Akşam pazarı, tasarruf zamanı

Abone Ol

MUHABBET KAPMIŞ BİR İKTİDAR

“Önceliğimiz, birinci hedefimiz, tasarrufu kamu harcamalarında uygulamak...” Diye başlayan bir Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan cümlesini duyurdu ve yazdı sözlü ve yazılı basın adı altında kayıtlı üretim yerleri.

“Daha önce başardık, yine başaracağız” peşinatının yanında, “Kapsama ilişkin bir soruyu” da cevaplamış Sayın Erdoğan; “Anlayış”lara bir ölçü vererek ve bir sınır çizecek.

“Tasarruftan, kamuda gereksiz harcamaların kaldırılması, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması anlaşılmalıdır. Yani bundan farklı bir şey anlaşılmamalı.”

Çeyrek asırlık iktidar yıllarında, gereksiz harcamaları yapanlar, kaynakları etkin ve verimli kullanmayanlar, ancak bugün mü uyarılıyorlar; farklı bir şey anlamamaları için?

Tasarruf, 22 yıl sonra mı gelir bir iktidarın aklına?

Cevabı, Bilge Başkan Temel Karamollaoğlu’nun paylaşımında arıyoruz: “22 yıldır yolsuzlukla, faiz lobilerini beslemekle ve rant ekonomisiyle temayüz eden iktidar, şimdi göstermelik bir tasarruf paketini aziz milletimizin önüne koymaktadır.”

Millî Gazete’mizin sitesinde yayımlanan bu paylaşımın altına yazılan yorumlardan “ilginç” etiketlinin tespitlerinin bir özelliği vardı: 1950 seçimlerine yakın bir zamanın TBMM görüşmelerinde zabıtlara benzer cümleler yazılmıştı.

Tasarruf paketinde sayılarının azaltılacağı ve fazlasının satılacağı vaad edilen araçlar, 1950 öncesinin muhalefetinin de konusuydu.

Konuşmacılar, bizim “ilginç” yorumcumuzun yazdığı kelimelerle izahatta bulunuyorlardı Meclis kürsüsünden.

“...Yönetici bozuntuları, çakma müdürler, yalaka amirlerin her biri ayrı ayrı makam otoları ile çoluğunu çocuğun okuldan alıp, okula bıraktırıyor, eşini pazara, markete götürüyor.”

Demokrat Parti milletvekillerinin bu suçlamalarına, CHP iktidarı adına, Cemil Sait Barlas (merhum Mehmet Barlas’ın babası) cevap verir ve der ki: “Kamu araçları ile çocukların okula, eşlerin pazara götürülüp getirilmelerinin bir mahzuru yoktur!”

Kaldırma, azaltma, kesinti yapma, ara verme, durdurma, satma, sınırlandırma, kullanma gibi fiilleri yan yana sıralayarak, arabalı itibara karşı “Tasarruf paketi” açıklayan günümüzün iktidarına 75 yılda geldi Türkiye’miz...

Hemen başlanan bu paketin uygulamalarından birinin haberi de vardı gazetemizin sitesinde.

“Hatay’a milletvekilleri, başkanlar ve valilerle bir arada otobüsle giden bakan Özhaseki itiraf ederek tasarrufu anlattı.”

Eskisi gibi 200 araçlık konvoy ile seyahat etmediklerinin kazancını, kârını, “Bir taraftan tasarruf tedbirleri, bir taraftan da muhabbete vesile oluyor” gerekçesinin haberini okuyunca, yine bir geçmişte yaşanmış olaya takıldı aklım.

Tarihçimiz rahmetli İbrahim Hakkı Konyalı anlatımını, ertesi gün Mustafa Özdamar’dan dinlemiştim sıcağı sıcağına.

Bir sabah namazı sonrası Fatih Camiinin medrese odalarına rastgele istif edilmiş, atılmış, konmuş mumyaları merak eden Konyalı Üstad orada inceleme yaparken, bir kıpırdanma olur mumyaların arasından. Sonra biri kalkar ayağa.

– Neyzen! Burada ne arıyorsun?

Merhum tarihçimiz Konyalı’yı hayrete düşüren, ünlü Neyzen Tevfik’tir. Onun, sakince verdiği cevap, yüreklere işleyecek inceliktedir:

 – İnsan kokusuna hasret kaldım hocam!

Sayın Özhaseki’nin “Muhabbete vesile oluyor” hazzını ancak şimdi tatmasını, elbette Neyzen’imizin hasretine yaklaştırmayız; hatta Neyzen’in kokusunu içine çektiği mumyalarla, muhabbete vesile olanlar da benzeştirilemezler.

Sayın Bakan’ın, tasarruf tedbirlerini insanileştirme gayretine bir katkı sayılsın isteriz bu naklimiz.

BİR DAHA ‘’KURTARMIŞ’’LAR BİZİ.

Sayın Özhaseki, “Canı gönülden katılıyoruz” dediği bu tasarruf tedbirlerinin neresinde durduğunu da açıklıyor demecinde:

“2 gün önce Sayın Cumhurbaşkanımız tasarruf tedbirleriyle ilgili neler yapılacağını uzun uzun anlattılar. Bu konuda Maliye Bakanlığı’nın da bir brifingi vardı kabinede.”

