Spot: Allah muhafaza ama üstelik bu aldatılma hikâyesi
de, vereceği zarar bakımından geçmiştekilerin hepsini aratacağa benziyor. Oysa
biz şu zor zamanlarda aldanmayan ve aldatmayan yöneticiler istiyoruz. Allah
aşkına gerçekten de çok şey mi istiyoruz
Halk arasında Çoban Yıldızı olarak bilinir, hâlbuki
yıldız falan değildir. Aksine Güneş le aramızdaki iki gezegenden biridir.
Güneş e uzaklığı 110 milyon, bize uzaklığı ise yaklaşık 40 milyon kilometredir.
Boyutları bizi andırmakla birlikte yüzeyindeki gazların etkisiyle cayır cayır
yanmaktadır. -3 ila -5 kadir arasında değişen parlaklığıyla Ay dan sonra bizim
semamızdaki en parlak gök cismidir. Şu sıralar Güneş in doğuşundan hemen önce
arkasındaki Jüpiter ile birlikte doğu ufkunda kendini gösterir ve güneşin
doğuşuyla birlikte kaybolur.
Venüsten bahsediyorum evet, bize ait ismiyle Zühre den.
Bilinen evrenin büyüklüğü düşünüldüğünde, ileride maraton koşucusu olacak bir
bebeğin sanki ilk emekleme adımında ulaşacağı en yakın komşumuzdan.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika ile Rusya arasında kurgulanan
Soğuk Savaş döneminde iki ülke arasında bir yandan da uzay yarışı devam
etmekteydi. Yarışın en kızgın olduğu yıllarda Rusya tarafından Venüs e tam 29
uzay aracı gönderildi. Gezegenin dünyadan 90 kat yüksek basıncı ve 450
santigrat dereceyi aşan sıcaklığı sebebiyle bu uzay araçlarının birkaçı dışında
hepsi başarısız oldu. Fakat özellikle Venera 9, 10 ve 13ün katkılarıyla Venüs
hakkında dünyaya ilk kez detaylı bilgi ve resimler de ulaşmaya başlamıştı.
Aslına bakarsanız başarılı sayılan Veneraların da gezegen yüzeyinde çalışma
süresi bir saatten fazla sürmemiş ve gönderdiği resimler de iki elin
parmaklarını geçmemişti.
Şimdi bu da nereden çıktı diyenleri duyar gibiyim.
Tarihin bu en önemli kırılma noktalarından birini yaşadığımız şu günlerde, her hafta
siyasi analizler yazılan bu köşede uzay bilimi dergisinden fırlamış gibi duran
bu bilgilerin ne işi var öyle değil mi Doğrusu ben milletlerin kaderinde uzay
bilimlerinin de en az siyaset bilimi kadar etkili olduğunu düşünüyorum ama
izninizle anlatayım;
Bugünlerde Batılı ülkeler namına karşı karşıya getirilmek
istendiğimiz Rusya, bundan tam kırk yıl önce işte o Venüs gezegenine tam 29
uzay aracı göndermişti. Ve o Rusya nın şimdiki lideri Viladimir Putin, birkaç
yıl evvel Karadeniz kıyısındaki tatil kenti Soçi yi ziyaretinde gazetecilerin,
Rusya nın turizm sektöründe neden Türkiye nin gerisinde kaldığı şeklindeki
sorularına, Biz ağır sanayiye yönelip uzaya çıkarken, Türkler Akdeniz
kıyılarına otel yapmakla meşguldü şeklinde alaycı bir cevap vermişti.
Putin haklıydı, Rusya uzay sanayi ve teknolojisi ile
ilgili hamleler yaparken, Türkiye, Akdeniz sahillerine otel yapmakla meşguldü.
Oysa Rusya nın uzay yarışında Amerika yı geride bıraktığı o yıllarda Türkiye de
de eğitim hayatını birinciliklerle bitiren, Almanya nın ekonomik ve teknolojik
kalkınmasını yerinde inceleyerek hayati katkılar sunan, yaptığı çalışmalarla
bilim çevrelerinden övgüler alan ve teknik profesör ünvanıyla kendi insanının
derdine çareler üreten bir Erbakan vardı. Fakat türlü entrikalar sayesinde Türk
milleti ve İslam ümmeti aynı zamanda bir bilim insanı da olan bu büyük liderden
yeterince faydalanamadı. Erbakan mütemadiyen haklı çıkıyordu, fakat yığınlar
kırk yıl boyunca onun uyarılarını dinlemek yerine, bacasız sanayi dedikleri
turizmle, makarna ya da içki fabrikalarıyla övünen diğerlerinin sesine kulak
vermişti.
