Algılar uçar gerçekler kalır

Abone Ol

Siyasi iktidar, elindeki medya ve propaganda gücünü istediği gibi kullanarak toplumu istediği yönde manipüle etme, istemediği gündem maddelerini göstermeme/konuşturmama imkanına sahip bulunuyor. Gündemi kendisi belirliyor, istediği gibi yönlendiriyor ve içler acısı bir durumda olan Türk basınını da bu amaç doğrultusunda istediği gibi kullanıyor.

Son 7-8 senedir halkın en önemli gündem maddesi olan kötü ekonomi ve buna bağlı olarak yaşanan hızlı fakirleşme, hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı gibi meseleler, anlı şanlı Türk basınında detay olarak yer alabiliyor. Çok ekstrem bir gündem olduğu takdirde konuşulup tartışılsa da, bu son 7-8 senede yaşanan ekonomik sıkıntı veya buhranın sebep, sonuçları ve gidişatın nereye doğru olduğuna dair adamakıllı değerlendirmeler yerine günübirlik birtakım yasak savan açıklamalarla yetiniliyor.

Meselenin özüne inilemiyor, neden bu durumda olunduğuna dair en temel tespitler bile yapılamıyor, onun yerine gelinen noktanın ne kadar da mükemmel olduğu ve önümüzdeki günlerin ne kadar da umut verici olduğu türünde şeyler söyleniyor.

Mesela, “enflasyonun belinin kırıldığı”ndan veya “zor günlerin geride kaldığından” bahsediliyor ama birkaç sene önce, tam da o “zor günler”in içindeyken de buna neden olan gerçek sebepler konuşulup tartışılmamıştı. Tam da o zor günlerde, ekonomide yaşanan bu zorluğun gerçek nedeninden bahsedilmemiş, hatta ekonomide bir sıkıntı olduğu bile adamakıllı kabul edilmemiş, birtakım “dış güçler,” “finansal saldırı” vs gibisinden şeylerle gerçek sebepler es geçilmişti. Bugün de değişen herhangi bir şey yok, mesele yine sadece ve sadece sonuçlar üzerinden kamuoyuna sunuluyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, önümüzdeki sene enflasyonun etkilerini daha az hissedeceğimizi söyledi. Bunu söylerken de, aslına bakılırsa, bugün bu etkileri çokça hissettiğimiz gerçeğini de teğet geçti bir bakıma. Madem, halkın çektiği sıkıntılar ve çaresizlik bu kadar önemseniyordu, neden sene başındaki maaş zamlarında “hedeflenen enflasyon” gibi afaki bir hesaba göre zamlar yapıldı o zaman? İnsanların bilfiil çektiği sıkıntılar, günlük olarak yaşadıkları çaresizlikler, geleceğe yönelik bir “ya tutarsa” hesabına neden kurban edildi?

Yani, şöyle bir durum söz konusu. İçinde bulunduğumuz an, gün, bilfiil yaşadığımız zaman diliminde, mevcut durumun vahametine dair herhangi bir şey söylenmiyor. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra, bugünkü kötü duruma referans verilerek “kötüden iyiye” doğru ilerlediğimizden bahsediliyor. Ancak bugünkü kötü durum bir türlü kabullenilmiyor, aradan belli bir süre geçtikten sonra “kötü” olarak referans noktası alınıyor.

Böyle olmasının ne gibi bir sıkıntısı olabilir? En başta, mevcut durumun “algılara sarılmış” janjanlı hali yerine gerçek niteliği doğru düzgün ortaya konsa, uygulanan ekonomi politikasının defoları, hatalı yönleri ve toplumu, insanları hiçe sayan tarafları da ortaya çıkar ve “enflasyonu düşürmeye” odaklı ve hiç başka bir şeyi önemsemeyen acımasız tavrına insani bir dokunuş yapılabilir.

Enflasyonun müsebbibi bu ülkenin insanlarıymış gibi tüm faturayı halka yıkan ve değme kapitalistlere taş çıkartan katı bir bakış açısı yerine daha insani ve adil bir ekonomi yaklaşımı ortaya konabilir. Ekonomideki durumun, sadece sandığa ve seçim kazanmaya endeksli bir vakıa olmadığı, doğrudan insan hayatıyla ilintili olduğu gerçeği algılanabilir.

31 Mart yerel seçimleriyle birlikte oyları ciddi şekilde eriyen ve açıklanan anketlere bakılırsa bu düşüşün önüne geçemeyip 2’nci sıraya gerileyen iktidar partisi, yaptırdığı bir araştırmayla geliri 30 bin ila 50 bin lira olan vatandaşların yaşadığı ekonomik zorluklara çözüm arıyormuş. Parti yönetimince yaptırılan araştırma sonucunda hazırlanan raporda, sabit ve dar gelirli vatandaşı en fazla zorlayan 3 harcama kaleminin, gıda, kira ve ulaşım olduğu ortaya çıkmış! Bunun için araştırma yaptırmaya gerek duymak, gerçeklere yerine topluma sunulan algılara en başta kendilerinin inandığını gösteriyor zaten.

Toplumdan, onun gerçeklerinden koptukça da ne onun sorunlarına çözüm olabilecek yaklaşımlar, ne de onun derdine dair adımlar söz konusu oluyor. Uygulanan ekonomi politikasının sonuçlarına, sırf oylar düştü diye merak edip de kafa yormak da pek de yoruma gerek bırakmıyor. Algıları pompalasanız da geriye hep gerçekler kalacak her seferinde..