Bana bir şey olmaz mantığı

Abone Ol

1323 yılında 1922 yılına kadar 36 tane Osmanlı padişahının tam 218 sadrazamı olmuş.

Bunların üçte birinin kellesi alınmış.

Yani yetmiş kadar Sadrazam idam edilmiş.

İdam merasimi gerçekleştirilirken merasimde hazır bulunanlardan bazıları Sadrazam olabilmek için o toplantıda ayaküstü kulis yaparmış. (Bak, Sadrazamlar, Nazım Tektaş, Burak yayınevi, İst.)

Uyuşturucu bağımlıları da ilk başlarlarken “Bana bir şey olmaz, ben kendime sahibim, bağımlılık başlayacağında bırakırım” der ve bağımlı olurmuş da kendisi bilemezmiş.

Rabbimiz, bizi uyarıyor:

“Ey iman edenler, mü’minlerden aşağı olan kâfirleri yönetici dost edinmeyin. Aleyhinize olmak üzere Allah’a açık bir belge mi vermek istiyorsunuz ” (Nisa süresi ayet 144)

“Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları (idareci) dost edinmeyin. Onlar bir-birlerinin dostudur  (idarecisidir.) Sizden kim onları (idareci) dost edinirse muhakkak o, onlardandır. Allah zalim toplumlara yol göstermez. Kalplerinde hastalık bulunanların “Bize bir belâ gelmesinden korkarız” diyerek onların (Yahudi ve Hıristiyanların) arasında koşuşturduklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih veya kendi katından bir emir getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.” (Maide süresi ayet 51-52)

“Ey iman edenler, sizden önce kitap verilenlerden, dininizi oyun ve eğlenceye alanlarla, kâfirleri dost ve yönetici edinmeyin. Eğer iman ediyorsanız Allah’tan sa-kının.” (Maide süresi ayet 57)

Rabbimizin bu uyarısına rağmen, “Ben tedbirimi alırım, bana bir şey olmaz” mantığıyla hareket eden, “Benim tanıdığım kâfirler ayetin anlattığı kafirlerden değil” inancında olan siyasiler, din adamları, ticaret erbabı kişiler, zararı, ihaneti, darbeyi gördükten sonra “Ayetin dediğine kulak vermedim, bu bana ders olsun” dermiş.

İdam sehpasında boynuna ip geçirilen Temel’e “Son sözün var mı” dediklerinde “Bu bana ders olsun” dediği gibi oluyor.

Hem Müslüman hem sarhoş adam, mazeretini bulmuş, “Kur’an’ın yasakladığı şarap, 1400 yıl önce kötü şartlarda yapılan şaraptır. Günümüzde en temiz ortamda yapılmaktadır” diyerek şarabını yudumlayıp kendinden geçiyor.

Halbuki Kur’an ayetleri ve hadisler, şarabın uyuşturuculuğunu öne çıkararak haramlığını bildirmektedir.

28 Şubat döneminde hızlanan “Dinler Diyaloğu” toplantılarına katılan birçok İlahiyat profesörümüz, Yahudi ve Hıristiyan papaz ve ilim adamlarıyla karşılaşıp, ipek gibi ellerini, bal akıtan dillerini görünce yahu bunları yakmayalım gayretine girdiler ve yanmayacakları konusunda kalıcı eserler yazıp devlet parasıyla 2003’te piyasaya sürdüler.

Sonradan pişman oldular ve o bölümü çıkararak kitabı yeniden 2006 yılında yayınladılar ve hepsinin cehennemlik oldukları hadisini yazıverdiler.

Pişman olduklarından kitabın adını ve isimlerini yazmadım.

Turgut Özal merhum, “Dostum Bush” diye başlardı sözlerine ve “Bir koyup üç alacağız” derdi.

Sonunda dostu Bush, ona... birini verdiğini basın haber olarak geçmişti.

Müslüman bir insan “Allah’ın haber verdiği, emrettiği ve yasakladığı her şey, kesin doğrudur” diye inanmalıdır.

1400 yıllık zaman içinde “Bana bir şey olmaz, ben aldatılmam, bugünkü kâfirler o günkü kâfirler gibi değildir” diyenlerin hepsi kaybetmişler.

İki bin yıl öncesinin şarabıyla bugünün şarabı uyuşturmada aynıdır.

Çağdaş köpeklerin kuduz mikrobu ile milattan önceki kuduz köpeğin mikrobu aynı etkiyi meydana getirir.