Amerika ile dostluğun sonu hüsrandır

Abone Ol

11 Eylül sonrasında Afganistan da Amerika ile birlikte teröre karşı mücadele ettik. Bir müttefik ülke olarak onlara yönelen tehdidi kendimize yönelmiş bir tehdit olarak gördük. Amerika nın güvenlik kaygılarını gözettik. On dört yıldır da ve şu anda da hâlâ etkin olarak Afganistan da teröre karşı mücadele ediyoruz.

Son beş yıldır Suriye de de Amerika ile yakın bir işbirliğimiz oldu. Suriye de çatışan gruplarla ilgili bütün bilgileri birbirimizle paylaştık ve Suriye politikası bağlamında da bir koordinasyon yapmaya çalıştık. Bir görüş ayrılığımız olduysa da gidermeye çalıştık. Nihayetinde bu Suriye ile ilgili bir konudur, dedik. Ama eğer mesele Suriye değil de Türkiye nin güvenliği ise, eğer Türkiye ye bir tehdit ya da saldırı söz konusuysa, o zaman dost ve müttefiklerimizden beklediğimiz tek şey, Türkiye yi savunmalarıdır.

Ankara da 28 canımızı kaybettiğimiz saldırının ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu nun söylediği sözler bunlar.

Farkındaysanız artık her açıklamalarında on dört yıllık iktidarları boyunca neler yaptıklarını kendi ağızlarıyla tek tek itiraf ediyorlar. Artık her cümlelerinde İslam coğrafyasında çıkarılan yangınlara nasıl ateş taşıdıklarını bir bir anlatıyorlar.

İtiraflara bakılırsa Afganistan da Amerika ile birlikte sözüm ona teröre karşı mücadele etmişler. Suriye deki iç savaş boyunca Amerika ile çok yakın bir işbirliğine gitmişler. Bölgeye dair her ne biliyorlarsa hepsini Amerika ile paylaşmışlar. İktidarları süresince Irak ve Libya da yaşananlar ise bahsi diğer.

Saydıkları ülkeler sözüm ona başka coğrafyalarmış. Mesela Suriye de görüş ayrılıkları olsa da oturulur, konuşulur ve uzlaşılırmış. Ama söz konusu ülke Türkiye olunca işin rengi değişirmiş. Türkiye ye karşı bir saldırı olursa eğer, dost bildikleri Amerika nın yapması gereken tek şey Türkiye yi savunmak olmalıymış.    

AKIL, BİR İŞİN SONUNU DÜŞÜNMEKTİR

Birçoğunuz bizzat dinlediniz. Erbakan Hocamız, dünya meselelerini bu cümleyle anlatmaya başlardı hatırlarsınız.

Şimdi lütfen bir düşününüz;

Okyanus ötesindeki bir ülkeyi kendinize stratejik ortak olarak seçmişsiniz. O ülkeye ait Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi nin Eş Başkanlığını büyük bir gururla üstlenmişsiniz.

On dört yıl boyunca hayati öneme sahip bütün dış meselelerde ortağınızla işbirliği yapmışsınız. Âdeta bir dediğini iki etmemişsiniz.

Ortağınızın terörist dediğine terörist demişsiniz. Ortağınızın düşman bellediğini düşman bellemişsiniz. Ortağınızın savaşlarına, işgallerine ve operasyonlarına fiili destek vermişsiniz. Kapılarınızı açmışsınız, üslerinizi ve limanlarınızı ortağınızın hizmetine sunmuşsunuz. Hatta bununla da yetinmemiş, vatanınızı NATO toprağı ilan etmişsiniz.

Sizin sayenizde ortağınızın bütün projeleri bir bir gerçekleşmiş. İslam beldelerinde taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmamış. Milyonlarca Müslüman hayatını kaybetmiş. Milyonlarcası evsiz ve yurtsuz kalmış. Kadınlar dul, çocuklar ise öksüz ve yetim bırakılmış.  İslam ülkelerinin yöneticileri değiştirilmiş. İşgallerin ardından kimileri idam edilmiş, kimileri de en vahşi yöntemlerle linç edilerek katledilmiş. 

