ARTIK ARZ-I MEV’UD YOK

Abone Ol

29 Ocak 2005 günü ruh kökümüze bağlı bir gazetede bir alıntıda milletvekillerimizden birinin Türkiye’yle dostluktan bahseden İsrailli meslektaşına sitem anlamında “Öyle diyorsun ama kutsal haritanıza göre Türkiye’nin bazı bölgeleri sizin için vaat edilmiş toprak oluyormuş” deyince adam “Ne yapalım Allah vaat etmiş” diye karşılık vermiş. Son günlerde Yahudilerin dümenlerine gelip sanki bunlar için vaat edilmiş topraklar varmış gibi konuşanları duyarak bazen üzülüyor bazen da kızıyor ve bu konuda susturucu bir yazı yazmayı planlıyordum.

“Şimdi Yahudiler için vaat edilmiş toprak var mı” diye sormak bana göre büyük bir gaflettir. Hatta cehalettir; tarihi bilmemektir. Ancak “Yahudiler veya İsrail oğulları için tarihte vaat edilmiş bir toprak var mıydı” şeklinde sorulabilir. Gerçekten böyle vaat edilmiş bir toprak vardı ve bu vaat de gerçekleşmiştir. Şöyle ki:

İsrail oğulları Yusuf peygamberin zamanında Mısırda Firavun idaresinde son derece ağır şartlar altında yaşıyorlar, köle muamelesi görüyorlardı. Ama Allah onlara merhamet ederek içlerinden Musa’yı (A.S.) peygamber yaptı ve onun vasıtasıyla onları Firavunun idaresinden kurtardı. Maide suresinin 21-26. ayetlerinde bildirildiği gibi Musa (a.s.) kavmine Allah’ın kendilerine yazdığı mukaddes yere (Kudüs’e) girmelerini emretmiş fakat onlar orada zorba bir kavmin olduğunu söyleyerek itiraz etmişler içlerinden iki kişinin (Yuşa (a.s.) ve Kalip) Musa’yı desteklemesine rağmen yine itiraz etmeleri üzerine 40 yıl Sina çölünde kalmışlardır. Bu arada Musa (a.s.) Ürdün’de şimdiki Eriha şehrinin karşısındaki dağa çıkarak vaat edilmiş Kenan diyarını ümmetine seyrettirdi. Fakat Hz. Musa’nın ömrü vefa etmemiş, yerine peygamber olan Yuşa (A.S.) zamanında Kenan iline ve Filistin’e ulaşmışlardır. (Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa 1966 / İstanbul 33). İsmail (A.S.) zamanında tamamen Filistin’e yerleşmişler ve Davut (A.S.) zamanında Kudüs’ü başkent edinmişlerdir (age 34). Süleyman (A.S.) zamanında İsrail oğulları devleti ikiye ayrılmış ve Yahudi devletinin başkenti Kudüs, İsrail devletinin başkenti Samiriye olmuştur (age 35). İlyas (A.S.) zamanında katıra tapmışlar onu dinlemedikleri gibi kovmuşlardır. Ancak başlarına büyük belalar gelmiş ve İlyas’ı (A.S.) bulup onun öğütleriyle amel eyleyince başlarındaki bela kaldırılmıştır (age 36) .

İlyas Peygamberden sonra yine bozuldular. Elyesa (A.S.)  başlarına geçti ve ıslaha çalıştı ama İsrail oğulları günden güne azıttı ve Asurlular onlara musallat oldu (age 36).

Asurlular (Ninova) Meliki kendilerine vergi vermeyen İsraillileri horasana sürgün edip yerlerine Asurilerden, Keldanilerden insanlar getirip yerleştirdi. Kaçıp kurtulanlar Yahudi devletine sığındı (age 37). Böylece İsrail devleti Musa’dan (A.S.) 837 sene sonra battı; yani 261 sene yaşayabildi.

Başkenti Kudüs olan Yahudi devleti içindeki İsrail oğulları Hz. Eş’iya’ya (A.S:) karşı geldiler. Kralları olan Hazkıya’dan sonra yerine geçen kral tamamen azgınlarla bir olup diğer halka zulmetti. Bunun üzerine Asurlular Yahudi devletini vergiye bağladılar (age 38) .

