Antalya’yı aydınlatan kandiller…

Abone Ol

Hiç şüphesiz Antalya’nın sembolü bir Selçuklu güzelidir.

Kale ile arkadaş külliyenin baş karakteri Yivli Minare ve yoldaşı Ulu Camii’dir.

Asırların kavileştirdiği dostlar topluluğunda kimler yok ki; Ulu Camii Medresesi ve karşısında Atabey Armağan Medresesi.

Mevlevihane ve Yivli Minare Hamamı,

Nigâr Hanım Türbesi ve Zincir Kıran Mehmet Bey Türbesi de, sohbette.

Antalya’nın simgesi Yivli Minare’yi insan ne kadar seyretsin ki usansın.

Taş-tuğla yapı malzemesi ile asırlara meydan okurken; Selçuklu estetiği, görkemi, zarafeti yürekleri bezemekte.

Minarenin kitabesi efsane sultan Alâeddin I. Keykubad (1230)devrini bildirir. Yapı taşlarına lâcivert ve firuze mozaik çinilerle, kûfî hatla “Allah” ve “Muhammed” yazılmış.

Ulu Camii, Sultan I. Alâeddin Keykubad zamanında kilise üzerine inşa edilmiş. 1373 tarihli kitabeye göre, Hamitoğulları’ndan Emîr Mübârizüddin Mehmet Bey tarafından ikinci bina dikdörtgen planla inşa ettirilmiş, devşirme sütunlar muhtemelen ilk yapı olan kiliseden kalmadır. Daha eski dönemlerin buluntuları bahçede sergilenmektedir.

Ulu Camii Medresesi, 13.yüzyıl özellikleri taşımaktadır. Şahane bir taç kapısı bulunan medresenin bugün çarşı olarak kullanılması; tarihe, sanata, mimariye hakarettir.

Nigâr Hanım Türbesinin sahibesi, II. Bayezid’in oğlu Şehzade Korkut’un annesi Nigâr Hanımdır,1503de vefat etmiş ve bu türbeye gömülmüştür.

Yivli Minare Hamamı üzerindeki kitabe, Sultan Alâeddin Keykubad’ın ismini vermektedir.

Bir başka Selçuklu güzeli, Karatay Medresesi.

Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde,1250 tarihli.

Vicdansız insanların tarumar ettiği, yaralı, üzgün ağıtları duyulan kadim bir Selçuklu eseri.

İlim erbabının ve devlet adamlarının yetişmesi için yüksek tahsilin yapıldığı medreseyi inşa ettiren meşhur Selçuklu veziri Celaleddin Karatay.

Onbeş dönümlük arazide kurulan medresenin komşuları önce geniş arazisinden parçalar kopartıp bahçelerine katmışlar.

Ne yazık ki her devrin hırsızı, ahlâksızı boldur.

Selçuklu nezaketini, asaletini yansıtan medreseyi bütün bırakmamış parça pürçük etmişler.

Çift mihrabı ile uzun yıllar namaz kılanları da sinesine basan bu anne mekân; avluda asude havuzu, imareti, hamamı, kütüphanesi ile bu başyapıt; “sâlihlerin yurdu”, “güzel insanların yetiştiği diyar” anlamında “Dâru’s-sulehâ” diye isimlendirilmiş.

Çok üzgün dolaştığım Karatay Medresesi’nden geriye, taç kapı ve birkaç duvar ayakta kalabilmiş.

Yakın geçmişte burayı kullanan bir restoran, duvarlardaki orijinal pencere ve kapıları tuğla ile örüp sıva ile kapatmış, kötü bir badana yapmış.

Dahası eyvanın neredeyse iki metre kalınlığındaki duvarı kesilip açılmış. Muhtemelen restoran sahibi, müşterilerine yemekleri o kör testere ile kestiği oyuktan yetiştirmiş.

Çok acı, insanımızın bu açgözlü, bu tamahkâr, doymak bilmeyen para hırsı; eski hazinelerimizi katletmelerine değin uzanmış.

Antalya’yı aydınlatan kandillerden biri de, Murat Paşa Camii.

Cami, Karaman Beylerbeyi Murat Paşa tarafından 1570 de yaptırılmıştır. Vakfiyesinde yazan imaret, medrese ve han; günümüze ulaşmamıştır.

Çınar ağaçlarının süslediği geniş bahçesi ile mabet; çoluk çocuk insanları başına toplayıp geçmişin görkemini hâlâ yaşatmaktadır.

Antalya’nın havasına masalsı bir renk katan Müsellim Camii.

Kitabeye göre Hacı Mehmet Ağa tarafından 1796’da yaptırılmıştır.

Hacı Osman Ağa ile oğlu Hacı Mehmet Ağa kırk yıl kadar Teke sancağının idaresini ellerinde tutmuşlar, aile Tekelioğulları diye tanınmıştır.

Caminin güneybatı köşesiyle birleştirilmiş olan kütüphane, moloz taşla inşa edilmiş, Hacı Mehmet Ağa kütüphaneye 589 cilt kitap vakfetmiştir.

Bu kitapların bir kısmı Antalya Tekelioğlu İl Halk Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.

Yeryüzü güzelleri,

Masalların en soylu renkleri, şiirleri,

Işığınız hiç sönmesin, sonsuza değin aydınlatın şehirleri ve insan yüreklerini.