Dünya artık bambaşka bir dönemin eşiğinde değil, tam ortasında. Yapay zekâ, dijital platformlar, sosyal medya algoritmaları… Hepsi, farkında olsak da olmasak da hayatımıza bir operatör inceliğinde yön veriyor. Üstelik bu yönlendirme yalnızca alışveriş tercihlerimizle sınırlı değil; düşünme biçimimizi, duygularımızı, ilişki kurma şeklimizi ve hatta aile içindeki iletişimi bile etkileyen derin bir dönüşümden bahsediyoruz.
Bir zamanlar dijital dünya ile gerçek dünya arasında kalın bir çizgi vardı. O çizgi artık silindi. Çocuklarımızın oyun alanı da, gençlerimizin arkadaş çevresi de, yetişkinlerin haber alma kaynağı da aynı ekranda birleşti. Hal böyle olunca aile, tarihin belki de en büyük kırılma anlarından biriyle karşı karşıya.
İşte tam da bu nedenle, teknoloji ile aile arasındaki ilişkiyi konuşmak artık bir tercih değil; kaçınılmaz bir zorunluluk hâline geldi. Çünkü bugün artık iki ayrı gerçeklik içinde yaşıyoruz: Birincisi gözümüzün önündeki fiziksel dünya, ikincisi ise ekranların ardında sessizce büyüyen görünmez dijital dünya.
Görünen dünyada aile fertleri aynı evin içinde birlikte yaşarken, görünmeyen dijital dünyada herkes bambaşka mecralara savruluyor. Aynı sofrada oturan kişilerin zihnen farklı algoritmaların yönlendirdiği ayrı evrenlerde dolaşması, aile içi iletişimin en büyük sınavı hâline geliyor.
Sosyal Medya Algoritmalarının Gölgesinde Büyüyen Çocuklar
Bugün sosyal medya platformları sadece iletişim araçları değil; aynı zamanda güçlü birer yönlendirme mekanizmasıdır. Algoritmaların görünmez eli, çocukların ilgi alanlarını şekillendiriyor, dikkat sürelerini daraltıyor, hatta onların kendilik algısını direkt etkiliyor.
Beğeni sayılarının özgüveni belirlediği, takipçi sayısının sosyal statü yerine geçtiği bir dünyada, çocuklarımızın duygusal zırhlarını kaybetme riskini konuşmadan geçmek mümkün değil.
Yapay zekâ destekli içerik akışları, çocukların zihinsel gelişimini hızlandırdığı gibi aynı zamanda çarpıtıyor… Yapay zekâ doğru yönetilmezse, ekran süresi aile fertlerini birbirinden uzaklaştıran hatta yok eden sessiz bir canavara dönüşüyor.
Aileyi Yeniden Tanımlayan Dijital Düzen
Aile içi iletişim artık sadece aynı masanın etrafında toplanmayı ifade etmiyor. Bugün aile, dijital sohbetlerin, online eğitimlerin, uzaktan iş toplantılarının ve ekranlar arasında kurulan köprülerin bir bütünü halinde.
Ancak bu yeni düzende en önemli soru şu:
Aile, dijital dünyanın içinde kaybolan bir yapı mı olacak, yoksa teknolojiyle güçlenen yeni bir model mi doğacak?
Aslında her iki ihtimal de mümkün. Çünkü teknoloji bir amaç değil, bir araçtır. Onu nasıl kullandığımız, hangi sınırları çizdiğimiz ve hangi bilinçle yaklaştığımız geleceğimizi belirler. Ancak sadece teknolojiye karşı dikkatli olmak yetmez; aynı zamanda yapay zekâyı ve dijital sistemleri kurgulayan zihinlerin hangi ahlaki temeller üzerine çalıştığını da önemsemek zorundayız. Bu alanı boş bırakırsak, geleceği başkalarının ahlak anlayışı şekillendirir. Bu yüzden hem kendimizi hem de çocuklarımızı teknolojiyi sadece tüketen değil, onu üreten, tasarlayan ve yön veren bireyler hâline getirmeliyiz.
IV. Uluslararası Sempozyum: Yapay Zekâ Çağında Aileyi Konuşmak
Bu yıl Dünya Çocuk ve Aile Koruma Platformu’nun düzenlediği IV. Uluslararası Sempozyum, tam da bu tartışmanın kalbinde yer alıyor.
Sempozyumun teması:
“Yapay Zekâ Çağında Aile: Tehditler ve Fırsatlar”
13 Aralık 2025’te, İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Konferans Salonu’nda gerçekleşecek bu önemli etkinlik; alanında uzman akademisyenleri, medya profesyonellerini, teknoloji uzmanlarını ve aile odaklı kurumları aynı çatı altında buluşturuyor.
Bu yılki sempozyumda ben de bir sunum yapacağım.
Sunumumun başlığı:
“Algoritmaların Yönettiği Dünyada Aile”
Bu sunumda;
- Algoritmaların karar mekanizmalarımıza nasıl sızdığını,
- Çocukların dijital kimliklerinin nasıl oluştuğunu,
- Ebeveynliğin neden yeniden tanımlandığını,
- Dijital çağda mahremiyetin nasıl korunabileceğini,
- Yapay zekânın aile hayatına sunduğu fırsatları ve riskleri
örneklerle, araştırmalarla ve yıllardır sahada biriktirdiğim medya–bilişim tecrübemle ele alacağım.
Tehditler Kadar Fırsatlar da Var
Her ne kadar dijital tehlikeleri konuşsak da, yapay zekâ çağında aileyi güçlendirecek önemli fırsatlar da bulunuyor:
- Eğitimde kişiselleştirme: Çocukların yetenek haritaları doğru analizlerle daha erken keşfedilebilir.
- Ebeveyn kontrol araçları: Aileler, riskli içerikleri daha etkin yönetebilir.
- Sağlıkta yapay zekâ: Aile fertlerinin psikolojik ve fiziksel sağlığı erken teşhislerle korunabilir.
- Zaman yönetimi: Ev içi işlerini kolaylaştıran teknolojiler, ebeveynlere daha fazla kaliteli zaman üretebilir.
Yani teknoloji, bilinçli kullanıldığında aile bağlarını zayıflatan değil; tam aksine güçlendiren bir unsura dönüşebilir.
Tüm Okurlarıma Açık Davet
Aile, toplumun kalbidir.
Teknoloji ise artık hayatın kaçınılmaz gerçeği.
Bu iki güçlü gerçeği buluşturup sağlıklı bir denge kurmak hepimizin sorumluluğu.
Bu nedenle, tüm okurlarımı 13 Aralık’taki sempozyuma davet ediyorum.
Gelin, geleceğimizi ilgilendiren bu kritik konuyu birlikte masaya yatıralım, birlikte tartışalım ve birlikte çözüm üretelim.
Aileyi dijital dünyanın içinde kaybolan değil; güçlü kalan bir yapı hâline getirmek elimizde.