Fark ettim ki sadece televizyondan uzaklaşmamışım
Eskiden didik didik ettiğim gazetelerden de ayrılmışım.
Ancak yurt dışı seyahatlerde THY nin ikramı olan günlük
gazetelerden en az on tane alıp yolculuk boyunca, onları okuyorum. Tabii her seferinde
yolculukta yaptığım vakit israfına yanarak. kitap okusaydım daha faydalı zaman
değerlendirmesi olacaktı ikazlarını kendime yönelterek. Geçen haftaki
yolculuğumda belli grupların gazeteleri aynı haberi en başa çekmişti. Dizi
oyuncusu bir çiftin bu sene evlilik var
mı , sorusuna, hayır yok, iyi arkadaşız diye cevabı ardından ikilinin incir
çekirdeğini doldurmayan röportajını nasıl aziz bulup belki 5-6 gazete aynı
haberi en başköşede kullanmıştı ki bir daha anladım ki malum grupların
gazetelerini okumamak fazla da bir kayıp değil.
Daha da ilginci bir gazetede geçen şarkıcı Malik in
Arapça yazılı tişört giydiği fotoğrafına grubun en büyük gazetesi sansür
uygulamış, yanındaki arkadaşını verip Malik i hepten silerek önemli vazifesini
yerine getirmiş, Arapçanın reklamını yapmayacak misyonuna bir kez daha uygun
davranmıştı.
Bunlar bizimkilerin bildik ayrıntıları.
Dışarıdakilerin de takıntıları had safhada, mesela
internetten ucuz bilet buldunuz, hemen bir plan yapıp, Roma, Paris, Barselona,
Fas, Milano, Budapeşte ye yol düşürdünüz. Dışarıda bazen böyle hoş sürprizler
olabilir, İsveç ten Danimarka ya sadece 17 liraya uçabilirsiniz, tabii gece üç
gibi olumsuz ayrıntıları saymazsanız. Geziniz çok güzel geçmiştir, farklı
kültürleri tanımak iyi gelmiştir. Fakat Avrupa ülkelerinden geçmek hiç sorun
çıkarmazken, Fas tan gelen uçak, Milano da olay olmuş, inen yolcular tekrar
güvenlik çemberine alınmış, x-ray dan geçirmeler, üst aramalar, olağanüstü
tedbirler sadece; başörtülü, teni esmerlere değil, sarışın batılılara da
uygulanmıştı. Bir suçlu gibi neye uğradığını şaşıran Avrupalı kadınlar ve
erkekler de Fas a gitmenin, oradan dönmenin günahını yeterince ödemişlerdi,
parmak izleri alınmış, çantalar didik didik edilmiş, hani giden yolcuya bile
yapılmayan o sıkı güvenlik tedbirleri dönen yolcu için pür dikkat uygulanmıştı.
Tabii bunları görüp Avrupa da işler Müslümanlar için çok
kötü sonucunu çıkaramayız, gözlemlerime göre zengin Müslümanlar için sorun
sıfır, beş yıldızlı otellerde kalmakta, tesettürlü bayanlar restoranlarda özel
yemek ısmarlamakta, gruplar hayatlarının tadını çıkarmakta. Daha da
şımarıkları, görgüsüzleri pahalı mağazaların faresi gibi ellerinde poşetler pür
memnun hayatlarının sefasını sürmekteler. Özellikle Suriye savaşının göçe
sürüklediği zengin kesim soluğu batı ülkelerinde almış, halklarının çektikleri
sıkıntılara bigâne paralarının sıcaklığına yaslanmışlar.
Yoksul mültecilerden nefret eden batılılar, onları
belirli kamplarda toplamış asla sokaklarda göremiyorsunuz zaten her biri üç
yüz, beşyüz kişi kabul etmiş ülkesine. Fakat zengin Müslümanlardan batılılar
son derece hoşnut, ekonomilerine canlılık katan bu cömert insanların
ülkelerinde bulunmalarından ziyadesi ile mutlular.
İşin ilginci paranın tadını alan ülkemiz de onlardan
memnun, özel hastanelerde binlerce dolarlarını harcamalarına hayranlar.
Seksenli yıllarda bir cahillik etmişlerdi, Beyazıt ta dolaşırken üstelik yüklü
alışverişler de yaparken akıllarınca yallah yallah diye alay etmişlerdi,
onlar da bir gitmiş bir daha çeyrek yüzyıl görünmemişlerdi. Lakin son yıllarda
yoksulların akını kadar zenginlerin de tercihi olan ülkemizde, Özal sonrası
ekonomi başat rol aldığı için hayatımızda pıtrak gibi biten özel hastaneler,
oteller, eğlence yerleri ve yaylalar, kaplıcalar, deniz tesisleri; son derece
mutlular, akan para trafiğinden.