“Asgari” Gitsin, “Emekli” Gelsin!

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yoğun takvimi nedeniyle Bakanlar Kurulu Toplantısı 5 haftadır, yani 6 Aralık'tan beri yapılmıyordu.

Geçen hafta medya mensupları uzun süre bekledi ama toplantıda açıklama da yapılmadı.

Salı günü beklenen toplantı yapıldı ve emeklilerin dört gözle beklediği haber de geldi.

TÜİK’in büyük tepki çeken enflasyon rakamlarına 5 puan daha eklendi, böylece SSK ve Bağ-Kur emeklileri memur emeklilerinin yaklaşık 7 puan gerisinde kaldı. En düşük emekli maaşı ise 7 bin 500 liradan 10 bin liraya yükseltildi.

Fazla rakam karmaşasına girmeye gerek yok aslında. Biz biraz işin mantık kısmını irdeleyelim istedik.

Asgari ücretli kardeşlerimize helali hoş olsun. Son artışla birlikte ellerine 17 bin lira geçecek. Yani işveren ya da sanayici ne derseniz deyin çalıştırdığını işçisine 17 bin liranın altında maaş veremeyecek ama devlet ya da iktidar, emeklisine 10 bin lira verip karşıdan da izleyecek.

İşverenin ödeyeceği asgari ücrete vergi ve sigorta primlerini de eklerseniz bir asgari ücretlinin maliyeti 25 bin lirayı epey geçer.

Emekli ise yıllardır ödediği primlerin karşılığını bekliyor. Devlete tek masrafı sağlık giderleri…

Peki, şu soruyu sorsak ne cevap verirler acaba; devlet mi güçlü işveren mi?

Tabi ki devlet ya da iktidar ama devletin uhdesindeki emekliler tam manası ile sürünüyor.

“Asgari” adı üstünde “en az” ücretin adı da değişmeli artık.  Son yıllarda “asgari” yani en az ücret alan kesim emekliler. Asgari ücret asgari değil artık.

Bir çarpık zihniyet de şu; “aslında biz emeklilerimize iyi zam yapacaktık ama deprem oldu paralar oraya gitti, kaynak tükendi.”

Allah benzeri felaketlerden ülkemizi muhafaza buyursun da deprem olalı henüz bir yıl dahi olmadı ama emeklilerin emeği en az 15 yıldır sürekli eriyor.

Yani emekli dediğiniz insanlar çocuk değil, kandıramazsınız, hayatın türlü badirelerinden geçmiş insanlardan müteşekkil.

Daha geçerli bir bahane uydurun!

Çok önemli bir konu da, yaklaşık 2 yıldır “emeklilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz” lafı ağızlara sakız olmuş durumda.

Eeee! Ezdirmeyin o zaman!

Gerçi enflasyon mu eziyor, siz mi eziyorsunuz orası da çok su götürür de, neyse.

Maalesef, sizden önce de ülkemizde deprem de oldu sel de oldu. Ekonomik krizler de oldu… Burnumuzun dibinde savaşlar da oldu ama (rakamlar ortada) özellikle emeklilerin bu kadar mağdur edildiği bir dönem hiç olmadı.

Yani emeklileri alıp 20 yılın sonunda getirip cami kapısına bıraktınız. Mendil açacak hale getirdiniz.

İyi de emekli ne yapsın mı?

Emekli, emeğine sandıkta sahip çıkacak. Orada soruluyor “haliniz nasıl” diye. Şıklar sunuluyor. Ona göre mühür basacak. Facebook’ta ancak dedikodu yapılır. 15 milyon emekli, 15 milyon oy demek. Tek başına iktidar olabilecek bir sayı.

“Biri benim hakkımı getirip bana teslim etsin” diye beklersen çok beklersin. Sorun, eksiklik sende başlıyor. İktidarlar kendi açısından hesap yapar ve işine bakar. Sen de kendi hesabını yapıp ona göre önüne bakacaksın. Ya da 10 bin lira ile 1 ay geçinmenin yolunu öğreneceksin. Torununa 100 lira harçlık veremeyen emeklinin her ay eline geçen kadar kaybı var. “Veren memnun, alan memnun” görüntüsü değişecekse bunu emekli değiştirecektir.

İktidar ne yaptı?

2008 yılında düşürdüğü aylık bağlama oranları ile birlikte maaşlar tam anlamıyla eridi. İktidar, hiçbir şey yapmayıp sistemi bozmasaydı bugün itibarıyla en düşük emekli maaşı 20 bin liranın üzerinde olacaktı. Diğer maaşları siz hesap edin.

Nokta

Arabaya, hem de en lüksünden binen siz... Duvardan duvara vuran da siz. Masrafları ödeyen ise biz!