Gündem

Apo İmralı'da hangi şartlarda yaşıyor? İmralı adası hakkında bilinmeyenler! Bugüne kadar nasıl kullanıldı?

PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı Adası, yüksek güvenlikli yapısı ve stratejik konumuyla yıllardır sıkı denetim altında yönetiliyor; ada yeniden gündemde.

Abone Ol

Terör örgütü PKK elebaşı, bebek katili Abdullah Öcalan uzun süredir İmralı Adasında hapis!

Abdullah Öcalan, 1999 yılının Şubat ayından bu yana Marmara Denizi'ndeki İmralı Adası'nda, Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesini ihlal suçundan müebbet hapis cezasını çekiyor.

Apo, başlangıçta ölüm cezasına çarptırıldı, ancak mahkûmiyeti Ekim 2002'de ömür boyu hapis cezasına çevrildi.

***

Terörsüz Türkiye kapsamında son olarak TBMM Komisyonu bir milletvekili heyetinin Öcalan'ı ziyaretine karar verdi.

Peki, İmralı Adası nasıl bir yer?

Bugüne kadar nasıl kullanıldı?

İmralı Adası hangi ilimize bağlı?

Marmara Denizi'ndeki stratejik konumu nedeniyle tamamıyla askerî alana dönüştürülen İmralı Adası'nda giriş ve çıkışlar uzun süredir sıkı denetim altında tutuluyor.

Ada genelinde hava, deniz ve kara güvenliği farklı kurumlar arasında paylaştırılmış durumda. Peki, İmralı nerede?

İmralı nerede? Marmara Denizi'nde askerî yasak bölge statüsünde bulunan İmralı Adası, güvenlik uygulamalarının özel yöntemlerle yürütüldüğü bir alan olarak yönetiliyor.

Adada konuşlu F Tipi Kapalı Cezaevi'nin farklı güvenlik kademeleri ilgili kurumlar tarafından koordine ediliyor.

İMRALI ADASI NEREDE, NEREYE BAĞLI?

İmralı Adası, Marmara Denizi içinde yer alıyor ve idarî olarak Bursa iline bağlı bulunuyor.

Ada tamamıyla askerî alan olarak tanımlandığı için sivil girişleri kapalıdır.

Bu yapı içinde konumlandırılmış olan F Tipi Kapalı Cezaevi, güvenlik açısından özel düzenlemeler doğrultusunda yönetiliyor.

Adanın iç güvenliği Adalet Bakanlığı tarafından sağlanıyor.

Dış güvenlik ise Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yürütülüyor.

Deniz çevresindeki güvenlik kontrolü Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın sorumluluğu altında tutuluyor ve ada çevresindeki hareketlilik sürekli gözetim altında bulunuyor.

İMRALI ADASI ÇEŞİTLİ UYGARLIKLAR TARAFINDAN KULLANILDI

İmralı Adası, Marmara Denizi'nde yer alan küçük bir adamız.

Coğrafi olarak Bursa'ya bağlı.

Güney Marmara bölgesinde, Mudanya kıyılarının yaklaşık 19 km açığında konumlu.

Ada, tarihsel süreçte yerleşimlere ev sahipliği yaptı ancak günümüzde daha çok ülkemizdeki yüksek güvenlikli cezaeviyle biliniyor.

Tümüyle askerî alandır ve uçuşa yasak olmakla birlikte sivil girişe kapalıdır.

İmralı Adası, tarih boyunca çeşitli uygarlıklar tarafından kullanıldı.

Antik dönemde Yunan yerleşimlerine ev sahipliği yapan ada, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde de önemini sürdürdü.

Cumhuriyet dönemiyle birlikte stratejik bir noktada yer alması nedeniyle daha çok askeri ve güvenlik amaçlı kullanılıyor.

ŞAMİL TAYYAR NELER YAZDI?

AK Parti eski milletvekili Şamil Tayyar, 2008 yılında, Star Gazetesinde, İmralı Adası ile ilgili şu yazıyı kaleme aldı;

"İmralı sırlar odası...

Yerel seçimlere doğru vizyona yeni giren ‘Abdullah Öcalan’ filmi, 2006 yılındaki ‘APO hücresinde öldürüldü’, 2007 yılındaki ‘APO’yu zehirlediler’ konulu filmlerle karşılaştırıldığında tema, oyuncu ve yönetmen kadrosu bakımından birbirine çok benziyor.

