Ana Yüreği

Abone Ol

Annenin çocuğunu korumaya güç yetirememesi tarifsiz bir acıya dönüşür. Anne kanatlarını açmıştır fakat hain bir kurşun gelir ve yavrusunu alıp götürür. Filistinli annelerin yıllardan beri yaşadıkları bir dramdır bu. Bebekler kör dünyanın önünde tanışırlar ölümle. Bombalar altında hayat mücadelesi veren o çocukların kimileri Siyonist askerlerin çizmeleri altında sürüklenerek ölüme giderken kimileri uykularında yakalanırlar düşmana. Ve anneler her seferinde o çaresizliği bir kez daha yaşarlar. Güçsüzlük, yoksulluk ve çaresizlik bellerini kırar ve çocuklarına ulaşamaz hale gelirler. Bir anne “bombalar altında can çekişen oğlumu gördüğümde her şeyi unuttum, sanki koca dünya boşaltılmış ve ben tek başına kalmıştım. İçimden insan yok mu diye bağırmak geldi ama sesimi kim duyacaktı” diyor. Kendisi gibi çaresizliğe terk edilmiş kaderdaşları koşarak gelirler imdadına fakat onların da yapabilecekleri pek bir şey yoktur. Anne ise her şeyini kaybetmiştir, kör dünyaya seslenmekte ve avazı çıktığı kadar bağırmaktadır. Anne ölen insanlığın enkazına doğru döndüğünü ve buradan seslendiğini bilse de çocuğu için yardım istemeye devam etmektedir. Çünkü anne için hiçbir şey çocuğundan daha kıymetli değildir. Geçtiğimiz yıl, bir haber programında izlemiştim; Anne yanan evinden çocuğunu kurtarabilmek için alevlere atlamış ve yanarak can vermişti. Oğlu ırmakta boğulan bir anne, onu kurtarabilmek için hiç yüzme bilmediği halde suya atladığını fakat kurtaramadığını anlatmıştı. Çocuğunu kurtarabilmek için ölümü göze alabilen tek varlıktır anne. Onun için her şeyden vazgeçen ve her tehlikeyi göz alandır.  Oğlu kronik bir hastalığına yakalanıp günden güne eriyen bir anne duygularını anlatırken “onun yaşamasına çare olacağımı bilseydim kendi hayatımdan vazgeçebilirdim” demişti. Anneyi evladına bağlayan kuvvetli bir bağ vardır ki, bu bağ hiçbir zaman kopmaz, kopamaz. Anne hiç kimse için göze alamayacağı zorlukları çocuğu için tereddüt dahi etmeden göze alır ve bundan hiçbir zaman şikayet etmez. Afrika’da bebeği açlıktan ölen bir anne onun cansız bedenine sarılmış hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve “eğer bir parça yiyecek bulabilseydim kendim günlerce aç kalmaya rıza gösterir ve o yiyeceği çocuğuma verir, onun yüzündeki rahatlığı görmek isterdim ama olmadı” demişti.  Dünya ezenler ile ezenleri aynı kertede taşırken, çocuklar katliamların ve yoksulluğun birinci derecede hedefi haline geliyor. Dünya çocuk çığlıkları ile sarsılıyor… kimileri bombaların altında tanışıyor ölümle kimileri ise açlık ve yoksulluğun bağrında. Anneler çocuklarını koruyamamanın verdiği buruklukla küsüyorlar hayata.  Anne yaşanan meşakkatlere karşı dirençlidir, yoksulluğunda sabretmeyi varlık sahibi olduğunda şükretmeyi bilir. Hayatta hiçbir şey onu yıldırmaya ve zayıf bırakmaya güç yetiremez. Lakin bebeğine gelen zarar onu can damarından vurur ve anne o noktada direncini kaybeder. Fakat annenin sabrı kadar azmi de kuvvetlidir, yeni umutlar doğurmaya ve yeni çözümler üretmeye devam eder. Çünkü onun hayatta sahip olduğu en değerli unvanı analık unvanıdır.