Okuduk, yazdık, bakan olduk yetmez! Eğitimin önemine dikkat çekilirken, yorgunluk çekilmesine de merhamet istenir böyle. 22 yıllık iktidar makamlarına “kısa kısa” anlatılsa tedbir olur mu bir tasarrufta. Hem de brifingsiz hiç olmaz. Neticenin tespitini ise şu cümle ile kayda aldırıyor, otobüs yolcusu Bakan Sayın Özhaseki:

“Şimdi herhalde 200 tane araç olması lazımdı arka tarafta, ondan kurtarmış olduk.”

TRT sunucuları gibi söylersek “Buram buram” tarih kokuyor Sayın Özhaseki’nin bu “saptaması”.

“Lengerleri gümüşten, halatları ibrişimden, yelkenleri atlastan” gemiler yapmış bir milletin ferdi olarak, biz de takılmayız arkaya takılan 200 araca. Önemsememiz yine “kurtarmış” olmaları dolayısıyladır. Araçsız da “kurtarmış”lar bizi.

Otobüs içinde geçen bu “kazançlı” pozisyon, ilkokul çağımızda okuduğumuz bir fıkrayı yazmamızı zorunlu kıldı; sayfamız “mizah” karakterlidir zira.

Okuluna toplu taşıma araçlarıyla gidip gelen çocuk, bir gün sevinçle yaklaşır, “Biliyor musun” der babasına. “Bugün otobüse binmedim. Arkasından koştum. Bir bilet parası tasarruf etmiş oldum.”

Baba, bakar bakar çocuğuna. Kazancını katlatmak istermiş gibi cevaplar.

“Otobüsün değil de, bir taksinin arkasından koşsaydın, daha çok kazanırdın.”

Baba seçmen, çocuk iktidar, otobüsün içinde bir bakan ve bürokratları var. Paralı yollarda, develeri dizili kervanlar; birbirinin peşi sıra gidiyorlar.

Yakında, bu sinemada!

NERDE O ESKİ ESKİCİLER?

Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin Genel Başkanı Sayın Bahçeli, Ferdi Tayfur adıyla ünlenmiş bir şarkıcının, mısralarında “Köle, zincir, dost, düşman, hain, zalim” kelimeleri geçen şarkısı eşliğinde yürümüş.

Sayın Erdoğan’ın tasarruftan ne anlaşılacağını açıklaması ve “Bundan farklı bir şey anlaşılmamalı” tembihine benzer bir itiraz da MHP yöneticilerinden, Sayın Bahçeli’nin yürüyüşünü manalandırmaya uğraşanlara yapılmış.

“Videodaki şeyler, Cumhur İttifakına karşı değil, arkadaşlar yanlış yorumluyor.”

MHP yöneticilerinin kastettiklerine biz dahil değiliz. Çünkü, Sayın Bahçeli’nin yürüyüşünü doğru yorumlayacağız.

Sayın Bahçeli, son ünlü yürüyüşünde, iktidarın tasarruf tedbirleri paketini onayladığının mesajını vermiştir.

Bu son yürüyüşü, mesela Yunanlıları telaşlandıran dokuz düğmeli ceketli ve çizmeli salon voltası kadar masraflı değil, bilakis çok tasarrufludur, Sayın Devlet Bahçeli’nin. Bir Ferdi Tayfur kasetinin bedeli de konuşulmasın.

Niçin Ferdi Tayfur sorusu gelirse, ona da Sayın Bahçeli gibi düşünülerek şu cevap verilir.

Bir şarkıcı yetiştirmek kolay mı? Bir şarkıcının yetişmesi ülkemize kaça mal olur? Sayın Bahçeli, masraflı olan yetiştirme kısmının gereksizliğini, başka iktidarlarda yetişmiş bir şarkıcıyı dinleyerek göstermiş, dolayısıyla burada yapılan tasarrufu onaylamıştır.

Peki, niçin o şarkı, sorusunu Sayın Bahçeli’yi tanıyanlar ve yakından takip edenler sormasa da, tarihe kayıt açısından onun da cevabını yazacağız

Yukarıya yazdık şarkıda geçen kelimeleri. Sayın Bahçeli tarafından da çok kullanıldığından diye başlayacak bir gerekçe değildir bizim savunma stratejimiz.

Şifre, şarkının adına gizlenmiştir.

“Söyleten sensin” şarkının adıdır.

Sayın Bahçeli, “Söyleten sensin” derken, bir nevi “Yunus’’ oluyor günümüzde.

“Beni bende demen, ben de değilim

Bir ben vardır bende, benden içeru” demiş ya Yunus Emre’miz...

Sayın Bahçeli de “Ben” kullanmadan tasarruf ederek, “Sensin” diyor, içindeki yahut ittifaktaki güce.

 MHP yöneticisi gibi bitirelim yazımızı: Mesele bundan ibaret!