Süleymaniye dersleri
Peygamber Efendimiz buyuruyor; “ Ey ashabım sizler ve sizlerin yolundan gidenlere, Allah yardım edecek.” Müşrikler Müslümanların Medine’de tutunamayacağını zannediyorlardı ama elhamdülillah orada daha çok büyüdü. Peygamber Efendimiz, müşrik kervanının Mekke’ye ulaşmasını önlemek için Ramazan ayında 313 kişi topladı. Bunlardan sadece 2 kişi atlı idi. Kimisinin atacak oku dahi yoktu. Bedir Medine-i Münevvereye 72 km uzaklıkta. Oraya yaya gittiler. Hava çok sıcaktı. Yolculuk sırasında Hazreti Peygamber, sahabeye oruçlarını bozdurdu. Yolculuk sırasında orucunu bozan kimseye kefaret lazım gelmiyor. Sadece 1 gün kaza lazım geliyor. Müctehitlerimiz bu hükümleri bu olaylardan çıkarıyor. Bedir’e gelindiğinde Peygamber Efendimiz, önce orduyu bir araziye konuşlandırdı. O sırada bir sahabe, “Ya Resulallah, burada konuşlanmamız Allah’ın emri değilse, sizde münasip görürseniz Bedir kuyularının başını tutalım” dedi. Bunu Peygamber Efendimiz bilmiyor muydu Elbette biliyordu ama bize örnek olacak. Onun için istişare edildi ve Peygamber Efendimiz İslam ordusunu Bedir kuyularının başına çekti. Ve Bedir savaşı başladı. Müşrikler 1000 kişiydi. Müşriklerin reislerinin hepsi savaşa geldi; Ebu Cehil, Utbe, Şeybe, Umeyye… Baktılar ki İslam orduları 313 kişi, zaferi garanti gördüler. Uzak yoldan geldikleri için sabah savaşmayı düşündüler. Hepsi atlı ve zırhlı idi. Gece eğlenceler düzenleyip şaraplar içtiler. Hatta Ebu Cehil, “Bu şarapları yarın Muhammed’in kafatasında içeceğiz” diyordu. Bu kadar mağrurlandılar. Gururlanmak Allah’a hasım olmak demektir. Anadolu da, “Mağrurun hasmı Allah’tır” derler. Peygamberimiz, askeri konuşlandırdı ama dağlar kayalık, sahabe yorgun.
Hazreti Peygamber Allah’a yalvarıyor; “ Ya rabbi, işte bütün dünyada Allah diyen 313 kişi, sen bizleri yalnız bırakma.” Bu dua o kadar uzun sürüyor ki Hz. Ebubekir, “ Ya Resulallah, Allah seni yalnız bırakmaz. Bu kadar kendini üzme” diyerek Peygamber Efendimizi teskin ediyor.
Moraller sıfır ama duaların bereketi ile Allah yardım ediyor. Zaten yüce Allah Kuran’da, “Siz yardımlara uğrayanlarsınız” buyuruyor. Allah’ın yardımı ile o jilet gibi kayalıklar, yağan yağmurun sayesinde kumla dolup halı gibi sahabenin altına seriliyor. Çukurlara da su doluyor.
Ayrıca yağan yağmurlar kavurucu sıcaklarda sahabeye serinlik oluyor. Sabah Bilal-i Habeşi’nin sesiyle uyanıyorlar. Çukurdaki sular ile abdest almışlar. Ardından Peygamber Efendimiz güzel bir konuşma yapmış. Moraller üst seviyeye çıkıyor. Artık her sahabe bir atom bombası oluyor. Düşman ise sabaha kadar eğleniyor. Bu olayların üstüne Allah 1000 sarıklı melek ile yardım gönderiyor. Müşriklerin reisleri teker teker ölüyor ve zafer kazanılıyor. Efendimiz, “Siz Allah tarafından yardım edilecek insanlarsınız” buyuruyor.
