Kevseri ve Hereri

Abone Ol

Abdullah Habeşi’nin kurucusu olduğu cemaat veya Ahbaş fırkası olarak anılan cemaat, 1980 ve 1990’lı yıllarda Lübnan ve çevresinde epeyi etkiliydiler. Kimileri Habeşi ve cemaati için şöyle bir değerlendirmede bulunuyor :” Fitne Herer’de (Habeşiştan) doğdu ve yeniden Herer’e geri döndü…” Herer Etiyopya’da Müslümanların çoğunluk teşkil ettikleri bir bölge. Abdullah Habeşi (Hereri) olanak anılan zat da burada doğmuş. Rivayetlere göre dini tahsil aldıktan sonra bölgede bazı cemaatlerle sürtüşmeye girmiş ve yerel yöneticilerle işbirliğine giderek sürtüştüğü cemaatleri gammazlamış ve ihbar etmiş. Bunun üzerine Herer’de çıkan fitne ortamından kaçarak Mısır’a sığınmış ve burada bir taraftan Ezher’de derslere devam ederken diğer taraftan da yayıncıların yanında kitap musahhihi veya düzeltmen olarak çalışmış. Ardından Lübnan’a gelerek bir cemaat kurmuş ve bu cemaat fitnelere neden olmuş. Cemaat bütün dünyaya yayılmış lakin 1990’lı yıllarda büzülerek kabuğuna çekilmiş. Lakin son sıralarda yeniden Etiyopya’da aktif hale geldikleri biliniyor. Keşke bu kadarla kalsa. Bu ülkede faaliyet gösteren cemaatlere karşı devletle işbirliğine gittiklerine dair haberler var. Habeşi’nin Habeş Kralı Haile Selasiye sağ iken onunla işbirliği yaptığı ifade edilmektedir. Bu cemaatin en büyük özelliklerinden birisi hilafiyat meseleleri üzerine yoğunlaşmaları ve Müslümanlar arasında İhtilafları kaşıma ve körüklemeleridir. Lübnan’da büyük sürtüşmelere neden olmuşlar ve burada 2008 ve 2009 yılından itibaren güçlerinin sönmesiyle bu defa da Etiyopya’da yeniden hortlamışlardır.

***

Her kesimden insanları tekfir veya dalalete ve fıska nispet etmektedirler. Günümüzde Seyyid Sabık, Nasirüddin Elbani, Karadavi, Muhammed Mütevelli Şaravi, Muhammed Said Ramazan el Buti gibilerini tekfir etmektedir. Bu nedenle Vehbi Züheyli, Buti, Ali Cuma, Karadavi gibi her kesimden ve meşrepten alimler bu fırkayı dalalet fırkası olarak nitelendirmişlerdir. Sadece Muhyiddin Arabi’yi en büyük alimlerden birisi kabul etmektedirler. Diğer cemaatlerle sürtüşmesinden dolayı ve Müslümanların birlik ve beraberliklerini baltaladığı için Etiyopya yönetimi bu fırkanın yayılması için önünü açmaktadır. Bu da Etiyopya yani eski ismiyle Habeşiştanlı Müslümanların tepkisini çekmektedir. Habeşiştan yönetimi Ahbaş fırkasını ‘teröre karşı dalgakıran’ olarak görmekte ve dolayısıyla bu fikrin yayılması için desteğini esirgememektedir. Habeşiştan yönetiminin sahip çıktığı bu fırka Rusya ve ABD gibi ülkelere de hitap edebilir ve teröre karşı mücadelede onların ihtiyaçlarını savabilir ve cevap verebilir! Belki de sadece keşfedilmeyi beklemektedir! Bu yüzden bu fırka bazı Müslüman çevrelerce fitne yayıcısı olarak nitelendiriliyorlar. Abdullah Habeşi’den sonra onun yerine yardımcısı Nizar Halebi geçmiş ve Lübnan başmüftüsü olmak isterken öldürülmüştür. Taraftarları bir suikasta kurban giden merhum Başmüftü Hasan Halit hakkında ‘ kafir’ sıfatını kullanmaktan kaçınmıyorlardı. Ahbaş fırkasından Adnan Trablusi bir dönem milletvekili seçilmiştir. Milletvekili seçilmek isteyen Taha Naci ise başarılı olamamıştır. Hüsam Karkire, Kemal Hut, İmadeddin Haydar, Abdullah Barudi gibi isimler cemaatin abisi pozisyonunda bulunuyorlar. Şafii ve Eş’ari olduklarını söylüyorlarsa da onları Mürcie fırkasına yakın olarak görenler ve nispet edenler çok. Menar el Hüda gibi mevkuteleri vardır.

***

Abdullah Hereri veya Habeşi ilk dönemlerde Ticani tarikatına intisap etmiş ve ardından da Rufailiğe intikal etmiştir. Beni burada asıl üzen bazı özensiz Selefilerin Abdullah Habeşi’yi Muhammed Zahid el Kevseri’ye benzetmeleridir. Veya onu Kevseri ekolüne nispet etmeleridir (

http://www

. youtube.com/watch v=YNxaVqoOZd0). Buna göre Selefi eğilimle her mücadele eden Kevseri ekolü altına girmektedir! Halbuki, Kevseri büyük bir muhakkik alimdir bir nevi hayatını Ebu Hanife ve arkadaşlarının müdafaasına adasa da ikisinin arasında sera (yer) ile Süreyya (gök) arası kadar fark vardır. ‘Şeyhü’l fitne’ olarak anılan Hereri ile Kevseri arasında nasıl bir benzerlik kurulabilir Bu da Haşeviye kafası ve zihniyetidir. İkisinin de Ehl-i Sünnet ifadesi kullanması böyle bir ortaklığa imkan verir mi Kimi Selefiler ise muhalif oldukları herkesi aynı sepete koyuyorlar. Bu tarz selefiler tarihte Haşeviye yani dolgucular olarak adlandırılmıştır. Gece oduncularına benzerler. Akıl fukarasıdırlar. Bununla birlikte yine de Selefilerin uçları olduğu gibi orta halli olanları ve vasat çizgide gidenleri de vardır. Onlarla Eş’ariler arasında sadece yöntem meselesi vardır.