2011 in ikinci yarısından itibaren hızlı bir şekilde
krize giren ve 2015 te adeta kopma noktasına gelen Türkiye-İran ilişkilerinde
yeni bir döneme yönelik umut ışıkları Tahran dan verilmiş görünüyor. Başbakan
Ahmet Davutoğlu nun Tahran ziyareti bu bağlamda iki devletin şeytanın bacağını
kırmaya yönelik ortak iradesini ortaya koyması açısından önemli bir dönüm
noktası olarak karşımıza çıkıyor.
Dolayısıyla iki ülke ve bölgenin geleceği adına
sevindirici bir son dakika gelişmesi söz konusu. Fakat süreci yakından takip
edenler açısından aslında ortada sürpriz bir durum söz konusu değil. Bunun için
çok fazla öteye gitmeye gerek yok. Son iki aylık dönem bile fazlasıyla fikir
veriyor.
Nitekim 11 Ocak ta 8. Büyükelçiler Konferansı na katılan
ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu nun yaptığı konuşmayı dinleyen İran ın bir
önceki Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bigdeli aynen şu ifadeleri kullanmıştı:
Bunlar gerçek sözlerdir. İlişkilerin geliştirilmesi için diplomatlar çaba sarf
ediyorlar. Düşmanlarımız da ilişkileri bozmaya çalışıyor. Ama bizim gücümüz
bunları yenecek. Çok yakın zamanda güzel haberler olacak. İki ülke arasında
ziyaretler gerçekleşecek. İran ve Türkiye, Ortadoğu daki sorunların çözülmesine
ev sahipliği yapmalıdır. Rusya ve Suudi Arabistan ın kendi yolları var ama
Türkiye ve İran başkadır.
Karşılıklı bu açıklamaların öncelikle iki ülke arasındaki
gönül dilinin , sonrasında da işbirliğine yönelik diplomasinin tekrar canlandırılması anlamına geldiği
bir sonraki İran büyükelçisinin Türkiye de göreve başlaması sürecinde görüldü.
Bu noktada, Cumhurbaşkanı Ruhani nin İran ın yeni Ankara Büyükelçisi olarak
Mouhammad Ebrahim Taherian Fard ı olağanüstü ve tam yetkili büyükelçi unvanı
ile Türkiye ye göndermesi, Tahran yönetiminin Suriye konusunda ciddi bir kriz
içinde olduğu Ankara ile ilişkilerin geliştirilmesini istediği yönünde güçlü
bir mesajı olarak değerlendirildi.
Yeni Büyükelçiye Büyük Paye , Zor Görev!
Yeni Büyükelçiye verilen bu paye, Türkiye ye verilen önem
kadar, ikili ilişkilerdeki krizin vardığı hassasiyeti göstermesi açısından da
büyük bir önem taşıyor. Büyükelçi Taherian Fard ın bundan önce önemli kriz
merkezlerinde (Hırvatistan, Afganistan, Pakistan) Büyükelçi sıfatıyla görev
yapmış olması dikkat çekici. Özellikle de Afganistan ve Pakistan görevleri bir
deneyimi yansıttığı kadar, Türkiye-İran ilişkilerinin yeni alanı na işaret
etmesi itibarıyla da mühim.
Her ne kadar bu alanlar işbirliği boyutuyla eski olsa da
(örneğin Sadabat Paktı ve son olarak ECO, D-8 örneklerinde görüldüğü üzere),
mevcut gidişatın burayı Ortadoğu sonrası yeni rekabet/mücadele alanlarına
dönüştürme olasılığının ağırlık kazandığı da dikkatlerden kaçmıyor. Fakat,
diğer taraftan Tahran ın yeni kriz alanları istemediği, bilakis mevcut Suriye
krizini de sona erdirmek istediği anlaşılıyor.
Nitekim Büyükelçinin kriz bölgelerinde elde ettiği
deneyimi, Ankara-Tahran hattındaki bunalımı çözme noktasında kullanacağı,
bizzat kendisinin Esenboğa Havalimanındaki karşılama töreninde verdiği mesajda
da görülüyor. Mesaj aynen şöyle: Türkiye bizim iyi bir komşumuzdur. Bu yeni
dönemde İran İslam Cumhuriyeti nin ilkeli politikalarını uygulayarak, bütün
organlarında yardımıyla, iki ülke arasındaki münasebetleri siyasi, kültürel ve
ekonomik ilişkiler başta olmak üzere tüm alanlarda geliştirerek daha da ileri
taşıyacağımızı ümit ediyorum.
5 İlke ya da Kasr-ı Şirin Statükosuna Dönüş mü
Başbakan Davutoğlu nun İran da 5 noktada birliktelik
olduğu inancındayım şeklinde açıkladığı hususlar ana hatlarıyla şöyle:
Bölge sorunlarının bölge aktörleri tarafından çözülmesi;
Suriye nin toprak bütünlüğü ve birliğinin bozulmasına
izin verilmemesi;
Ateşkese birlikte destek vermek;
Temsil kabiliyeti yüksek bir yönetim olması;
Teröre karşı amasız, kayıtsız, limitsiz bir işbirliği.
Söz konusu bu ilkelere bakıldığında aşağıdaki anlamlara
geldiği görülüyor:
Türkiye ve İran kendi bölgelerinde bir savaş istemiyor ve
bu savaşın çatışan tarafları olmayacak;
Hiç kimse Suriye üzerinde Türkiye ve İran a rağmen B
Planı yapmasın, buna müsaade edilmeyecek;
Ateşkeste iki büyük güç rol oynamış olabilir ama bunun
devamı Türkiye-İran ikilisinin alanda takınacağız tavra bağlı. Eğer biz
işbirliği yapar isek, bu ateşkesi kendimiz açısından bir fırsata çevirebiliriz;
Yeni Suriye noktasında Türkiye ve İran anlaşmıştır;
Yeni Suriye de Türkiye ve İran ın çıkarları temsil
edilecektir. Bu noktada yeni yapının içeriğiyle ilgili olarak Türkiye ve İran
aralarındaki ihtilafı gidermiştir;
Bölgede yeni devletler istemiyoruz. Özellikle de Kürt
Devleti her iki ülkenin kırmızı çizgisidir. Bu bağlamda PYD/YPG hayal
kurmaktan vazgeçsin.
Dolayısıyla taraflar bir kez daha Kasr-ı Şirin
Statükosunu devam ettirecekleri mesajını vermiş görünüyor. Yani Ankara-Tahran
hattında Fabrika Ayarlarına bir dönüş söz konusu, en azından söylem bazında
böyle görüntü söz konusu. Diğer taraftan, bu 5 İlke nin ne kadar uygulanabilir
olduğu da başlı başına bir muamma. En azından süreçte 2011 den bu yana yaşananlar
taraflar açısından önemli bir güven sorununa yol açmış durumda. Bu sorun
kadar etkili olabilecek başka faktörler de mevcut. Bir sonraki yazımızda bu
hususların üzerinde duracağız...