Ateisti olmayan tek din: Futbol

Abone Ol

Britanyalı yazar Simon Kuper ın futbolla ilgili meşhur

kitabı çok şeyler söyler: Futbol asla sadece futbol değildir!

Siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel birçok unsuru bir

arada bünyesinde barındıran bir sektöre oyun deyip geçemezsiniz.

Evet, futbol gerçek anlamına uygun düşecek biçimde bir

ayak oyunu dur.

Oynayan da bu oyundan memnundur oynatan da. Her şey

seyirci üzerine hesaplanıp planlanmıştır.

Gönüllü destekçilik iki şeyde kendini gösterir: Birincisi

dinî cemaatlerde, ikincisi futbol tribünlerinde.

Modern çağın sayıca en çok cemaate sahip mabetleri

tribünlerdir.

Sırası geldiğinde siyaseti belirlerler.

Siyasilerin miting için gittikleri şehirlerde o kentin

futbol takımının atkısını boyunlarından eksik etmemeleri, yine siyasi simaların

futbol kulüplerinde aktif rol almaları böyle bir etki ve ağırlığın neticesidir.

Beşiktaş Çarşı grubu gibi taraftar gruplarının gündemini

siyasi gelişmelere göre belirleyip her fırsatta sokağa inmeleri futbolun

futboldan çok daha fazla bir şey olduğunu gösteriyor. Cumartesi akşamı Çaykur

Rizespor maçı sonrası Fenerbahçe kafilesini Rize den Trabzon a taşıyan otobüsün

silahlı saldırıya maruz kalarak şoförünün yaralanması futbol holiganizminin en

son örneğidir.

Futbol seyircisinin sosyoekonomik ve sosyokültürel

seviyesi aşağı yukarı bellidir.

Çoğunluk orta ve alt gelir gruplarına ait bireylerden

oluşmaktadır.

Yaşadığı toplumda kendini ifade edemeyen, konuşacak

platform bulamayan, kendi kimliğini ifade edebilecek platformlardan yoksun

kişiliklerdir.

Şayet tribünler ve futbol sahaları olmasaydı bu kişilerin

oluşturacağı kalabalıkları zapturapt etmek de kolay olmayacaktı.

Ekonomik ezilmişlik ve sosyal dışlanmışlık yaşayan

yığınların öfkesini kanalize etmek için stadyumlardan daha elverişli yerler

olamazdı herhalde.

1980 sonrası devlet eliyle depolitize edilen kuşaklar

coşku ve öfke başta olmak üzere bütün heyecanlarını futbol üzerine teksif

etmişlerdir.

Ana yurdun dört baştan halı sahalarla örüldüğü seksen

sonrası Turgut Özal dönemi ve müteakip dönem kuşakları için futbol oyun

olmanın çok ötesinde bir anlam içermektedir. Tuttukları takımla kendilerini

özdeşleştiren taraftarlar nezdinde futbol bir ölüm kalım mücadelesidir artık.

Toplu taşım araçlarında, berber dükkânlarında, dost

meclislerinde, pazar sohbetlerinde, öğrenci kantinlerinde hatta müezzin

mahfillerinde konuşulan tek konu vardır: Futbol.

Futbol muhabbetine meftun olmuş, desteklediği takımıyla

beraber ağlayıp beraber gülen birinin kültür, sanat ve medeniyet meselelerine

ne ayıracak vakti ne de uzanacak aklı ve yüreği vardır.

İngiltere Liechester Üniversitesi nin 497 kişi ile

yaptığı bir araştırma neticesi holiganizme yönelişin kaynakları olarak en başta

işsizlik, sonra gelir dağılımında eşitsizlik ve düşük eğitim düzeyi

gelmektedir.

Futbol fanatizmi üzerine yapılan araştırmaların çoğunda

ortak nokta, gençlere yönelik işgücü pazarının çöküp boş zaman pazarı nın

yükselişi olarak gösterilmektedir.

Meşhur Gölgede ve Güneşte Futbol kitabının yazarı

Eduardo Galeano nun futbol taraftarı ile ilgili betimlemeleri açıkça bir itiraf

gibidir: Kent yok olur, rutin olan her şey unutulur, gerçek olan tek şey

tapınaktır. Bu kutsal alanda, ateisti olmayan tek dinin kutsal yönleri

seyredilir. Taraftarlar, bu mucizeyi daha rahat bir ortamdaki televizyondan

seyretme imkânına sahip oldukları halde, meleklerinin nöbetçi şeytanlarla

yapacakları mücadeleyi canlı olarak görebilmek için bu hac yolculuğunu yerine

getirir.

Eduardo Galeano nun ifadesiyle futbol ateisti olmayan bir

dindir.

Taraftarların tuttukları takıma kendilerini kurban

etmeleri gibi rakiplerinden kurban almaları da hep bu dinin ritüellerine dâhil

olsa gerektir. 

Futbolun hiç mi düşünsel ve felsefi tarafı yok, diye

soranlara hemen cevap vereyim.

Var elbette; benim de bu cemaatin en faydalı bulduğum

yanı bu zaten. İnsana işbölümü, paylaşım ve hayat bilgisi dersi veriyor.

Öğrencilik yıllarında okul futbol takımının kaleciliğini

yapmış olan Albert Camus nün dediği gibi: Şunu öğrendim ki, top birine hiçbir

zaman beklediği yönden gelmiyor. Bu bana hayatta çok yardımcı oldu.

Yaşadığımız iyi kötü her şey de böyle değil midir zaten,

hiç beklemediğimiz yerden gelen bir top kaderimizi şekillendirebiliyor. Top

zaten bu yüzden yuvarlaktır. Kapitalizmin de ayağına çok uygundur. Ne de olsa

futbol kapitalizmin bize attığı bir goldür.