“İffetsizzz!”
Başlığında bu haykırışı vardı, Tercüman yazarı Ergün Göze’nin 60’lı yıllardaki bir fıkrasında.
1965 seçimlerini çoğunlukla kazanan AP (256/450) iktidarı, tarım ve sanayi politikalarından ziyade, 27 Mayıs’la öne geçen ve baskı kuran “Sol” zihniyete karşı sosyal politikalar geliştirme çabasındaydı.
Sayın Bahçeli’nin soylu kişi ilan ettiği Süleyman Soylu’nun teröristlerin ayakkabı numarasını bilen bakanlığının ilhamı, komünizmle mücadele aşkına o günkü İçişleri Bakanı Faruk Sükan’ın, komünistlerin nefes alışlarını dahi takip ediyoruz, cümlesinden mirastı.
Seçim meydanlarındaki vaadlerinin güçsüzlüğünü, DP’nin yegane varisi algısıyla örten AP iktidarı, çift Meclis kontrolünde bürokrasiye yerleşmeye çalışırken, satışları yetersiz basın gücü de desteğini yeni konular üretmekte arıyordu.
Son Havadis’in milletvekili yazarı Tekin Erer’in bu arayıştan kaynaklı, özellikle cami cemaatine “Yeşil Komünist” iftirası, sağ cenahta infiale sebep olurken, solcularımızı da sempati arayışına düşürmüştü.
Ergun Göze’nin, “Yeşil Komünist” mucidi Tekin Erer’e reddiyesiyle, sonraları “Renksizler” denilecek liberallerin sağdaki itibarları da sınırlandırılmıştı.
Üç gün “İffetsiz” başlığıyla yayımlanan o Ergun Göze fıkrası, Tercüman Gazetesi’nin satışında patlamalar yapmıştı.
Saray’dan iltifatlı “Gereğini yapan Ahmet bey” sıfatıyla meşhur edilen ve bizim kırk yıl önceden “Devşirme” sınıfından saydığımız yandaş gazetecide, Tekin Erer’in mezarlık deposundaki gömleğini görünce, iş bu yazımıza bismillah dedik.
Medyanın diğer yandaş sıfatlı ve gazeteci etiketli elemanlarına örnek yapılan devşirmenin selefi Tekin Erer’in, o gün milletvekili de olduğu AP seçmenini yaralayan kin yüklü bir örneği vardı.
‘’Yeşil Komünist’’ dediklerinin bariz özelliklerinin biri, ceketlerinin yan cebine adı okunacak şekilde katladıkları Cumhuriyet Gazetesi ile camiye gitmeleri imiş.
AP seçmeninin yaşadığı hayal kırıklığı bir yana “Kızıl Komünist” söylemcilerine bu “Alan açma” çalışması mütedeyyin insanlarımızca farkedilmiş ve AP’nin defterini dürme organizasyonları bu yazı kavgasından sonra alttan alta başlamıştı.
“Katil İsrail/İşbirlikçi AKP”
“Utanmaz slogan” demiş bu tanıma, Tekin Erer halefi devşirmemiz.
Yaklaşık bir yıl önce Meclis’te yaptığı konuşmada, (23 Aralık 2023) bu tesbitin yazıldığı dövizi sık sık gösteren ve Meclis tarihinin kayıtlarına aldıran Saadet Partisi milletvekili Hasan Bitmez’in mücadelesinden ve şehadetinden bihaber rollü ve devşirme sıfatlı eleman, “insaf, vicdan, hakkaniyet, adalet” görememiş, üstelik utanma ve sıkılmasının yokluğunu ilan edercesine, slogan atanlara saygısızlığa yeltenmiş.
“Tamam, İsrail çok kötü ama Hamas da çok terörist abi” diyen siyasi çizgiyle dost olmakta hiçbir sakınca görmeyip…”
Kim diyor bunu?
Hamas lehine Sayın Erdoğan bir cümle kurana kadar, HAMAS adını ağızlarına ve yazılarına alamayanlardan biri, şimdi Hamascılığını böyle anlatıyor.
Sayın Bahçeli’nin yeni “Dost olmak”lar peşinde olduğu ve “Gelsin” davetleri çıkardığı bugün, bir başka “siyasi çizgi”yi idama hazırlayan devşirmeye sormak lazım: O siyasi çizginin mensupları, AKP’ne yol açarlarken, Sayın Erdoğan’ı Meclis’e taşırlarken, kutsal parti mensupları mı idiler nezdinizde?
İsrail’e tedarikçi gemilerden, boru hattı petrollerinden ve bir vilayette tüm AKP görevlilerince açılışı yapılan İsrailci şirket şubelerinden bahsetmeden gereğini yap demişler devşirmeye. Oturmuş yazmış, fakat yazdığı bir cümlesi, başkasının malı ya da siparişçi aynı odak.
“Netanyahu’nun ve İsrail kodamanlarının şu anda en nefret ettikleri siyasi lider kimdir’ sorusuna Erdoğan’ın dostları da düşmanları da ‘Tayyip Erdoğan’dır’ cevabı verirler.”
İsraili’le ticaretin durdurulması talebiyle İstiklal Caddesi’nde yapılmak istenen ve polis müdahalesiyle engellenen protesto gösterisinden ve Sayın Valinin “Beşinci Kol” katkılı demecinden sonraki gün yazılan bir fıkradan ilgili yeri aynen alıyoruz.
“Zira Erdoğan’ın her şeyini tartışabilirsiniz ama Filistin duyarlılığını asla.
Lamı cimi yok, İsrail protesto gösterilerinde ‘Katil Netanyahu’ yerine ‘Katil Erdoğan’ diyecek kadar tozutmuşsanız, sonuç itibariyle İsrail’in yararına iş görüyorsunuz demektir.
