Millî Görüş hareketi, 1400 yıllık bir kaynaktan beslenen 56 yaşında bir çınardır. Çınardır çınar olmasına ancak… Fikirleri, ideolojileri, sistemleri; üreten, kurgulayan, dizayn eden, geliştiren, ayakta tutanlar insanlardır. Yahut tam tersine var olan fikirleri, ideolojileri, sistemleri; tahrif eden, tahrip eden, ilhak eden, tahkir eden hatta yerle yeksan edenler de yine insanlardır. Genelde de sistemler kurulur, büyür ve kurucu kadroların ölümüne bağlı olarak zamanla çöker. Tarihte bunun binlerce örneği mevcuttur. Bir insan milyarlarca insanı arkasından sürükleyebilecek bir senaryo yazabilir. Hikâyesinden yola çıkarak adını kendi koyabilir. Sloganını kendi geliştirebilir. Kural kaidelerini kendi belirleyebilir. Hatta o kişi vefat etse bile kurulu bir sistem varsa ve o sistem sürdürülebilirse senaryoyu tarih yazmaya devam eder.
Her şeyden önce şu konuda bir anlaşalım mı? Geçmişten günümüze devam eden ezeli ebedi Millî Görüş Hareketi diye bir şey yoktur. Bu Erbakan Hocamızın bir benzetmesidir sadece... Necmettin Erbakan ve onun davasına omuz veren Müslümanlar vardır. Necmettin Erbakan’ın davası İslam davasından başka hiçbir şey değildir. Erbakan Hocamız sadece bir yorum getirmiş, bunu da Millî Görüş diye kavramsallaştırmıştır. Millî Görüş genel olarak sadece Necmettin Erbakan Hocamızın şahsına ait bir görüştür. Haşa din veya mezhep mekanizmaları gibi keskin bir ideoloji sistemi yoktur. Erbakan Hocamız Millî Görüş diye tanımladığı bu düşünce sistemini, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için derdini, davasını tüm Müslümanlara aktarmak için tasarlamıştır. Büyük ölçüde de başarılı olmuştur. D-8 İslam Birliğine kadar kurmuştur. Dünya hayatı yönünden süresi tamamlandığında da 2011 yılında Hakk’a yürümüştür. Karakteri; büyüdüğü aile, yaşadığı şehir, müntesibi olduğu tarikat, akademik hayatı dolayısıyla bulunduğu mekânlar, yaptığı araştırmaları gibi birçok faktörle doğrudan ilintilidir.
Onun davasına omuz veren arkadaşlarının o hayattayken ona olan sadakati, dava için gösterdikleri çaba inkâr edilemez. Ancak bu onları dahi bir Necmettin Erbakan yapmaz. Ancak Erbakan Hocamız çabalamış… Kendi zihnindeki derinliği, tüm Müslüman kardeşlerine aktarabilmek için çok çabalamış. Bin farklı sunum, seminer, konferans, miting yapmış. Yazılar yazmış. Tanımlamalar, dönemlendirmeler, tasnifler, derinlikli analizler, modeller üretmiş. Yetmemiş Millî Görüşçü eğitim kurumları kurmuş…
Ancak bunlar sadece bizi Millî Görüşçü yapabilir. Millî Görüş talebesi yapabilir. Erbakan’ın yaşadıklarını yaşamadan bir Erbakan daha olmamız mümkün değildir. Yani içimizden bir Erbakan çıkamayacağı için Millî Görüş hareketi hiçbir zaman Hoca’nın başında olduğu dönemlerdeki ihtişamında olamayacaktır.
Sonuç olarak, Millî Görüş hareketinin ömrü kısıtlıdır. Kıyamet sabahını görebilir de. Görmemesi ihtimali muhtemeldir. Lider Hakk’a yürüdükten sonra teşkilatların tökezlemesi tabii bir durumdur. Önemli olan, sistemlerin işletilebilme süresidir. Lider olunamaz ancak lider üretimi olan sistem sürdürülebilirse dava devam eder. Tarih boyunca var olan yapıların en temel problemi, liderin vefatından sonra kişilere bağlılığın esasa dönüşmesi, sistemin kendi kendine yürüme kabiliyetinin köreltilmesidir.
