Bismillâhirrahmanirrahîm!
FRANSA Devrimi’nin oluşmasında büyük rolü olan Cenevreli Filozof Jean Jacques Rousseau’nun önemli bir sözü var: “İnsanların anayasa yaptığını herkes bilir; ama anayasaların insan yaptığını çok az kişi bilir.” Bir ülke için hazırlanan kanun, tüzük ve yönetmelikler anayasa esas alınarak oluşturulur. Kurumların işleyişi için yapılan düzenlemelerde de “anayasaya uygunluk” esastır. Sayın düşünür, bu sözüyle anayasaların insanları şekillendirdiğini anlatmak istemiştir.
Tabiî işleyiş budur. Fakat otoriter ve “tek adam” rejimleri, çok kere bu işleyişi kendi çıkarları için manipüle eder. Algı operasyonları oluşturur; anayasayı kendi tabiî mecrasından saptırırlar. 23 senedir ülkeyi yöneten AKP’nin arada bir “yeni anayasa” söylemi nüksetti. Zaman içinde çıkarlarına uygun değişiklikler yaptılar. En çok da Başkanlık Sistemi’ne geçerken değişiklikler oldu. Komple bir anayasa yapamadılar.
AKP, baştan beri kendi çıkarına göre şekillenecek bir anayasadan yana oldu. Kanunlar için de öyle! Bir ara Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP, “Gelin, kılık kıyafet konusunu (başörtüsünü) yasal bir zemine oturtalım ki, bir daha gündeme gelmesin! Bu konuda biz hazırız!” demişti. AKP, “yasal” değil de; “anayasal serbestlik getirecekleri” gerekçesiyle kabul etmemişti.
Hâlbuki tabiî olan, CHP, “Başörtüsü serbestliğine ben varım” dediği zaman, AKP’nin, “Sen varsan, ben her zaman hazırım” demeliydi. O zaman yasal zemin için bir adım atılmış olurdu. Ama AKP, “İllâki ben yapayım, parsasını toplayayım” anlayışına girdi.
YENİ BİR ANAYASA
YENİ anayasaya olan ihtiyacın büyüklüğünü hepimiz biliyoruz. Türkiye’de sistem tıkandı. Bunu hem iktidar; hem de halk biliyor. Bugünkü anayasanın 1980 İhtilâli sonrası, ABD’nin direktifiyle yapıldığını bilmeyen yok. 1980’de ABD, “Bizim çocuklar Türkiye’de darbe yaptı” sözünü etmişti. Darbe Amerika kontrolünde yapıldığı için, 1982 Anayasası da onların kontrolünde hazırlandı.
Türkiye, darbe anayasası ile daha fazla yürüyemez. Ama zaman gösterdi ki, anayasa gibi ciddi bir konu AKP zihniyetine bırakılamaz. Çünkü AKP hiç bir zaman toplumsal uzlaşıyı sağlayamadı. Anayasa yapmayı, parti tüzüğü hazırlamak gibi algıladı. Kendi varlığını sürdürmek için bir araç olarak gördü. Milletin anayasası, partilerin tüzüğü olduğunu fark edemedi.
Bu gerçeği, dönemin Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu şöyle açıklamıştı: “Siz, mevcut anayasayı bile dikkate almıyorsunuz! Önce zihniyetiniz değişmeli, anayasa ve kanunlara uyacağınızı ortaya koymalısınız! İktidar, tekebbür hissini bir tarafa bırakmalıdır. Bir şey yapıyormuş hissini veriyor, gündemi değiştirmeye çalışıyor.” (8 Şubat 2021)
AKP’nin “Başkanlık Sistemi”ne bakış şekli bile, onun samimiyetsizliğini ortaya koymaya yetiyor. Yeni bir sisteme geçerken konu ciddi bir şekilde tartışmaya açılmadı. Bu durumu perdelemek için referandum sürecinde, “Erdoğan mı cumhurbaşkanı olsun, Kemal Kılıçdaroğlu mu?” söylemi egemen oldu. Cumhurbaşkanının partili olduğu; denetlenemeyen, kuvvetler ayrımına uymayan ve “tek adam”lığın yolunu açan bir sistem çok tehlikeli bir tercihti.
MİLLETİN ANAYASASI
TÜRKİYE anayasası yerli ve millî özelliğiyle milletimizin tamamını kucaklamalıdır. ABD ve Batı etkisinden uzak olmalıdır. Siyasi partilerle geniş bir müzakere ortamı oluşturulmalıdır. Teröristten medet uman, sömürgecilerin çıkarına hizmet eden bir anayasa hazırlamak Türkiye için intihardır. Türkiye’nin parçalanmasının yolunu açan İkiz Yasalar ve federal yapı anlayışına kesinlikle geçit verilmemelidir.
Hükümet, 23 senelik anayasa fiyaskosunu örtmek için yeni anayasa komisyonu oluşturdu. STK’lar, kanaat önderleri, hukukçular, akademisyenler, medya temsilcileri ile bir araya geleceğini açıkladı. “Yüksek standartlı demokrasi” söylemiyle anayasanın 81 ilde vatandaşa anlatılacağın ilân etti. AKP’nin bugüne kadarki tutumu, yoğurdu üfleyerek yememize yol açıyor.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, İktidarın yeni anayasa söylemindeki endişelerini ortaya koyarken şöyle sordu: “Yeni anayasa Türkiye’nin hangi sorununa çözüm getirecek? Eriyen asgari ücret ve emekli maaşını güncelleyecek mi? Enflasyon canavarını durduracak mı? Faiz belasını engelleyecek mi? Dağılan aileleri birleştirecek mi?” (1 Temmuz 2025)
Türkiye büyük bir ülkedir. Şerefli maziye sahiptir. Manevi değerleri zengindir. İnsanlığa medeniyet, adalet, barış, özgürlük sunabilecek büyük bir birikim ve potansiyeli vardır. Geçmişimizden de ders alarak yeni anayasamız tarihî kimliğimiz ve kadim değerlerimiz dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Bu konuda, Saadet Partisi manevi ve ahlâki değerlerimize olan titizliğiyle büyük bir birikim ve tecrübeye sahiptir. Anayasa, bizim kimliğimizin bir yansıması olmalıdır.