Bismillâhirrahmanirrahîm!
2024 yılı hükümetçe “Emekliler Yılı” ilan edilmişti. Fakat emeklinin refah düzeyinin artırılması konusunda “ciddi bir icraat” yapılmamıştı. “Emekliyi bitirme yılı” ifadesini kullananları duyduk. 2025 yılı “Aile Yılı” olarak ilan edilince, “Eyvah!” dedik; “Bu sene de aileyi bitirecekler!” Şurada 2025’in bitmesine ne kaldı? Geride kalan 10 ayda, çocuğu dünyaya gelene, “kısmî çocuk parası”; evlenecek olana, “kısmî evlilik yardımı” gibi pansuman tedbirlerden başkasını görmedik.
Elbette, bu kadarı da faydalıdır. “Doğum izni”, teknik ayrıntılar arasında… Ama siz “Aile Yılı” diyerek büyük bir iddiada bulunuyorsunuz! Bu iddia, “köklü” değişiklikler yapmayı gerektirir. Siz, bunu göz boyayıcı yöntemlerle, festivalle geçiştiremezsiniz! Önce, aile hem kutsal hem de geleceğimizin teminatı olan bir kurumdur.Aile kurumunun tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Ailenin ilk kurucuları Adem (A.S.) ve Havva validemizdir.
Bu kutsal yuva, özellikle Batıcılık hastalığının etkisiyle o kadar büyük tahribata uğradı ki… Manevi dinamikleri aşındırıldı. O kadar maddeleştirildi ki, aileyi “ticarî birliktelik” olarak görenler türedi. Müslümanların oylarıyla iş başına gelen bugünkü hükümet, “zinayı suç kapsamından çıkarması” ile aile kurumuna en büyük darbeyi vurdu.
Aziz milletimizi uyarıyorum! Hızla, 1 günlüğüne; hatta birkaç saatliğine kiralanan apartlar artmaya başladı. Onlar bu ruhsatı kimden alıyorlar? Her ev “fuhuş yuvası” haline gelmeden uyanmalısınız! Erbakan Hoca, “Âlim tehlikeyi gelmeden önce fark eder; cahil geldikten sonra!” derdi.
AİLE GÜÇLENDİRİLMELİ
MİLLÎ Gazete’ye; Nureddin Yıldız, Ömer Arif, Harun Bekiroğlu, Burak Tekiner gibi alanında iyi yetişmiş yeni yazarların katılması yanında; Adnan Öksüz tarafından hazırlanan haftalık bir röportajın da başlamasıyla bazı yenilikler geldi. Alanında uzman kişilerin görüşlerine yer veriliyor. 27 Ekim’deki son röportajın konuğu Din Görevlileri Birliği Derneği Genel Başkanı Muhittin Yıldırım hocaydı. İsabetli görüşleriyle aileyi analiz etti.
Muhittin hoca, toplumun en güçlü kalesi olan ailenin planlı olarak çökertildiğini anlattı. Ailenin yeniden güçlendirilmesi için çözüm önerileri sundu. Dizi filmlerin aileyi çökerttiğini söyledi. “Dizilerde, aile sadakati yerine, ihanet; sabır yerine, haz; helal kazanç yerine, kolay para; hayâ yerine, teşhircilik öne çıkarılıyor. Böylece aile ‘içeriden’ çökertiliyor” ifadelerini kullandı.
Allah’ın Kur’an’da, “Zinaya yaklaşmayın; o son derece çirkin bir iştir” (İsrâ, 32) buyurduğunu anlatarak; televizyonlar, sosyal mecralar ve dijital platformların, “zinaya yaklaşma yolları” haline getirildiğini anlattı. “Mesele sadece ekonomik değil; ahlâkî bir meseledir” diyen Muhittin hoca, sadece reytingle değil; ahlâkî ölçülerle de denetlenmelidir, diyerek RTÜK’ü uyardı:
“RTÜK, sadece şiddet uyarısı değil; iffet ve aileye zarar uyarısı da koymalıdır. Aynı şekilde senaristten yapımcıya kadar bütün kültür üreticileri sorumluluk bilinciyle hareket etmeli; aileyi parçalayan değil; birleştiren hikâyeler üretmelidir.” Aile kurumu topyekûn milletimizin ortak sorunudur. Çözümü için de el birlik seferber olmalıyız.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
MUHİTTİN Yıldırım, aileyi sadece toplumsal kurum olarak değil; aynı zamanda “imanın son sığınağı” olarak görüyor. Küresel sistemin aileyi parçalayıp insanı yalnızlaştırarak yönetmeyi amaçladığını anlatıyor. Ailenin önünde 4 büyük engelin bulunduğunu açıklıyor:
1. Seküler ideolojinin dayattığı cinsiyetsiz toplum anlayışı,
2. Ekonomik zorluklar ve geçim kaygısı,
3. Medya ve dijital bağımlılık,
4. Rol karmaşası!
Çözüm önerisi konusunda, devletin, “Millî Aile Stratejisi Belgesi” hazırlamasını öneriyor. Ayrıca, çocuğu ve aileyi bozan bütün ifsat unsurlarına karşı da; “Çocuk ve Aileyi Koruma Yüksek Kurulu” oluşturulmasını teklif ediyor.
Hükümeti uyarıyorum! Mademki, “Aile Yılı” ilân ettiniz; vakit geçmeden “dişe dokunur” bir icraat yapmalısınız! Bunun da en güzel yolu, ailenin önündeki en büyük engel durumundaki zinayı yeniden suç kapsamına almaktır. Böylece milletimiz “tarihî bir utanç”tan kurtulmuş olacaktır. AKP Genel Başkanı birkaç defa, “AB istediği için zina yasası çıkardık; yanlış yaptık” demişti. Şimdi bu “yanlışı düzeltme”,“verilen söz”ü tutma zamanıdır. İslâm dünyasında böyle bir yasa yok; olmamalıdır da!
Erbakan Hoca’mızdan Allah ebediyen razı olsun! O uyarmasaydı, -Allah korusun- belki biz de zina yasası çıkaranların yanında durur; bunu yaparken de kendimize göre bahaneler üretebilirdik. Allah bizi korudu; zina yasasını ve bu yasayı çıkaranları hiçbir zaman onaylamadık! Değilse, tarihte halkımızın zinaya çanak tutanlara verdiği isimle anılabilirdik!