Twıtter dan, Facebook tan gelen mesajlardan da anlıyorum
ki bazı insanlar, din ahlakını yaşamak ve Allah ın razı olacağı bir insan olmak
için yalnızca Allah sevgisinin yeterli olduğunu zannediyorlar. Mesela bazı
kişiler şöyle diyor: Ben Allah ı o kadar çok seviyorum ki sadece Allah sevgisi
benim için yeterli, Allah ı çok sevdiğim için niye korkayım diyor Bu yanlış
bir inanç, yanlış bir bakış açısıdır. Sırf Allah sevgisi yeterli değildir.
Allah korkusu olmadan din tam anlamıyla yaşanmaz. Allah sevgisi, Allah korkusu
ile birlikte olmalıdır. Allah korkusu diğer korkular gibi insana sıkıntı ve
azap veren bir korku türü değildir. Tam tersine, insana kulluğunu ve aczini
hatırlatan, onun aklını ve şuurunu açıp geliştiren, insanı çok üstün bir ahlak
seviyesine ulaştıran bir korkudur. Allah korkusu güzel ahlakın temelidir. Allah
korkusu güzel ahlakla ilgili bütün tavırlarımızı yönlendiren en önemli bir
güçtür.
Her şeyden önce iyi bilinmelidir ki, Allah korkusu
yalnızca peygamberlere ya da evliyalara has özel bir üstünlük değil, tüm iman
edenlerin kalplerinde taşıdıkları ve diğer tüm insanların da taşımaları gereken
bir duygudur. Allah Kur an da, razı olduğu takva sahibi kullarının, Allah ı çok
sevmelerinin yanında, Kendisi nden güçlerinin yettiği kadar korkup
sakındıklarını bildirmektedir. Allah ı tüm sıfatlarıyla tanıyan, O nun
büyüklüğünü gereği gibi takdir edebilen, akıl ve vicdan sahibi her insan,
Allah tan gücü yettiğince korkup sakınır. Allah, Kendisi nden korkup sakınan
kullarına doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edebilme yeteneği verir; Allah ın
sınırlarına eksiksiz olarak uyması, daima vicdanına göre hareket etmesi için
ona güç kazandırır. Allah, iman edenler üzerindeki bu nimetini Kur an da şöyle
bildirir:
Ey iman edenler, Allah tan korkup-sakınırsanız, size
doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi
örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Allah korkusu olmayan her insanın kendine göre bir sınırı
vardır; o sınıra kadar dürüst ve doğru olsa bile, bir yerden sonra nefsine göre
hareket eder. Allah tan korkup sakınan bir insan ise, ne kadar zor durumda
kalırsa kalsın, hiçbir zaman için Allah ın razı olmayacağı bir yolu seçmez. Bir
zorlukla karşılaştığında Allah a dayanıp güvenir, kendisine bir çıkış yolu
göstermesi için Rabbimiz e dua eder ve tevekkül eder.
Rabbimiz in sonsuz gücünü ve ahiretteki sonsuz azabı
gereği gibi takdir edebilen bir insan, hayatının her anında, yaptığı her işte
Allah tan içi titreyerek korkar. Bu korkusundan dolayı Rabbimizin razı
olmayacağı bir tavır içerisine girmekten titizlikle kaçınır. Ancak bir yandan
da, Allah a samimi bir sevgi ve sadakatle bağlanmış olmasından dolayı,
Allah ın, hatalarını bağışlayıp tevbelerini kabul edeceğini, Allah ın rızasını
kazanmak için gösterdiği ciddi çaba nedeniyle kendisini cennetiyle
mükafatlandıracağını umar. Kur an da iman edenlerin bu ahlakı şöyle
bildirilmektedir:
Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O nu görmedikleri
halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret
(bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır. (Mülk Suresi, 12)
Allah ı gerçekten seven her mümin, Allah ın azabından,
Allah ın hoşnutluğunu ve sevgisini kaybetmekten büyük bir korku duyar ve bu
nedenle hayatı boyunca çok ciddi ve samimi bir çaba içerisinde olur. Allah
Kur an da bu ahlakı yaşayan müminleri şöyle müjdelemektedir:
Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba
göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra
Suresi, 19)