Aradığın aşk burada

Abone Ol

Hakk’la batılı karıştırmak, zalime olan sevginin ürünüdür. Zalime olan itibar kalbini kaplar ve “zulmü alkışlayamam” derken zalime âşık olur! Hakk’ı üstün tutmayı küçük gören herkesi bu hazin son beklemektedir. Çünkü “zulmü alkışlamıyorum” demek yetmez, zulme “dur” demek ve mazlumdan yana olmak gerekir. İşte tam da bu noktada, sosyal hayat için vazgeçilmez yararlı bir uğraş olan siyaset, “işini yürütme” anlamında kullanıldığında zulme alet olur.

Elden ele geçen mülkü (devlet) elde etme noktasında zulüm işlememek, zalimle olan ilişkimize bağlıdır. Zulüm, ya bir noksan, ya bir ilâve yahut vaktini ve yerini değiştirmek suretiyle bir şeyi kendisine mahsus yerden başka bir yere koymaktır. Burada siyasetle kamu yönetimini ayırmakta da fayda vardır. Siyaset, daha çok “yapılacak işleri belirleme ya da onlara karar verme” ile ilgilidir. Kamu yönetimi ise; “belirlenen işleri uygulamak veya yürütmekle” uğraşmaktadır. Dolayısıyla siyasette yapılacak bir zulüm bürokraside de karşılığını bulacaktır. Ne gariptir ki, zulmü alkışlamayanlar araçla amacı karıştırdıkları için zalime âşık olmuşlardır!

Zalime olan aşk, üstünlüğün onda olduğu zannıyla gerçek kuvvet ve kudret sahibini görmeyi perdeler. Biz buna “hidayet kararması” diyoruz. Hidayet kararması öncesinde kişi, işleri kendi yapıyor zannına kapılır. “Ben” olmasaydım bu işler yapılamazdı, der. Adeta feraseti kapanır, basireti tutulur. Bunu sağlayan etken ise hiç şüphesiz; dirayetindeki eksikliktir. Takatinin sonuna kadar çalışmayanlar, kalan takatlerini nefisleri (istekleri) yolunda kullanır ve amelinin yerini değiştirmiş olur. Fark etmeden kendisine zulmetmiş olur. Bu zulmü arttırdığı sürece insanlarla olan ilişkilerinde haksızlıklara sebep olur. Bu haksızlıklarından vazgeçmediği sürece de nifaka sebep teşkil eder. Adeta bir çivinin bir atı, bir atın bir komutanı, bir komutanın bir ülkeyi felakete düşürmesi gibi…

Dünyayı ahiretin bir tarlası olarak görmeyi unutanlar, siyaseti de amaçlaştırarak madde (dünya) bağımlılığına yakalanmışlardır. Bundan kurtulmak için de maya gerekiyor. Çünkü bu maya sayesinde hedef farkı, sistem farkı ve zihniyet farkı gerçekleşebilir. Aksi takdirde siyaset, yaşayabilmek için zorunlu işler arasında yer alan şerefli bir meslek ve toplumun sevgi, saygı, yardımlaşma ve beraberliğini sağlamaya araç olmaktan çıkmakta ve insanlığı ıslah ile dünya ve ahiret saadetine ulaştıracak doğru yolu gösteren bir faaliyet olmaktan uzaklaşmaktadır. Bu açıdan, siyaseti netice alma sanatı olarak görmek, kelimenin tam anlamıyla “haksızlık”tır ve bundan korunmanın tek yolu “hakkı üstün tutmaktır”. Ancak bu temel üzerine sağlıklı bir çalışma bina edilebilir. Bu binada kavuşur insan “mazlum aşkı”na… Burası teşkilattır; aranan aşk burada!