Başkaları adına utanmak

Abone Ol

Doğrunun ölçütü nedir İnsani erdemler ve hasletler,

ahlaki ve vicdani kriterler, velhasıl-ı kelam inancın önümüze koyduğu

prensipler şekillendirir insan hayatını. İnsan, bu istikamet doğrultusunda iyi

insan olmak için yaşar. İdeali budur yani.

Bu herkesin bildiği erdemler, hasletler, prensipler

maalesef kağıt üstünde kalıyor çoğu zaman. İnsanlar, herkesin malumu olan

ölçütleri şartlara ve durumlara göre esnetmeyi seçiyorlar genelde. Halbuki

doğru olan, hakikat birdir ve esnettiğinizde doğruluğundan da eser

kalmayacaktır.

Güç, otorite, makam gibi hususlar, insanların doğruluk ve

hakikat ölçütlerini en başta etkileyen unsurlara dönüşmüş durumda. Bir bakıma,

insanlar, bu unsurlarla bir imtihana tabi tutuluyor. Zor bir imtihan ve çakan

da çok haliyle.

Güç sahibi olunca, makama, maddi imkanlara erişince

doğrunun niteliği değişiyor sananlar var. Doğru değişmiyor ama insanlar doğruyu

bulundukları makamlara, konumlara göre algılamaya başlıyor. Bu ideal olan bir

durum değil, şu anda Türkiye de varolan bir defo.

Güç, makam, maddi imkan doğruları değiştirdiği gibi

insanların birbirlerine yaklaşımını da etkilemiyor mu Mazlum geçinenler

zalimleşmiyor mu İnsanları düşmanlaştırmak, ötekileştirmek, karşıt kutuplara

doğru itmek değişen doğruların neticesi değil mi

Sürekli olarak toplumun karpuz gibi iki farklı kutba

ayırıldığından dem vuruluyor. Gayet haklı bir şikayettir bu. Birbirleriyle

hukuku, bağı, yakınlığı olan insanları bile birbirine düşman eden pis bir

kamplaşmayı yaşıyoruz. Buna neden olarak, insanların doğrularını bile

değiştiren bir güç zehirlenmesini göstermek hiç de yanlış olmaz.

Tehlikeli bir gidişattan bahsetmek gerek. Toplumun iki

farklı ve düşman kutba ayrılmasının neden olduğu gerginlik ve yüksek tansiyon,

öyle bir hale geldi ki, artık aynı kutupta yer alanlar bile birbirini kırmaya

başladı başlayacak. Elbette ki, bu durum, belli bir siyasi hareketin iç

meselesi olarak görülebilir ve bu ülke insanını enterese etmeyebilir. Ancak,

burada bu ülke insanlarını ilgilendiren nokta, bu güce, otoriteye, makama,

maddi imkanlara göre doğruluk ölçütü belirleyen bir zihin yapısının

mevcudiyetidir. Koca bir ülkeyi ciddi manada etkileyen bir zihin!

Siyasi iktidar bağlılarının, birbirlerine karşı amansız

kıyımları, dışarıdan bakan gözler için bile tahammülü zor bir seviyesizlik

manzarası arz ediyor. Tek bir doğruları var; güç, makam, maddiyat! Güçlüye hoş

görünmek adına akıllara zarar ölçüde insani erdem ve hasletlerden uzak, inancın

ilkelerine ters düşecek şekilde seviyesiz ve yoz bir ilkellik manzarasını resmediyorlar.

Kendilerinden olmayanlara gösterdikleri tahammülsüzlük, yaptıkları haksızlık ve

sergiledikleri çiğlikleri kendilerinden olanlara da gösteriyorlar ve bunu

yaparken de izleyenlere başkası adına utanmak fiilini yaşatıyorlar.

Türkiye, bu gücetapar, bu maddiyat delisi, bu

doğruluktan, hakikatten ve Hakk korkusundan nasibini almamış tavrı hak etmiyor.

Güce yaranabilmek adına birbirini ispiyonlayan, birbirine hakaretten ve

iftiradan çekinmeyen tiplerin itibar görmesi, en başta ülke insanlarına

haksızlıktır. Siyasi iktidar bağlıları birbirlerini yiyebilir ama bu ilkel

tavırları bu ülkedeki doğruluk ve hak ölçütlerine de ciddi zarar vermektedir

artık.

Yoksa, birbirleri aleyhine ne yaparlarsa ve ne

söylerlerse söylesinler, kendi ilkellikleri olarak görülmektedir.