Meselenin aslı: Millî Görüş’ün doğuşu
Ümmet-i Muhammed’in hamisi Osmanlı Devleti yıkılmış. Ümmet paramparça olmuş… Hilafet kaldırılmış. Harf inkılâbı yapılmış. Medreseler kapatılmış. Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren süregelen zihinsel işgal son sürat devam ediyor. Sultan Abdülhamid Han devrildiğinden beri Siyonizm sürat artırmış… Batı hayranları… Taklitçi seküler ahmaklar almışlar ellerine sopayı… Düşünsene Amerikalı natüralist kâfir John Dewey, çocuklarımızın eğitim sistemini yeniden tasarlıyor. Sözde özgürlük naraları savruluyor her yerde… Ancak sözde halkın vekilleri, kendilerine başkaldıran halkın başını almaktan imtina etmiyorlar… Şeyh Said, İskilipli Atıf, Seyit Rıza… Siyonizm ve işbirlikçileri Haim Nahum projesini aktif uyguluyorlar… Var olan dini mekanizmayı yani İslami düşünceyi yıkıp; sapkın, yenilikçi, modernist, sapkın zihniyetlerini nakşediyorlar mahalle mahalle, sokak sokak, hane hane, fert, fert… İşte böyle bir ortamda, aslına, nesline bağlı direnişçi bir ailenin bir ferdi olarak dünyaya gelen Necmettin Erbakan, çıkıyor tarih sahnesine… Millî Görüş hareketini böyle bir ortamda ilan ediyor… “Biz Siyonizm hapishanesinde isyan çıkaran birkaç Müslümanız” ifadesi birebir Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarını tasvir etmektedir. Net.
Millî Görüşçü kuruluşlar hep birlikte bir Necmettin Erbakan’dır!
Yetiştiği ortamın zor şartlarına rağmen Prof. Dr. Necmettin Erbakan, siyasetçi olmasının yanında aynı zamanda halk ile iç içe yaşayan Müslüman mutasavvıf bir akademisyendir. Sivil toplumun, akademinin, siyasetin hepsinden önemlisi İslamiyet’in ne anlama geldiğini biliyor...
İslam’ın kalbi ve zihni, kalbin ve zihnin sivil toplumu, sivil toplumun zekâyı, zekânın ilmi, ilmin siyaseti geliştirdiğini bilecek ferasete, donanıma sahip… Her şeyden önemlisi Hak ve batıl mücadelesini biliyor. Batılın dönemlik temsilcisinin Siyonizm olduğunu biliyor. Siyonizm’in dünyayı her alandan kuşattığını biliyor. Bu yüzden Millî Görüş fikriyatını inşa ederken tek bir alanda faaliyet kurgulamıyor.
Erbakan Hocamız, elimizin uzandığı her alanda mücadele etmemiz gerektiğine inanıyor. Bu inanç doğrultusunda Millî Görüşçü Kuruluşlar usulünü oluşturuyor. Aslında ilk insandan itibaren çok az insanda ve kendisinde bulunan çok yönlü olma özelliğini kurum ve kuruluşlara bölüyor. Çoğu insan, aynı anda hem eğitim hem yardım gönüllüsü olamaz. Çoğu insan aynı anda hem öğretmen hem de din görevlisi olamaz. Çoğu insan hem basılı, hem sanal medyayı takip edemeyebilir. Bu minvalde aynı istikamete farklı görevler ile koşan bir ordu kuruyor. Bu ordunun adına da MİLKO yani Millî Görüşçü Kuruluşlar Platformu diyor…
Millî Görüşçü Kuruluşlar (MİLKO) Platformu kapsamında; Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM), Millî Gençlik Vakfı, Millî Gazete, TV5, Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Şuurlu Öğretmenler Derneği, Din Görevlileri Birliği Derneği gibi onlarca kuruluşu kuruyor. Kurduruyor. Siyonizm ile mücadele etme noktasında eğitim ve gençlik alanını Millî Gençlik Vakfı’na emanet ediyor. Siyonizm ile mücadele etme noktasında yardım faaliyetleri alanını Cansuyu Derneği’ne emanet ediyor. Siyonizm ile mücadele etme noktasında medya haber alanını TV5 ve Millî Gazete’ye emanet ediyor. Siyonizm ile mücadele etme noktasında eğitim ve öğretmenler ile ilgili çalışmaları Şuurlu Öğretmenler Derneği’ne emanet ediyor. Siyonizm ile mücadele etme noktasında eğitim ve din görevlileri ile ilgili çalışmaları Din Görevlileri Birliği’ne emanet ediyor.