“Nice az ordu, çok büyük orduları yenmiştir”
Mekke-i Mükerreme fethedildikten sonra Taif, Mekke’nin emniyetini tehdit ediyordu. O dönem Taif’te komanda gibi hareket eden katı putperestler bulunuyor. Peygamber Efendimiz, bunları temizlemeden Mekke’nin tamamen rahata kavuşamayacağını düşünüyor. Bunun için savaş hazırlığı yapıyor. Yeni Müslümanları da orduya alan Hazreti Peygamber, silah ve teçhizat almak için bir müşrikten borç istiyor. O müşriğe de sen de yanımıza gel misafir olarak diyor. Sonrasında İslam orduları 12 bin kişiyle Huneyn vadisine geliyor. Dağdan vadiye inen 12 bin sahabe bir an gurura kapılıyor. o anda 12 bin kişi ile her şeyi yaparız düşüncesi hakim oluyor. Ancak, Putperestler eğitimli dağ askeri ve şiddetli şekilde saldırıyorlar. Sahabe beklemedikleri bu mukavemet karşısında geri dönüyor. Tam bu sırada Peygamber Efendimizin amcası Hz. Abbas, “ Nereye gidiyorsunuz Allah’ın Peygamberini Medine’ye davet edip anam babam sana feda olsun diyen siz değil misiniz Bakın Hazreti Peygamber tek başına düşmanın üstüne gidiyor” deyince sahabe bir bakıyor ki, hakikaten Hazreti Peygamber, geri dönmeden düşmanın üstüne gidiyor. Son bir gayret ile sahabe saldırıyor ve zafer müyesser oluyor. Gururlanmak iyi bir şey değil. Allah burada bunun dersini veriyor. Kuran’da Hz. Allah, “ Nice az ordu, çok büyük orduları yenmiştir” buyuruyor.
Muhatabın Zayıf Damarından Girin
Savaşın sona ermesiyle birlikte Müslümanlara ganimet olarak kalan vadi dolusu koyun ve sığır var. Peygamber Efendimizin borç aldığı o müşrikte o sırada yanında. Müşrik, “Bu ganimet çok fazla, büyük servete kondunuz” deyince Peygamber Efendimiz, “Çok beğendiysen al senin olsun” diyerek serveti müşriğe veriyor. Bu sözün üzerine müşrik, “Sen Peygamber olmasan bu kadar serveti vermezsin, bu kadar cömert olmazsın” diyerek Müslüman oluyor. Hazreti Peygamber, burada bize bir şey öğretiyor. Nabza göre şerbet verin. Herkese zayıf damarından girin. Adam parayı seviyordu ona para verdi, adam Müslüman oldu. İşte bu olaylar bizlere sünneti öğretiyor.
Seni benim elimden kim kurtaracak
Savaşta emniyet sağlandıktan sonra Peygamber Efendimiz, sahabeye, “Biraz durun dinlenin” diyor. Kendisi de bu sırada bir ağacın altına geçerek dinlenmeye çekiliyor. Ölü taklidi yapan bir müşrik kalkarak kılıcını çekmiş ve Peygamber Efendimize, “ Seni şimdi benim elimden kim kurtaracak ” deyince, Hazreti Peygamber gayet sakin şekilde, “ Allah kurtaracak” deyince, Müşrik korkudan elindeki kılıcı düşürmüş. Ardından Peygamber Efendimiz, kılıcı alarak müşriği defetmiş. İşte kadere iman böyle bir şeydir.
Sarığı Hor Gören İmanından Şüphe Etsin
Bedir ve Huneyn’de olduğu gibi Allah Müslümanlara yardım etti ve her zaman da edecektir. “Siz çok az bir guruptunuz, zayıftınız. Allah size sarıklı melekleri ile yardım etti” buyuruluyor. Mesela, Cebrail Aleyhisselamın sarığı sarı, diğer meleklerin sarığı ise beyazmış. O günden sonra Peygamber Efendimiz sarık sarmış. Tayin ettiği valilere de sarık sarıyormuş. Bir de bu sarığı insanlar içinde Müslümanlardan başka takan kimse yok. Onun için beyaz sarık Müslüman ile Müslüman olmayanı ayırmak için kriter kabul edilmiştir. Büyük Türk âlimi İmam Begavi, “Sarığı hor gören, sarığı küçük gören küfür ile karşı karşıyadır” diyor. Bir tek Hindistan’da siyah sarık var. Orada da insanları İngilizler aldatmış. Adamın camisi var, sarığı var ama İslam’dan haberi yok. Onun için sarık Müslüma’nın işaretidir. Bu meseleyi hafife almayalım. Allah bizleri Resulallahın yolundan ayırmasın.