Daha sonra ikiye bölünen Asur devletinden Babillilerin kralı Buhtunnasır (Nabukadnazar) Yahudi devletini kendine bağladı. Fakat Yahudi devletindeki İsrail oğullarının itaatsizlik etmesi üzerine Buhtunnasır Yahudi devletinden birçok ulema ve Beni İsrail ileri gelenlerini Babil’e götürüp hapsetti (age 39).

İsraillilerin arasında bulunan Danyal ve Üzeyr’in kadrini (değerini) anlayan Babil kralı onlara iyi davrandı. Ve Sıdkıya’yı Yahudilere Kral yaptı. Fakat Sıdkıya, Danyal ve Üzeyr’den sonra peygamber olan Ermiya’nın (A.S.) ikazlarına rağmen Buhtunnasır’a başkaldırdı. Buhtunnasır ise büyük bir ordu göndererek Kudüs’ü muhasara etti, zorla girerek şehri ve Beyt-i Makdisi yaktı. Beni İsrail’in kimini öldürdü kimini Sıdkıya ile birlikte esir edip Babil’e götürdü. Beni İsrail’den bazıları Mısır’a, bazıları da Mekke’ye kaçıp kurtuldular. Kudüs’te sadece aceze (acizler) ve fakirler kaldı. Buhtunnasır Babil ve diğer yerlerden birçok insan getirip Kudüs’e yerleştirdi ve Babillilerden birini oraya kaymakam tayin etti. Böylece Yahudi devleti sona erdi ve Beni İsrail’in ellerinde hükümet kalmadı. (age 39)

Daha sonra İran’da zuhur eden Keysaniler Babil’i işgal edince Keldaniler etkisinden kurtulan Yahudi ve İsrailliler tekrar Kudüs’e döndüler ve 70 sene daha orada yaşadılar ise de daha sonra Yunanlıların ve arkasından Romalıların istilası altında Şeyhulbeled veya Kaymakam idaresinde yarı esir olarak yaşadılar (age 40).

Daha sonra İsrail oğullarına peygamber gönderilen Zekeriya’ya (a.s.) iftira ettiler ve onu öldürdüler. Yahya’yı (a.s.) da kardeşinin kızıyla evlenmeyi kabul etmedi, Musa’nın dinini terk edip İsa’nın dinine girdi diye öldürdüler. İsa peygamberi de öldürmeye teşebbüs ettiler. Böylece Hz. İsa göğe kaldırıldıktan sonra Romalılar Kudüs’e hücum edip Yahudilerin kimini öldürdüler kimini de esir ettiler. Bu suretle Yahudiler darmadağın oldu; bir yerde toplanıp cemiyet olamadılar (age 43) . Bir ara toplandıkları İspanya’dan da 1492 de kovuldular. Dünyanın hiç bir ülkesi kabul etmedi ama Osmanlı Devleti!nin merhameti onlara kucak açtı.

Görüldüğü gibi Yahudi ve İsrail oğullarına Musa (A.S.) zamanında bir yer vaat edilmiştir. Onlar da onun zamanında uzaktan vaat edilen yeri görmüş ve Yuşa (a.s.) zamanında oraya yerleşmişlerdir. Ama sonradan peygamberlerine yaptıkları isyan, işkence ve ihanetleri yüzünden o topraklardan çıkarılmışlardır. Artık tekrar vaat edilmesi de mümkün değildi. Çünkü vadedecek olan Allah’ın elçilerine isyan etmişler, işkence yapmışlar, hatta onların bir kısmını öldürmüşlerdi. Musa (a.s.) zamanında onlara toprak vaat edildiğinde onlar mazlum durumdaydılar. Ama o topraklara kavuştuktan sonra kendileri zalim oldular. Bu arazilere üç kez yerleştiler, ama üç kez de azdıkları için cezalandırıldılar ve sürgün edildiler.

Bir baba bir oğluna bir iki defa sermaye verir, ama onu batırdığını görünce bir daha imkân sahibi yapmaz. Halbuki İsrail oğulları üç kez sermaye almışlar, yani o topraklara sahip olmuşlar; o sermayeyi kullanırken başkalarına da zulmetmişlerdir. Onun için Kenan illerinden daha ilk çıkarılmalarında haklarını kaybetmişler iken ikinci ve üçüncü kez sermayelerini batırmış haklarını tamamen kaybetmişlerdir. Artık  “Bizim için vaat edilmiş toprak var” demeye hakları da yoktur. Orada oturdukları yere şükretsinler aksi halde orayı da kaybedebilirler.