DTP ve PKK’nın birlikte hazırladığı İmralı senaryolarının, seçimler öncesi veya devlet ile bölge arasındaki aidiyetin koparılması maksadıyla mevcut siyasi iktidara yönelik baskı projeleri arifesinde realize edilmek istendiğini biliyoruz.

Onlar da çok iyi biliyorlar ki, İmralı’da Öcalan’ın zehirlenmesi, kötü muameleye maruz kalması mümkün olmadığı gibi, ölmek istese bile buna fırsat bulamayacağı çok özel şartlarda mahkum hayatı yaşıyor.

Yanlış bulun veya hak verin, şu bir gerçek; Devlet, istismara yol açmamak için ‘politika’ olarak Öcalan’ı özenle koruyor.

Nasıl mı? İmralı Sırlar Odası’nı bir kez daha anlatalım...

İmralı adası, jandarma ve emniyet tarafından birlikte korunuyor. Askeri birliğin başında bir albay, emniyetin başında bir şube müdürü bulunuyor. İki kademeli koruma altındaki adayı çevreleyen sensörlü tel örgüler, cezaevinin etrafında da var.

Silahlı nöbetçilerin yanı sıra köpekli yaya devriyelerin sürekli görev yaptığı adanın etrafında bir savaş gemisi ile Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı 2 feribot tetiktedir. Cezaevinde ise özel eğitimli 500-550 civarında asker ve polis görevlidir.

Öcalan’a yönelik muhtemel bir kötü muamele ve suikast tehlikesine karşı tüm görevli asker ve polis, psikolojik testten geçiriliyor. Ayrıca ‘intikam’ duygusunu ateşleyeceği kaygısıyla şehit yakını bulunanlar tercih edilmiyor.

Hatırlatalım. Periyodik olarak tutulan İmralı nöbetlerinin zamanla görevlileri olumsuz etkileyeceği varsayımından hareketle görevliler 3 ayda bir değiştiriliyor. Yani İmralı’da nöbetçiler için en uzun görev süresi 3 ayla sınırlıdır.

Cep telefonunun kesinlikle yasaklandığı İmralı’da sadece ada komutanının odasında sabit telefon var. Bu telefon da bir nevi dahili hat gibi Bursa Jandarma Alay Komutanlığı’na bağlı. Görevliler, yakınlarıyla ankesörlü telefonlarla görüşebiliyor.

Sabah ve öğleden sonra olmak üzere günde 2 saat havalandırmaya çıkarılan Öcalan’ın odasında TRT FM’ye ayarlı bir radyo ve tercih ettiği kitaplardan oluşan mini bir kütüphanesi var.

Özel yemek hazırlanmıyor, komanda bölüğünün tabldotundan yararlanıyor. İçtiği su, bölük mutfağındaki pet şişeler arasından rastgele seçiliyor. Zehirleme ihtimaline karşılık bir görevli, Çeşnicibaşı gibi yemek ve sudan tattıktan sonra Öcalan’a servis yapıyor.

Avukatlarıyla görüştüğü odadan açılan bir havalandırma bahçesi bulunan Öcalan, orada saksıda çiçek yetiştirebiliyor. Her gün rutin sağlık kontrolünden geçiriliyor. Ayrıca 21 günde bir, ada dışından farklı 3 doktor ceheck-up için kontrole geliyor. Her kontrolde doktorlar değiştiriliyor.

Öcalan’ın intihar edebileceği ihtimali düşünülerek sürekli gözetim altında tutulduğu odaya çarşaf dahil ipe dönüştürebileceği hiçbir özel eşyaya izin verilmiyor.

Ecevit’in başbakan, Bahçeli ve Yılmaz’ın başbakan yardımcısı olduğu hükümet döneminde olgunlaştırılan sözünü ettiğim İmralı güvenlik sistemi, bazı küçük eklemelerle kökten bir değişikliğe uğratılmadan kesintisiz olarak uygulanıyor.

Tahmin edebiliyorum; Bu satırları okuyan birçok okuyucumuz hop oturup hop kalkıyordur. ‘Bu haini neden besliyoruz’ diyerek öfkesini yüksek sesle haykırıyordur.

Ama buna rağmen DTP ve PKK, periyodik olarak gündeme getirdikleri İmralı mahreçli ‘kötü muamele’, ‘zehirleme’ ve ‘öldürme’ senaryolarıyla sokakları kan gölüne çevirebilmektedirler..."

---