Zira İsrail’in bölgede en çok rahatsız olduğu lider Erdoğan’dır.” (Sabah Gazetesi – 09 Nisan 2024 – Saçmalamayın – Salih Tuna)
“Rahatsız” olunanı “Nefret” edilene çeviren devşirmeye önemli not: Sabah yazarının “Katil Netanyahu” yerine söylendiğini iddia ettiği iftiranın, hiçbir yerde ve hiçbir zaman kaydının olmadığına ve olmayacağına inanıyoruz. Yazma sebepleri kendilerinde saklıdır.
Şehid milletvekilleri merhum Hasan Bitmez’in Meclis kayıtlarına aldırdığı tesbitini kongrelerinde haykıran Saadet Partililere, terbiye olmamışlığını öne çıkararak yazmış son cümlelerini, bahse konu gazeteci şahıs. Okuyoruz!
“Saadet Partililer, gitsinler Netanyahu’nun önünde atsınlar bu sloganı.
‘Katil İsrail/işbirlikçi AKP’ cümlesini işiten Netanyahu, sloganın ikinci bölümünden aldığı muazzam keyifle kendilerine madalya bile takar belki.”
Gitsinler, dediği Saadet Partililer elbette sormazlar devşirmeye: Gemilerinizle mi?
Zira onlar, o gemileri durdurmak için canla başla çalışıyorlar. Ayrıca onlar, “Netanyahu’nun önünde” olan çok sahneyi kimin canlandırdığını da unutmazlar; pişti olmak meselesi vesaire…
Netanyahu’nun “muazzam keyfi”ni gözleyecek kadar özeline girmiş devşirme, şunu da bilsin: Birinci bölümünü de ikinci bölümünü de duydu Netanyahu. Hem de rahmetli Hasan Bitmez’in Meclis’ten Türkiye’nin taşına, toprağına yankılanan haykırışında.
Geldik mi sayın Devşirmemizin son cümlesine. Dikkatler ayağa kalksın lütfen.
“Kendilerine madalya bile takar.”
Günü geldiğinde, yani devran döndüğünde şu savunmayı yapmak için yazılmıştır bu gerekçe cümlesi.
“Ben kimin, kime madalya taktığını, o gün ancak böyle yazabilmiştim.”
Bekleyin!
DALGALANDIM DA DURULDUM
“Sayın Bahçeli, esasen temsilcisi olduğu misyon adına gerçekten cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur.”
Partisinin son grup toplantısında konuşan Sayın Erdoğan’ın ekranlı medya sitelerinde haber başlıkları altına yazılan cümlesidir bu.
Türk Milliyetçiliği fikri ve düşüncesi yerine, Sayın Erdoğan’ın, hedefe odaklanma anlamı yüklü misyon kelimesini tercihi dikkatlerden kaçmıyorsa da, Sayın Bahçeli’nin teklif gücünü, destanımsı bir vurgu ile anlatmasını daha bir önemli buluyoruz.
Sayın Erdoğan’ın bu cümlesinden, milliyetçi basına ve oralarda yazacak milliyetçi kalemlere artık ihtiyaç kalmadığını, Sayın Bahçeli’nin arzularını seslendirmesinin artık yettiğini anlarsak, herhalde doğru anlamış oluruz.
Sayın Bahçeli’nin partisi MHP’nin, Meclis’te bir veya üç milletvekili ile temsil edildiği yıllarda, propagandalarının yapıldığı ve fikirlerinin yeşillendirildiği ‘’Hergün, Bizim Anadolu, Ortadoğu’’ adlı gazetelerinin artık olmaması da Sayın Erdoğan’ın tarihsel notunu doğruluyor.
Cumhur İttifakı’nın AKP kanadına yakın medyanın elemanlarınca, günlerdir öne çıkarılan “Sayın Bahçeli iyi konuştu, güzel konuştu, kendisine yakışanı konuştu” türü övgülerinden sonra Sayın Erdoğan’ın “Ezberleri bozan” güçte gördüğü o Sayın Bahçeli teklifini, beyninin kıvrımlarında olgunlaştırıp milleti ile paylaşacak bir bilim, kültür insanımızın olmaması, ülke olarak geldiğimiz yeri gösteriyor olsa gerek.
O kadar çok ezberimiz var imiş ki, fikir üretmek görevi Meclis’in en yaşlı bir politikacısına kalmış. Anneannelerin bebek yapmasına eş bir cesaret demeyeceğiz, ne olur ne olmaz ihtimalini gözettiğimizden; durum bu.
Sayın Bahçeli’nin, teklifini yaptığı o günden sonra ısrarcı olduğunu beyan etmesi ve “Sözümün arkasındayım” demesini de analiz ettiğimizde, aklımıza gelen 60 sonrası İnönü’lü yıllardır. Nerede durduğu sorulduğunda “Ortanın Solundayım” demişti ve bu partisinin politika üretimine yol olmuştu.
Sağında, solunda değil, sözümün arkasındayım diyor Sayın Bahçeli; durduğu yeri gösterirken.
Israrcı olması ise, inandırıcılığını gölgeleyecek acaba hala orada mı şüpheciliğine yaklaştırmadan, hemen eylem, hemen icraat aceleciliğinden kaynaklıdır sanıyoruz.
Yağlı urgan sallanan yıllardan, askıda ekmekli aylardan, sesli davetiyeli günlere ermesi Sayın Bahçeli’nin ve bütün bunları gazete ve yazarlarına ihtiyaç hissetmeden başarması, elbette Sayın Erdoğan’ın dikkatlerinden kaçmayacak ve takdirle anmasını sağlayacaktı.
Öyle oldu, biz dahi katıldık.