz bayramları yaşayın orada. Tutun çocuklarınızın elinden,
türlü türlü kıyafetler alın onlara. Rengârenk şekerlerle doldurun ceplerini.
Ağlatmayın, istediği oyuncakları alın, hoş edin yüreklerini!
Sonra gezmelere gidin beraber. Çeşit çeşit yemeklerle
kurulmuş sofraları şenlendirin. Gülün eğlenin eşiniz dostunuzla. Bir yandan da
gurur duyun kendinizle çocuğumuza el öpmesini öğrettik diye. Gurur duyun
Ramazanda aç kalmaya sabrettik diye. Öyle ya, en zor size geçti Ramazan, en çok
siz zorlandınız. Dualar yaptırın küçücük çocuklarınıza yemeklerden sonra.
Yaptırın ama bizi almayın o duaların içine. Gününüz kararmasın sonra,
bayramınıza gölge düşmesin!..
Evet, biz ümmetin çocuklarıyız. Ümmetin gözü yaşlı, kalbi
yaslı çocukları Biz aslında sizin çocuklarınızız. Öpmeye bile kıyamadığınız,
ayağına bir diken batsa, küçücük bir zarar görse yeri yerinden oynattığınız
Kimsenin yaşadığı bayramlarda gözümüz yok bizim. Sadece bir
yer de bize ayırın istiyoruz sofralarınızda. Sadece bize de yer verin
dualarınızda. Çocuğunuzu öperken bizim kokumuzu da duyun onlarda.
Bir gün, gerçek bayramlar bizi de bulacaktır mutlaka. Bir
gün biz de gülebileceğiz gözlerimizle. Mutluluğu tadabileceğiz yüreğimizle. O
zaman el ele verip serinleteceğiz bu dünyanın sıcağını. O zaman söndüreceğiz
Nemrutların harını. O zaman tutup fırlatacağız zulmün silahını!
O zamana dek siz de bırakmayın bizleri. Bırakmayın
ellerimizi. Gücümüze güç, direncimize direnç katan desteğinizi, duanızı eksik
etmeyin bizden. Ümmet olarak hep birlikte gerçek bayramlara ulaşabilene dek