Aynı gündem, farklı manipülasyon

Abone Ol

Siyonizm veya ırkçı emperyalizm ne şekilde tanımlarsak tanımlayalım, en fazla başvurduğu yöntemlerin başında manipülasyon geliyor. Her konunun, her gündemin onlar için savaşta kullanılan bir silah gibi kritik olduğunu defaatle gördük. O yüzden bir savaşta olduğumuzun farkında olarak bize sunulan ve af edersiniz yutmamız beklenen zokaları yutmamız gerekiyor. Bu, bir savaş savunması kadar kıymetlidir.

Bunun için her konumuzu veya her konuşmamızı yeniden şekillendirmemiz gerekiyor. Her gün Gazze’yi konuşmamız lazım, her konuda Gazze’yi geçirmemiz lazım… Açıkçası meseleyi önemseyen herkes benzer şeyleri söylüyor. Bunda bir manada hemfikiriz ancak gündelik meşgaleler bizi o kadar sarmış ki; gündem bazen değişip gidiyor. Ancak diğer yandan da her yeni olay Gazze’yi yeniden gündeme taşıyor. Nitekim Sumud Filosu merkezli dünya çapında ses getiren ve insanlık tarihinin belki de en büyük sivil dayanışma filosu olan vicdan hareketi sadece bunu dert eden ve Gazze’nin yanında olanların değil, karşısında olanlarında ana gündemi durumuna geldi.

Öyle bir korkuyorlar ki, öyle bir çekiniyorlar ki vicdan sahiplerinin birlikte hareket etmesinden, ayrışmaları ikinci plana atıp asıl tehlike olan Siyonizm’i gündemlerinin merkezine almasından... O yüzden aynı gündem ancak farklı bir manipülasyon ifadesini kullanıyoruz. Zira son süreçte bazı Batılı ülkelerin Filistin’i tanıdığını gördük. Bir anda Filistin’i tanıyan ülke sayısı ciddi oranda arttı. Ancak ne katliamda durma veya bir değişiklik var ne de İsrail’in tutumunda bir değişiklik var. İsrail, bu kadar “sert hamlelere” rağmen saldırgan ve zalimce tutumunu devam ettiriyor. Sert hamle ifadesini özellikle kullanıyorum. Zira bugün olan olaylara dar çerçeveden bakanlar veya art niyetliler Filistin’in devlet olarak tanınmasını çok önemli bir durummuş gibi yansıtıyor. Bakınız, bugün asıl konu Filistin Devleti’nin tanınması ise İran, Tunus, Lübnan, Yemen, Katar, Suriye gibi ülkeler Birleşmiş Milletler’in üyesi değil mi? Dünyadaki her ülke tarafından tanınmıyor mu? Peki, bu devletlerin ortak yönü ne, nedir? Hepsi İsrail tarafından bombalanmıştır. Bir ülkeyi nedensizce ve saldırgan bir tutumla hedef almak hangi uluslararası hukukun bir ürünüdür? Cevabı açık, bugün kendisi ve kontrolündeki devletlere Filistin’i bir devlet olarak tanıttıran İngiltere, biraz da Fransa. Zira bu sistem, bu değerler aynı Teoman Duralı hocanın da ifade ettiği gibi İngiliz-Yahudi medeniyetinin ürünleridir. Dolayısıyla bugünkü zulmün ana kaynağı olan düzeni inşa eden Balfour Deklarasyonu ile bölgedeki Siyonist devletin önünü açan İngiltere, bugün Filistin’i tanıdığını söyleyerek hedef şaşırtıyor.

Tarihin gerçekliğinden bizi kopardınız. Hadi biz sizin hiç dahliniz olmadığına inandık. Hadi siz belli propagandalarınızla en iyi oldunuz diyelim. Daha dün Katar’ın bombalanması vakasını ne yapacağız? Geçen hafta da yazımızda geçirdik. Ancak Müslümanların durumunu anlamak için ifade ettiğimiz ifadeyi bugün İngiltere’yi anlatmak için kullanmamız icap ediyor.

Katiller sürüsü İsrail’in savaş uçakları sözde İsrail’den kalkıp Ürdün hava sahasından geçip, ardından Suudi Arabistan hava sahasından geçip Katar’ı bombalıyor. Bunu da yaparken Katar’daki Amerikan üssünden kalkmış bir İngiliz tanker uçağından yakıt ikmali yapılıyor. Yani Katar’ı, muhtemelen Katar’ın petrolü ile vuruyor. Bugün Filistin’i tanıyan 7 Ekim’den beridir katliama ve İsrail’in saldırganlığına/şımarıklığına sonsuz destek verenlerdir. Zaten bir türlü ayağa kalkamamış, sınırları 1917’den beri adım adım işgal edilmiş, 1948’den sonra bir devlet gibi hareket eden teröristlerce yok sayılan Filistin’i devlet olarak tanımanın ne denli manipülatif bir durum olduğunu görmek gerekiyor. Bir tanınan Filistin var sınırları, halkı ve egemenliği belirsiz… Askeri olamaz, yönetimi olmaz, halkı olamaz. Ama devlet olur. İşte özenilen, imrenilen Batı’nın değerleri ve inşa etmek istediği dünya bundan ibarettir.