Bir vücudun uzuvları gibi… Her kuruluş, bir boşluğu dolduruyor. Ancak hepsinin yegâne amacı belli… Hak ve batıl mücadelesinde batılın karşısında yani Millî Görüş’ün sancağının altında yer almak… Bu istikamette bütün sivil toplum kuruluşlarının bağlı olduğu üst merci ise cihadın en üst kademesi olan Saadet Partisi’dir. Saadet Partisi de dahil olmak üzere bütün Millî Görüşçü kuruluşların bağlı olduğu en üst merci ise akil insanlardan oluşan Yüksek İstişare Kurulu’dur. Millî Görüşçü kuruluşları ile ilgili yegâne söz hakkı bu kurulundur. Yüksek İstişare Kurulu’nun başındaki kişi Millî Görüş hareketinin lideridir. Erbakan Hocamızın kurduğu denklem bu şekildedir. En azından biz ağabeylerimizden böyle öğrendik.
Kantarın topuzu kaçarsa…
Allah, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızdan bin kere razı olsun. Kurulmasına öncülük ettiği bu kurum ve kuruluşlar hâlâ dünyanın dört bir yanında Allah rızası için mücadele etmeye devam ediyor. Ancak şüphesiz ki Erbakan Hocamızın vefat etmesi, Millî Görüş camiasına çok büyük sarsıntı yaşattı. Yaşatmaya da devam edecek hiç şüphesiz… Ancak sistem muhafaza edilirse, sarsıntılar iskeleti yıkmaz... Konunun en başında ele aldığımız sistem meselesi ile metnimizi sonuçlandırmış olacağız Allah’ın izniyle…
Oldu ki kantarın topuzu kaçarsa… Yüksek İstişare Kurulu mekanizması zayıflarsa… MİLKO düzeni bozulursa… Saadet Partisi ayrı baş, AGD ayrı baş, Cansuyu ayrı baş, TV5 ayrı baş çekerse ne olur? Erbakan Hocamızın yıllarca dişi ile tırnağı ile didinerek oluşturduğu Millî Görüş mekanizmasının en hayati damarı olan usul damarı kesilmiş olur. Her kuruluşun, her eğitiminde değinmek zorunda kaldığı usul kavramı boşa düşer. Eylem, söylem tutarsızlığı meydana gelir. Usulen bağlı olunması gereken bir üst merciye, bağlı olmayan mercilere itimat edilmez. Bu itimat kaybı yaşayan merciler, mecburen usul konusuna gösterilen ihtimamı azaltır. Usul benim demeye başlarlar. Usule ihtimam azalırsa, esas tahrifata, tahribata uğrar. Esasın zarar gördüğü merci ve ilgili kuruluş değişmeye, dönüşmeye, çökmeye mecbur kalır. Bir kuruluş çökerse tüm kuruluşlar yavaş yavaş çöküşe geçerler. Usul bir kere zedelendiği için, Millî Görüş lideri de hayatta olmadığı için, Millî Görüş hareketi beşeri bir tanımlama olduğu ve üzerinde ezeli ebedi bir koruma olmadığı için… Osmanlı Devleti gibi güzel bir hatıra olarak yerini alır zihinlerde...
Sonuç olarak tek kurtuluşumuz Erbakan Hocamızın kurduğu YİK-MİLKO gibi usulün teminatı olan mekanizmalara sahip çıkmaktır. Ya hep beraber tarih yazarız ya da hep beraber tarih oluruz…
Allah yardımcımız olsun.