Ayakların yıkanması

Abone Ol

Hocam size sorum var bunlara Milli Gazete’deki köşenizde cevap verirseniz çok makbule geçer.

Maide Suresi’nde ayakları yıkama ayetindeki ercüleküm veya ercüliküm, birisi ayakları mest etmeye biri de ayakları yıkamaya delil oluyor Arapçada her iki şekilde okunabiliyor mu bunun detayı nedir?

Bu sıralar nedense ayak yıkama ile ilgili çokça sorular gelmektedir. Konuyla ilgili çeşitli kitaplardan alıntı yapalım. Ulema, ayakların abdest azalarından olduğunda müttefik iseler de ayakları yıkamak mı, yoksa meshetmek mi gerektiği konusunda ihtilâf etmişlerdir. 

Cumhur, «Ayakta farz olan yıkamaktır», demiş  ise de, bir cemaat, «meshetmektir» demiştir. Bir diğer gurup da, «Her ikisi de olur, kişi hangisini isterse onu yapar», demiştir. Şia ayakların mesh edilmesini savunmuştur.

Bu ihtilâfın sebebi, abdest âyetindeki ERCÜLEKÜM kelimesinin «ercüleküm» ve «ercüliküm» şeklinde üstün ve esre ile okunduğu iki meşhur kıraatin tefsirinde ihtilâf edilmesidir. Çünkü eğer bu kelime birinci şekilde olduğu gibi üstün ile okunursa, daha zahir olan ihtimal, bu kelimenin

âyette geçen VÜCUHEKÜM kelimesi üzerine atfedilmiş olmasıdır ki buna göre, ayakların yıkanması emredilmiş olur.

İkinci şekilde olduğu gibi esre ile okunursa, o zaman, yani başındaki RUÛSÎKÜM kelimesi üzerine atfedilmiş olma ihtimali daha kuvvetlidir. Buna göre de, ayakların meshedilmesi emredilmiş olur. «Ayakların farzı, kesinlikle yıkamaktır veya meshetmektir» diyenler, bu iki kıraatin her birinde daha kuvvetli olan ihtimali tercih ederek, diğer kıraatin yerdiği kuvvetli mânâyı tevil yolu ile tercih ettikleri mânâya döndürmüşlerdir.

Burada iki okunuş var: Birincisi, ibni Kesir, Hamza, Ebu Amr ve Asım kıraati Ebubekirden gelen rivayet üzerine KESRELİ OKUNUR. Yani ve ercüliküm şeklinde okunur. İkincisi: Nafi, İbn-i Amir, Asım, Hafz, Kesai ve Yakub da NASB üzerine okur. Yani ve ercüleküm şeklindedir.

Şimdi gelelim mana nasıl olur? Burada cer mahzuf olan bir fiiledir. Takdiri «vef’alubiercülikümğeslen» şeklindedir (yani yıkayın). Mensup olduğunda da atıf ruus üzerinedir. Çünkü mahallen mensuptur veya vucuhikum üzerine atıf yapılmıştır. Burada iki şey var yıkamak veya mesh etmek.

Fakat yıkamak fiili daha evvel olduğu için onu nahiv âlimleri tercih etmiştir.

Bu iki kıraatin her birinden anlaşılan mânâ, diğerinden anlaşılan mânâdan daha zahir olmadığına, yani bir kıraatin verdiği mânâ, diğerinin mânâsından daha kuvvetli olmadığına inananlar ise, ayakların hükmünü yemin keffareti gibi bir vacibi muhayyer (seçenekli farz) görmüşlerdir ki Taberî

ile İmam Dâvûd bu görüştedirler.

Cumhur, «ercüliküm» kıraatinde birtakım tevillerde bulunmuştur. O tevillerin en güzeli, atfın manevî olmayıp, lafzî olmasıdır. Çünkü Arap dilinde bunun benzeri çoktur. Meshi vacip gören ikinci cemaate gelince: Bunlar da «ercüleküm» kıraatini tevil ederek bunu, «Biz dağlar ve demir değiliz» şiirinde olduğu gibi, atıf alel-mahal (veyahut mefûlünmeah) kabul ediyorlar.

Cumhur, «ercüleküm» kıraatini, Peygamber (S.A.S.) Efendimizden geldiği sabit olan «Ateşte yanmakta olan topukların vay haline»  hadisini delil yaparak tercih etmişlerdir. Cumhur der ki: Bu hadiste, ayaklarını iyice yıkamayanlar kınandığı için, ayakları yıkamanın farz olduğu

anlaşılmaktadır. Çünkü bir kimse vacip olmayan bir şeyi yapmadığı için tehdit edilmez. (Bidayetulmüctehid)