Donald Trump, İncil üzerine yemin etti ve 45. ABD Başkanı olarak koltuğuna oturdu. Beyaz Saray’da ne kadar kalır, orası bilinmez.
ABD Başkanının önünde üç seçenek var:
Ya, dediklerini yapar ve akıbeti Kennedy›e benzer.
Ya, Reagan gibi şartlara teslim olur.
Ya da, bambaşka bir başkanlık yaparak tarihe geçer.
Gösterge üçüncüden yana görünüyor. Bu durum, kavganın derinleşeceğine ve kapışmanın bir iç savaşa, hatta ülkeleri de içine alan bir dünya savaşına dönüşeceğine işaret ediyor. Saflar belli. Taraflar; Yahudi para babaları ve Hristiyan yerli düşünce sahipleri. Bu bir hesaplaşmadır. Kılıçlar çekilmiş vaziyette. Sebep; tek başına servete konma ve güç savaşı.
Son 200-300 yıldan bu yana, dünya bunların; yani, Siyonist-Haçlı ittifakının kontrolünde. ABD, SSCB ve AB›yi bunlar kurdu. NATO, İMF vb. küresel yapıları bu ittifak oluşturdu. Birinci ve ikinci dünya savaşlarını çıkaran bunlar. Kapitalizm ve Komünizm bunların eseri! Dünyada girişilen haksız işgaller ve işlenen zulümlerin arkasında bu ittifak var. Bütün huzursuzlukların kaynağı bunlardır.
Peki, bu savaş neyin nesi?
Bugüne kadar şerde ittifak edenler artık anlaşamıyorlar; aralarında müthiş bir kapışma var. Siyonist-Haçlı ittifakında derin çatlaklar oluştu. Trump›ın ABD Başkanı seçilmesinin asıl nedeni bu. ABD derin devleti öyle istiyor. Malum, Trump, seçim kampanyasında bazı önemli politika değişikliklerinin işaretini vermişti. Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz talimatlar yağdırmaya başladı. Bu haliyle, çiçeği burnunda ABD Başkanı, vaatlerini tutan bir başkan portresi çizme yolunda.
Ve diğer mühim gelişmeler:
Brexit kararıyla İngiltere›nin rotası açığa çıktı. Önce, Danimarka Meclisi ve arkasından Fransa Anayasa Konseyi kararları duyuldu. Yunanistan›ın darbeci askerleri Türkiye›ye iade etmemesi ve Fransa›nın Afrika›daki sömürgeleriyle yakın ilişkiye girmesi de dâhil, AB›de girilen yol ayrımını belirgin hale getirmektedir. Bu arada Almanya›nın atacağı yeni adımlar dikkatle takip edilmektedir. Avrupa ülkeleri içinde müthiş bir gruplaşma göze çarpmaktadır.
Görüldüğü gibi; SSCB parçalandı, AB çöküyor, ABD dağılmak üzere... Şimdi dünya, yüz yılın başına, hatta Osmanlı›nın gerilemeye başladığı 1700›lü yıllara geri dönmekte. Haçlılarla Siyonistlerin ittifakı sonucu -içeriden gelen ihanetler de buna eklenince- savaşa sürüklenen Osmanlı Devleti yıkıldı. Böylece Osmanlı, tedricen oyunun dışına itildi.
Dünya Müslümanları darmadağın edildi. Takip eden yıllarda; insanımızın kullanmakta olduğu alfabesi değiştirildi, kıyafeti elinden alındı ve dili kullanılmaz hale getirildi. Geçmişiyle ilgili bütün bağları koparıldı. İslam birliğinin en anlamlı kurumu olan Hilafet makamı kaldırıldı.
Şimdi, her şey sil baştan. Oyun, yeniden kuruluyor. Eğer Türkiye›nin küresel güç olma gibi planları varsa -ki var- o halde, 100 yıl uyuyan/uyutulan bir dev misali silkinip kendine gelmeli ve besmeleyi çekerek kaldığı yerden yürüyüşüne devam etmelidir. Bu arada yüz yıl önce dayatılan sistem değişikliği yok sayılarak bu milletin elinden alınan değerleri iade edilmelidir.
Başkalarını taklit ederek küresel güç olunamayacağı gibi; kendi değerleriyle buluşmadan, farkını ortaya koymadan yeni hedeflere yönelmek ve küresel güç olmak mümkün olmaz.
Küresel sistem çöküyor; devam etme ihtimali yok ve bu kapışma onun için...
Şimdi, ayağa kalkmanın ve kayıpları geri almanın zamanı; D-8 temelli İslam Birliği’ni ilan etmenin tam zamanı.