Şimdi gelinen noktada stratejik ortağınız sizin tezlerinizi kabul etmek yerine, otuz yıldır vatanınızı bölmek için kan döken örgütlerin tezlerini kabul eder olmuş. Sizin sözünüze itibar etmek yerine terörist örgütlerin sözüne itibar eder olmuş.

Bütün bunların ardından sızlanıp sitem ediyorsunuz, ortağınıza bağırıp çağırıyorsunuz, hayal kırıklığına uğradığınızı söylüyorsunuz.

Fakat herkesten sakladığınız bir gerçek var. Yıllardır görülmesin, duyulmasın, konuşulmasın istediğiniz, hatta hatırlanmasını bile istemediğiniz bir hakikat var.

Sizin stratejik ortak olarak seçtiğiniz ülkenin adı Amerika, unuttunuz mu

Hani şu sözüne güvenilmemesi gereken, asla dost olunmaması gereken, varlık sebebi dahi tüm dünyayı ifsad etmek olan Amerika.

Hani şu sömürgeciliğin kitabını yazan, Kızılderililerin kökünü kazıyan, köleleştirmek için Afrika dan gemiler dolusu insanı kaçıran Amerika.

Hani şu tarihi boyunca her nereye ayak bastıysa kökünü kurutan, insanlık tarihinde ilk kez bir atom bombasını sivillerin üzerinde kullanan Amerika. 

Hani şu yeryüzünde iyi ve güzel olan ne varsa onunla savaşan, son hak dinin mensuplarını da yok etmek için elinden geleni ardına koymayan Amerika.

Siz unuttunuz bu gerçekleri ama biz unutmadık.

Stratejik ortağınız işte o Amerika ydı, biz ise sizi hep uyardık.

İşte o Amerika nın yalanlarına kandınız, o Amerika nın masallarına inandınız, o Amerika ile gizli mutabakatlar imzaladınız.

Biz ise bütün o yaftalarınıza rağmen, bütün o iftiralarınıza rağmen, bütün o yok saymalarınıza rağmen sizi hep hakikate çağırdık.

Nasıl olsa televizyonlarınız, gazeteleriniz, internet siteleriniz emrinizdeydi. Nasıl olsa tekmili birden bütün bir medya ordunuz hizmetinizdeydi.

Seçim meydanlarında yedi düvele karşı direndiğinizi söylediniz. Nasıl olsa aldatıldık deyince hatalarınızın hepsinden arınacağınızı sandınız.

Hayır efendim hayır!

Bu saatten sonra hiç kimseye sitem etmeye hakkınız yok, hiç kimseye sızlanmaya hakkınız yok, hiç kimseye söylenmeye hakkınız yok.

Çünkü akıl bir işin sonunu düşünmekti ama siz bu ortaklığın sonunu hiç düşünmediniz!

BİR YILDIZ GEÇTİ BU DİYARDAN

GALİBA Erbakan Hocamızın en mutlu olduğu anlardan biri de buydu, çünkü galiba Erbakan Hoca en çok bu insanları seviyordu.

Evet, milletinin hiçbir ferdini birbirinden ayırmazdı. Ama en çok işçiyi, köylüyü, emekçiyi, yoksulu, kimsesizi gözetmişti. En çok sakındığı, en çok koruduğu, en çok sahiplendiği de işte bu insanlardı. Erbakan Hoca hayatını işte bu insanlara adamıştı.

En çok onlar için üzülüyordu Hoca, en çok onlar için dertleniyordu.

Yani bu toprakların hakiki sahipleri için, Anadolu nun yetim evlatları için çalışıyordu en çok.

Ancak Anadolu nun ayağa kalkmasıyla bu köle düzeninin çökeceğine inanıyordu.

Ancak mazlumların bir araya gelmesiyle adaletin hâkim olacağını anlatıyordu.

Baştan aşağıya Anadoluluydu yani o, bu toprakların sesiydi.

Anlayacağınız bu diyarlardan bir yıldız geçti.

Ve ne büyük bahtiyarlıktır ki, biz o yıldızı dünya gözüyle görebildik.