AİHM bir müracaat üzerine okullarda okutulan Din Kültürü
ve Ahlâk Dersi nin acilen zorunlu olmaktan çıkartılmasını buyurmuş. Bu buyruğa
başta hükümet olmak üzere haklı olarak ciddi tepki oluştu. Çünkü böyle bir
karar ülkemizin şartlarını dikkate almamak, toplumun büyük bir kesimini rencide
etmek anlamına geliyor. Bunu söylerken elbette çoğunluğun azınlığa baskı
uygulamasını istiyor değilim. Ancak, bir tarafı koruyalım derken adaletten
uzaklaşılması, yanlışın hüküm haline getirilmesi doğru değildir. Hemen belirtelim
ki, okutulan Din Kültürü ve Ahlâk Dersi tüm dinler hakkında bilgi veren bir
derstir. Yani bir dine tahsis edilmiş, bu dinin sadece bir mezhebine ayrılmış
bir ders hiç değildir. Bu yönüyle Din Kültürü ve Ahlâk Dersi ne Sünni inanca
mensup olanlardan da itirazlar söz konusudur. Bu itirazlar sebebiyle toplumun
önemli bir kesiminin taleplerine cevap vermeyen bu ders bir genel kültür dersi
olarak kalmış zorunlu okutulmasında bir sakınca görülmemiştir. Buna karşılık
Kur an-ı Kerim, Arapça ve Peygamberimizin hayatı seçmeli ders olarak müfredata
eklenmiştir. Yapılması gereken yapılmıştır. İsteyen veliler bu derleri
çocuğunun okumasını tercih edebilmekte, istemeyenler ise başka seçmeli dersleri
tercih etmektedir. Bu yönüyle Din Kültürü ve Ahlâk Dersi nin İslam ı ve bir
mezhebi öne çıkarıcı bir yönü yoktur. Ne var ki, ülkemizde bundan da
rahatsızlık duyanlar, bu derste Sünni İslam ın anlatıldığını, Sünni inanca
sahip olmayan çocukların bu ders sebebiyle aileleri ile inanç bakımından
farklılıklar oluşabileceği ileri sürülerek zorunlu olmaktan çıkartılmasını
talep etmişlerdir. AİHM de bu itirazı doğru bulmuş ve bu dersin zorunlu
olmaktan çıkartılmasını karara bağlamıştır. Yani, olayın özü AİHM nin
gâvurluğundan çok bizdeki bazı insanların İslam denince hemen rahatsızlık
duymaları ve tepki göstermeleri ile ilgilidir. AİHM nin bu dersin zorunlu
olmaktan çıkartılmasını Türkiye ye dayatma hakkı var mıdır Varsa buna uymak
mecburiyeti bulunuyor mu Gibi soruların cevabı ayrı bir konu. Ancak, bu ülkede
devlet politikası olarak yıllarca Batı dan tercümeler çocuklara okutuldu.
Batı nın her türlü inanç ve düşüncesi insanımızın gelişmesi için öğrenmesi
gereken bilgiler(!) olarak dayatıldı.
Hatta din karşıtlığı öyle bir noktaya getirildi ki Batıcı
ve ileri olabilmenin ilk şartı kendi dininden kopmak, hatta dinsizleşmek gibi
gösterildi. Batılı ve çağdaş(!) olabilmek için önce dinsizleştirilmesi
arkasından da Hıristiyanlaştırılması bile tartışılabildi. Elbette düşünülmüş
olması bu toplumun dinsizleşmesi ve Hıristiyanlaşmasını sağlamış değil.
Toplumun gösterdiği direniş karşısında çabalar istenen sonucu vermemiştir. Uzun
yıllar resmi ideolojinin dayatmaları bile geri tepmiş, toplum asli değerlerine
dönme hususunda mücadelesini sürdürmüştür. Gelinen noktada okullarda Din
Kültürü ve Ahlâk Dersi nin zorunlu olarak okutulması değil ama Arapça, Kur an-ı
Kerim ve Peygamberimizin hayatı derslerinin seçmeli olarak okutulması bu toplum
direncinin bir sonucudur. Ancak, bundan rahatsızlık duyanlarda elbette vardır.
Bunlar gerçekten bir genel kültür dersi olan Din Kültürü ve Ahlak dersinin
zorunlu olmasından rahatsızlık duyuyorlarsa zorunlu olmaktan çıkartılabilir.
Ama bu AİHM istediği için değil. Çünkü bu dersi isteyerek okumak isteyenlerin
sayısı her zaman karşı çıkanlardan çok fazla olmuştur.
Bu noktada esas üzerinde durulması gereken hususun AB
sevdasına kapılmış olanların bundan sonra da aynı çizgilerini sürdürüp
sürdürmeyecekleridir. Önemli olan, Din Kültürü ve Ahlâk Dersi nin zorunlu ya da
seçmeli olmasından çok Batıcı dayatmalara teslim olup olmamaktır.