Otuz yıl önce tanıştığım biri sarımsağın yetmiş derde deva olduğunu söylediği gibi makaleler de yayınladı.
Ama kendi derdine deva olmadı ve genç yaşta vefat etti.
İbn-i Sina 57 yaşında vefat etti.
Celal Bayar 103 yaşında vefat etti (1883-1986)
Amerika’da dünyanın takip ettiği bir televizyonda “Kanserden Korunma Yolları” nı anlatan bir doktorun checkup için gittiği hastanede kansere rastlandığını yazdı gazeteler.
Türkiye’nin en zengini, doktorların denetiminde, genç yaşta aniden vefat ediverdi.
Otlarla tedavinin öncüsü bir doktorumuz da bu günlerde Amerika ve Türkiye hastanelerinin tedavisi altında iken tüm organların yetmezliğinden genç yaşta vefat etti. Ağzımızdan giren
yiyecekler, bizim beslenip güçlenmemize sebep olduğu gibi bizim hastalanmamıza da sebep oluyor. Yani hastalıklarımıza ağzımızla davetiye de çıkarabiliyoruz.
Hani sinek, balı tabakta görünce önce tedbir olsun diye bala değil de tasın kenarına konar.
Yavaşça hortumunu bala uzatır.
Biraz sonra balın tadı sineği kendinden geçirir ve önce ön ayakları sonra arka ayakları bala batar.
Tam karnı doyunca uçmaya kalkar ama kanatlarını bağlayan bal, sineği esir alır ve balın içinde öldürür.
Aslında topraktan geldik toprağa döneceğiz. Buna iman ediyoruz. Buna iman etmeyenler de “Ben inanmaaaaaam” diye bağırarak toprağa giriyor.
Toprak bize sunduğu yiyeceklerle bizi kendine çekmektedir.
Her halükarda toprağa geri döneceğiz ama sıhhatimizi de korumak zorundayız.
Rabbimiz bu dünyayı nasıl kullanacağımız konusunda da bizi uyarıyor: “Ey Âdemoğulları, her mescide varışınızda güzel elbiselerinizi alınız. Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü O,
israf edenleri sevmez.” (A’raf suresi ayet 7/31)
Yeryüzünde olanların tamamını insan için yarattığını haber verir: “O Allah ki, yeryüzünde olanların tamamını sizin için yarattı...” (Bakara suresi ayet 2/29)
Dünya bizim için yaratılmış diyerek dünyayı tamamıyla yutmaya kalkanların hep boğazında kalmıştır.
Yiyeceğiz, içeceğiz ama israf yapmayacağız. Ölçü ne? Ölçüyü sevgili peygamberimiz bildirmiş: “Âdemoğlu, karnından daha şerli bir kap doldurmamıştır. Âdemoğluna belini dik tutacak
kadar yiyecek yeterlidir. Yediğinde de midenin üçte birini yemek, üçte birini içmek, üçte birini nefes almak için ayırmalıdır” (Tirmizi, Sünen, K. Zühd, bab 47, Nesai, Sünen, K. Adab’ül-Ekl,
bab 23, Hakim, Müstedrek, K. Rikak, hadis no 7945, Et’ıme hadis 7138)
Midemizi üç bölüme ayırırsak, üçte birini yemekle, üçte birini su ile doldurup, üçte birini de boş bırakacağız ki rahat nefes alabilelim.
İştahımız varken sofradan kalkacağız.
Midedeki yemek hazmedilmeden yeni yemek yemeyeceğiz.
Ölen biri olduğunda üzülürüz de, yaratan, yaşatan ve yöneten Allah’ı inkâr eden canlı cenazelere nedense üzülmeyiz.
Biz Müslümanlar, tenimizin gıdası için üç öğün yemek yerken, ruhumuzun gıdası olan namazı beş vakit kıldığımız gibi akşama kadar verdiğimiz selamlar, yaptığımız yardımlar, haramlardan
uzak durma, iyilikler peşinde koşma yaparken de ruhumuzun gıdasını vermeye ve diri tutmaya devam ediyoruz.