Aslına bakarsanız durum şimdilerde de pek farklı değil.
Hatta eskinin makarna fabrikası kıvamındaki sanayi kuruluşlarını bile arar
olduk. Çünkü artık ekonomik kalkınma dendiğinde, milli olarak
nitelendirebileceğimiz neyimiz varsa babalar gibi satan ve elde avuçta hiçbir
şey bırakmayan bir hükümetimiz var. Çünkü artık finans sektöründeki bankaların
ve borsanın yabancılaşmasını sanki faydalı bir şeymiş gibi anlatan, ülkeyi
sıcak para cennetine çeviren ve Yahudi sermayesini öpüp başının üzerine koyan
bir iktidarımız var. Çünkü artık İslam âleminin ölümcül hale getirilen
yaralarının sözde tedavisi için bile, aslında o yaraların esas sebebi olan şer
odaklarından medet uman yöneticilerimiz var.
Erbakan Hoca nın uyarıları kulaklarda çınlıyor
Erbakan Hocamız ise bugün artık aramızda yok. Fakat
uyarıları kulaklarımızda çınlıyor ve o uyarılar bir bir gerçekleşiyor. İşte
Siyonizm timsahının alt ve üst çenesi tarafından İslam coğrafyası hallaç pamuğu
gibi atılıyor. Coğrafyamızda bir yandan Amerikan savaş uçaklarının, öte yandan
Rus bombalarının marifetiyle hiç durmadan Müslüman kanı akıtılıyor. Büyük
Ortadoğu nun karanlık odalarda planlanan projeleri tek tek hayata geçiriliyor.
Ve merhum Erbakan Hocamız, vefatının üzerinden beş yıla yakın zaman geçmesine
rağmen, hâlâ haklı çıkmaya devam ediyor. Bütün bunlar olurken, sırf geçmişteki
Milli Görüş kimlikleri sayesinde milletimizden büyük destekler bulan ve
ülkemizi on üç yıldır yönetme fırsatı yakalayan kadrolar ise, rahmetli
hocalarının uyarılarına kulak vermek yerine, Batılı dostlarının(!) yalanlarına
kanarak tekrar tekrar aldatılmanın yollarını yapıyor. Allah muhafaza ama
üstelik bu aldatılma hikâyesi de, vereceği zarar bakımından geçmiştekilerin
hepsini aratacağa benziyor. Oysa biz şu zor zamanlarda aldanmayan ve aldatmayan
yöneticiler istiyoruz. Allah aşkına gerçekten de çok şey mi istiyoruz
İKTİDAR MEDYASININ AHMET HAKAN LA İMTİHANI
Gazeteci ve televizyon programcısı Ahmet Hakan a yönelik
saldırının yankıları devam ediyor. İktidar partisinin yetkilileri saldırının
kendileriyle hiçbir ilişkisi olmadığını söyleyedursun, iktidara ilişik medyanın
kalemşorlarından ise garip açıklamalar geliyor.
Örneğin kalemşorlardan biri saldırının bu kadar
büyütülmemesi gerektiğini, Ahmet Hakan ın hepi topu iki yumruk yediğini anlatmaya
çalışıyor. Bir diğeri ise Ahmet Hakan a geçmiş olsun mesajı gönderen Diyanet
İşleri Başkanı Mehmet Görmez e yazıklar olsun nidalarıyla ayar vermeye
çalışıyor. Hatta o geçmiş olsun mesajının kendisini o kadar üzdüğünü söylüyor
ki, hayatının geri kalanını kimseyi görmeyeceği kuş uçmaz kervan geçmez
diyarlarda tamamlamak istediğini bildiriyor.
Bizler de, Aman ya Rabbi, bu kalemşorlar hangi ara
kendini bu kadar kaybetti diye hayretle izliyoruz. Mesela olayı iki yumruk
diye geçiştirenlerin, kendilerine iki yumruk atılması halinde hangi tepkiyi
vereceklerini merak ediyoruz. Ya da Ahmet Hakan a gönderilen bir geçmiş olsun
mesajı sebebiyle Mehmet Görmez e bu derece tepki gösterenlerin, on üç yıldır
Irak, Afganistan ve Libya gibi işgallere destek veren AKP hükümetine de küçücük
bir tepki vermelerini istiyoruz. Veya insani bir geçmiş olsun mesajı sebebiyle,
ölene kadar bu diyarlardan gitmek istediğini söyleyenlerin, o işgallerde
hayatını kaybeden milyonlarca Müslüman ın hatırına da benzer cümleleri kurabilmesini
bekliyoruz, hepsi bu.