Abdulkadir Selvi son yazılarının birinde AKP içindeki bir “arayıştan” söz ediyor.
AKP içinde “yeni bir sayfa açılmalı” diye düşünenler varmış.
AKP içinde “sadece Selahattin Demirtaş ile yetinmemeli” diyenler bulunuyormuş.
AKP içinde “bir özgürlük paketi gibi Osman Kavala dâhil toplumun beklenti içinde olduğu isimlere tahliye yolu açılmalı” diyenler varmış.
AKP içinde “böylece özgürlükçü bir rüzgâr estirilmeli” diye düşünenler varmış.
Bunların hepsi güzel talepler!
Hiçbirine itiraz edilmez!
Hiçbirine karşı çıkılmaz!
Ancak bu birbirinden güzel talepler beraberinde birtakım soruları da akıllara getirmiyor mu?
Mesela “yeni bir sayfa açma” gerekliliği hâsıl olduğuna göre kapanacak “eski sayfa” kimin eseri?
AKP’nin eseri değil mi?
“Sadece Selahattin Demirtaş ile yetinmeyelim” deniliyor.
Peki, Selahattin Demirtaş’ı yıllardır içeride tutan kim?
Yine bu yönetim değil mi?
Osman Kavala gibi isimlere tahliye yolunun açılması gibi bir beklentiden söz ediliyor.
Doğrudur toplumda böyle bir beklenti var.
Ama bu sonuç kimin eseri?
Osman Kavala gibi isimleri yıllardır içeride tutan kim?
Bu yönetim değil mi?
AKP içinde açığa çıkan bu “özgürlükçü bir rüzgâr estirelim” arzusu ülkede özgürlüklerin devri iktidarlarında askıya alındığını ortaya koymuş olmuyor mu?
Dememiz odur ki Abdülkadir Selvi’nin yazısında dile getirilen bu güzel talepler aynı zamanda müthiş bir itirafname gibi!
Sanki “ülkeyi bu hale biz getirdik bu halden çıkarmakta bize düşer” der gibiler.
Diyelim ki yeni bir sayfa açıldı!
Ve bu güzel talepler hayata geçirildi!
Peki, heba olan onca yılın hesabı ne olacak?
O yılların hesabını verecek biri olacak mı?
Yoksa o yılların kavgada yumruk aranmaz anlayışı ile unutulması mı istenecek?
Öyle anlaşılıyor ki AKP içinde gayri memnunların sayısı hızla artıyor ve onlar da böyle arayışlar içine giriyorlar.