Ailenin akşam sofralarında toplanma geleneği de artık hızla kaybolmakta. Büyük şehrin trafik, uzun mesafeli yolları bireyleri akşam sofrası buluşmalarına umumiyetle geç bırakmakta. Artık diyetisyenlerin yön verdiği yeni dünya insanı, saat altıdan sonra bir şeyler yemeyip aç kaldığı için; sofraların aileyi, sülaleyi, mahalleliyi toplama özelliği gittikçe kaybolmakta.
Elimizde sadece Ramazan sofralarının o senede biricikliği kaldı. İftar kültürümüzde olmasa; kopuş, dağılış daha hızlı olacaktı. Sadece yemeklerin buluşturması da değil. Asıl ailenin ihtiyaç duyduğu sohbetler. Büyüklerin, küçüklerin, gençlerin, çocukların kaynaşması. Çocukluğumun o karlı kış günündeki küçük evimizdeki çok renkli iftarda ilkokula gitmiyordum fakat aklımda kalan kareyi unutmam mümkün olmadı. İftar soframızda babamın öğretmen arkadaşının ailesi; eşi, yaşıtım çocukları, Çemişgezek’ten gelen annesi ve kayınvalidesi de vardı.
Kayınvalidesi İstanbul’da oturmakta idi ama annesi Çemişgezek’in köyünden gelmişti. İstanbul’da oturan yaşlı teyze sıradan bir elbise giymişti fakat Çemişgezek’li teyzeden gözümü alamamıştım. Bordo kadife elbise üzerine harika bir iğne oyasından kırmızı karanfil demetlerini karakaşlarına dökmüştü. Çocukluk işte, yaşlı kadına bakmış ve “Şevket amca, anneniz kayınvalidenizden daha güzel” demiştim. Aslında köylü anne, iftarın önemini vurgulamak üzere çok özenle giyinmişti, kendisini bırakmış şehirdeki anne ise fazla da önem vermemişti.
Sofranın süsü o kadın, çocuk hafızamdan hiç çıkmamıştı. Türkçe bilmeyen, sohbete katılamayan, hayâsından arada yavaşça gelinine Kürtçe bir şeyler soran o hanım aslında susarak, konuşmayarak ama vücut dili ve görüntüsü ile yaşanan gecenin önemini vurgulamıştı. Sofra asıl sohbetlerle gıdasını bulmakta. Eskiden sofralar daha fazla mahalleliye, sokağa, akrabaya, komşulara açıktı. Şimdi bırakın mahalleliyi, aile iftarları bile insanların nazlanarak katıldıkları bir angarya gibi. Hadi naz niyaz insanları topluyorsunuz bu kez ellerinde cep telefonları, kafalarını kaldırıp kimse, kimse ile konuşmuyor.
Gençlerin suç dosyası kabarık, cep telefonu yanından da. Modern zamanın ihtiyarları da Çemişgezek’li teyze gibi susarak gecenin önemine imza atmıyorlar artık. Beyninizi patlatan televizyonları sonuna kadar açtırmaktalar. Mübarekler, memleketi onlar kurtaracaklar. Sofrada bir konuyu tartışamıyorsunuz, bir sohbet edemiyorsunuz, doksanlık delikanlılar siyasi arenalara o kadar sevdalı ki, neredeyse bastonlarını alıp muhalif partilileri dövmeye gidecekler.
Geçenlerde rastladığım “Milli vizyonumuz televizyon” haberi de bu acıklı halimizi yeterince anlatmakta idi. Dünya şampiyonluğunu yine kimselere kaptırmamıştık: “Televizyon izleme alışkanlıkları üzerine hazırlanan rapor, acı bir gerçeği ortaya çıkardı. Yapılan araştırmaya göre Türkiye, dünya genelinde günlük televizyon izleme oranlarında 330 dakika ile dünya rekoru kırdı. Ajans Press’in RTÜK’ten derlediği verilere göre gününün büyük bir kısmını televizyon izleyerek geçiren Türk halkının ilk tercihi magazin programları ve diziler oldu.
Geçtiğimiz yıldan itibaren 18 bin 586 magazin haberi yapılırken, dizilerle ilgili ise medyaya 6 bin 177 haber yansıması olduğu belirtildi.
Uzmanlar, zamanının büyük bir bölümünü ekran başında geçiren halkın, sosyolojik ve psikolojik olarak büyük sorunlar yaşayabileceğini belirtiyor.