Ülkemizdeki genel seçimden sonra hükümet kurma çalışmaları hangi safhaya geldi “İstikşafi çalışmasının” neticesi ne oldu Kim kimle koalisyon kuracak Bu yazıyı yazdığımda henüz bu soruların net cevabı yoktu. Bizim bundan önceki yazılarımızı, bu yazımızı ve bundan sonrakilerini tâkip edenler, zihinlerindeki pek çok soruya cevap bulacaktır. Geliniz biz konuya kaldığımız yerden devam edelim:
Kurtuluş Savaşı yıllarında, Devletin şekli, İslâmiyet’ti. Bu, 1921 ve 1924 Anayasalarında açıkça yer almıştı. Anayasa’daki bu hüküm, 2. 5. 1928’deki Anayasa değişikliği ile kaldırıldı. O tarihte yerine başka bir hüküm konmadı. Tâ ki 5 Şubat 1937 tarihine kadar. Bu tarihte, 3115 sayılı kanunla yapılan bir Anayasa değişikliğiyle, 1924 Anayasasının 2. maddesi şu hale geldi: “Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır. Resmî dili Türkçedir. Makarrı Ankara şehridir.”
Peki, Anayasaya konulan bu altı umde nereden alınmıştır CHP’den… CHP 1931’de yaptığı III. Kurultayında bu 6 umdeyi “Partinin temel ilkeleri” olarak kabul etti ve bu altı ilkeyi “altı ok”la sembolize etti. (Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, c. 1 / 25)
Sakın, “Yahu öyle şey olur mu Bir partinin ilkeleri Anayasa maddesi yapılır mı ” demeyin. Kendinize güldürürsünüz. O tarihte CHP’den başka parti yoktu ki. Kurulanların da yaşamasına müsaade edilmemişti. (TCF’nin SCF’nin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemişti. Bunlar ayrı konu. Şimdi hiç oraya girmeyelim. Yoksa yazılarımız pehlivan tefrikasına döner.)
1950’ye kadar ülkemizde Tek Parti idaresi vardı. Devleti bu parti şekillendirmişti (CHP, 1923- 1950 arasında bütün seçimlere tek başına katılmış, bütün devrimleri kendisi yapmıştı.) Daha sonra hazırlanan Anayasalarda (1961 ve 1982 Anayasalarında) ve bu iki Anayasada zaman içerisinde yapılan tonlarca değişikliklerde, CHP’nin koyduğu temel esaslara ve yaptığı devrimlere dokunulmamıştı. Dokunmak ne kelime, zaten Anayasalarda kapı gibi madde vardı: “Değiştirilmesi dahi teklif edilemez” diye… İşte bu bakımdandır ki, ülkemizdeki yaklaşık 90 yıldır işbaşında gerçekte CHP vardır. Davul başkalarının omzunda olsa dahi, tokmak hep CHP’nin elindedir. El’an bugün de durum budur. Bu bakımdan ister koalisyonda CHP olsun, ister olmasın durum değişmeyecektir. Yaklaşık 12 yıldır iktidarda olan AKP, CHP iktidarı paralelinde düzinelerle kanun çıkartmıştır. (TCK’nın 219, 230, 263. maddelerine ve diğer maddeleriyle Avrupa’ya uyum yasaları adı altında çıkarılan paket yasalara bakılsın, incelensin. Bu kanunlara göre, bir dedenin torunlarını evinde toplayıp dinî bilgiler vermesi dahi suç sayılabilecektir. Yine bu maddelere göre zina serbest olurken, resmî nikâh öncesi dinî nikâh kıymak suç sayılmaktadır. -TCK 230. madde-) Parantez içerisine aldığımız bu husus da ayrı bir konudur. Bu konuda şu kadarını söyleyelim: CHP’nin 1950 öncesi geçmişinde; dehşetli baskı, zulüm ve kültür katliâmı vardır. CHP bu geçmişiyle yüzleşmedikçe ve özür dilemedikçe işte bu şekilde yerinde saymaya devam edecektir. Şayet o kafayı değiştirmediyse muhtemel CHP’li koalisyonla bu milletin çekeceği var demektir. (Şayet AKP o eski kafalı CHP ile koalisyon kuracak olursa tez zamanda sıfırı tüketir. Bizden söylemesi) Ülkede işbaşına gelecek iktidara yalnız şu kadarını söyleyelim: Bu ülkenin ve bu halkın menfaatine yapacağınız her çalışmada duâ alırsınız. Halkın canını acıtacak, inancını zedeleyecek her harekette âh alırsınız. O ahlarla da ömrünüzü kısaltırsınız. Yapacağınız en ciddi icraat; Bu ülke insanlarının birlik ve beraberliğini tesis etmek, canilere, teröristlere geçit vermemek, herkesin meşrû dâiredeki hürriyetini ve emniyetini sağlamak, gerçek istiklâle doğru ciddi adımlar atmak olmalıdır. Bir de bizahmet, şu halka, şehit ve gâzi ecdâdının uğruna yedi düvelle savaştığı değerlerin nasıl zincirlendiğini anlatıverin. Bunu en iyi sizler bilirsiniz. İnanın zaferden sonra olup bitenleri bizim aklımız, hafsalamız almıyor.