Anlatılamayan

Abone Ol

Eski otogarın sağ yan tarafında, hasır iskemlelere

oturmuş çay içiyoruz. Önümüzdeki küçük masada sadece çaylarımız değil,

çaylarımızın hafif buğusunda bir görünüp bir kaybolan onca hatıralarımız da

var. Her birimiz ayrı bir noktaya gözlerimizi dikmiş hangi hatıranın hangi

kıvrımında geziniyoruz, kim bilir. Üçümüzün ortak tanıdığı o nu yolcu edeceğiz.

Üçümüzün ortak tanıdığı ama bundan yani otogara yollamaya gelmeden önce benim

bir kere gördüğüm

Bir kere Çarşının ortasındaki binanın dördüncü katına

geldiğinde Bir bahar ikindisinde, hep birlikte, ellerimizde kitaplar,

caddelerde gürültülü bir şekilde tartışa tartışa. O ise ürkek duruyordu.

Çağrışımlı bir duruşu vardı. Sessizce bize eşlik ediyordu Biz o kadar

gürültülü tartışıyorduk ki caddede polisler önümüzü kesip hayrola gençler bir

sorun mu var demişlerdi. Ona baktığımda, o, korkuyla gülümseme arasında,

adımını atmak üzereyken kalakalmış gibi, bana bakmaktaydı İçimizdeki uzun

saçlı arkadaş içimizdeki tek sakallı ve pejmürde olan beni işaret ederek, ne

olduysa bundan oldu, şiiri ta Sokrat tan alıp kendisine kadar her ayrıntıyı

anlatıyor, anlatıyor derken anlatmıyor da sanki konferans veriyor, biz de

verdiği bilgiden bir tanesine ufak bir kırıntı olarak katkı yapmak

istediğimizde daha da şevke geliyor dedi ve bozulmuş motor gibi aniden sustu.

Polislere, mağaradakileri bilmiyorlar dedim, bilmiyorlar, bilmeliler Simon u

bilmeliler. O an öyle bir durum oluştu ki; kim ne diyor kim kime niçin ne

soruyor kim neyi kime niçin söylüyor belirsiz bir ortam Ona döndüm; merhaba

dedim, nasılsın iyi misin Sadece gülümsedi. Aydınlık bir gülümseme.

Eve gelince arkadaş çay koydu. Bisküvi ve çörek getirdi.

Çaylarımızı içerken yine başladık sohbete yine tartışa tartışa. Bu arada çay

eşliğinde sigaralar içiliyor, sigara paketleri sehpaların üstünden eksik

olmuyordu. Ben bir ara arkadaşın oyuncak otomobillerini getirdim ve ortalık

yerde sürmeye başladım. Ben oyuncaklarla ilgilenirken, o, eve geldi geleli ilk

defa konuştu; siyaset, ekonomi, müzik, resim bütün bu konuları konuşup şiire

bağlayan sonra da oyuncak oynayan, durdu bana baktı benden bir tepki bekledi,

ben de kendisine baktım cevap vermedim, ilginç dedi. Ve sustu

Kitap ağırlıklı her türlü konu konuşuldu, hepimiz yine

bağıra bağıra konuşuyorduk. Birden, sanki bizim gürültümüzü kesmek istercesine

şiddetli bir şekilde gök gürledi. Ardından bardaktan boşanırcasına yağmur

yağmaya başladı. Hepimiz pencerelere koşuştuk. Benim baktığım pencereden o da

bakıyordu. Aynı pencereden aynı yöne, aynı yağmura bakıyorduk Birdenbire döndü

bana baktı ve ben de kendisine baktım; o anda sanki aşağıda bir gül bahçesi

oluştu ve güller birer birer açıldı güllerin arasında dolaşmaya başladık.

Arkadaşın seslenmesiyle gül bahçesi pencerenin öbür tarafında kaldı Sonra

yağmur kesildi, bir pencereden aynı açıdan gelen güneş ışığı odayı adeta

billûra dönüştürdü. O gitmek için kapıya yöneldi; onu kapıdan yolcu ettik. Kapı

kapanır kapanmaz sanki hepimiz anlaşmış gibi aynı anda sustuk. Ben beraber

baktığımız pencereye gittim, baktım, ortalıkta az önceki gül bahçesinden eser

yoktu. Pencerenin önünden döndüm; sigara paketine elimi uzattığımda sanki anlaşmışız

gibi aynı anda hepimiz aynı pakete ellerimizi uzattık

Merhabalar seslenişiyle kendime geldiğimde bilmem kaçıncı

sigaraya uzandığımı fark ettim. Diğer iki arkadaşın sınıf arkadaşıydı. Oturduk

çay söyledik, bu arada muavin onun valizini aldı otobüse götürdü. Çaylarımız

geldi, beklenen saat geldi.

Otobüsün ön tarafındayız. Yolcumuzu hayatımızda bir daha

görecek miyiz, belirsiz Musafaha yaptık, otobüsün merdivenlerine çıktı, bize

döndü el salladı, biz de kendisine el salladık. Otobüs kalkana kadar bekledik

ve otobüs on dakika sonra kalktı. Otobüsün arkasından sanki sonsuzluğa yolcu

etmişiz gibi baktım, baktım, baktım Hayatta bir daha karşılaşma ihtimalimiz

olmayan yolcuya niye üzülüyorduk Aslında yaşadığımız duygu üzülmek değil de

sanki uzun bir masalın sona ermesiydi. En azından benim için öyleydi; iki kere

görüşmede dünyanın en uzun masalını yaşamıştım ve işte masal sona ermişti. Bir

daha görme ihtimalimin sıfır olduğu yolcunun arkasından neden böyle karmaşık

hallere girmiştim; kendime dahi itiraf edemiyordum

Aradan tam onüç yıl geçti

Onüç yıl sonra, bir şehirlerarası yolculuğumda otobüs

şehirlerarası bir dinlenme tesislerinde durdu. Böyle yolculuklarda otobüs durur

durmaz inen ben, yine hemen indim otobüsten. Bir kenarda sigara yaktım

dineliyorum. Biri yaklaştı sigarasını yakmak için ateş istedi. Çakmağı cebimden

çıkarıp uzattığımda, sizi nereden tanıyorum dedi, sonra o eski otogara ve eve

döndük Yıllar onu çok değiştirmişti, tabi beni de Yarım saat hiç durmadan

konuştuk. Biz konuşurken yine o gül bahçesi etrafımızda birdenbire oluştu Ne

çare ki yılların alnımıza bıraktığı derin çizgiler vardı Her ikimizin de

bildiği aramızdaki o güzel bilgiyi, her ikimiz de paylaşmak istedik ama bir

türlü paylaşamadık

Sonra o başka bir şehre ben başka bir şehre doğru

gitmekte olan otobüslere, Allah a ısmarladık diyerek bindik Kim bilir belki

bir gün bir yerde bir gül bahçesinde, kim bilir