Ahlak erozyonu

Abone Ol

Toplumları ayakta tutan en önemli değer, insanların

birbirleriyle olan ilişkilerini tanzim eden, adalet ve vicdanın sesini ortaya

koyan, yapılan yanlışlıkların kendi içinde düzeltilebilmesine imkân tanıyan,

kültürel birikimleri hakkaniyet esasına göre tanzim edilmesini sağlayan ahlak

değerleridir. Gelenek, görenek ve ananeler, kültürel formlar, siyasi

formasyonlar, ayrılıklar, farklı formlar ahlak çimentosuyla harmanlanır. Dinler

tarihinde siyasi mülahazalar, kültür çelişkileri veya başka nedenlerden dolayı

azaba uğramış, helak edilmiş kavimlerden bahsedilmez. Ama, Kur an-ı Kerim in

bir çok suresinde, ahlaksızlıkları dolayısıyla helak edilen kavimlerden

bahsedilir Lut (as) in kavmi Ad ve Semud kavmi

Ahlak iklimini toplumun temelinden çıkarıp attığınız

anda, ortaya boş bir çuvala benzeyen, değersizleştirilmiş, tüm damarları

çürütülmüş bir heyula çıkar. Bu heyula, toplumsal tüm dinamiklerin ortadan

kaybolmasına, adaletin, hakkaniyetin de yok olmasına yol açacak tüm zehirli

anlayışların türemesine yol açacak bir kimliksizliği de beraberinde getirir.

Son dönemde toplumda meydana gelen yozlaşmanın,

çürümenin, tükenmişliğin temelinde ahlaki erozyon ve deformasyon bulunmaktadır.

Kısa sürede köşe dönmenin hayalini taşıyan insanlar, çalışmadan yan gelip

yatarak lüks ve sefahat içinde yaşamayı seçen tipler, pislik üreterek milleti

zehirlemeye çalışanlar, eşini aldatıp hiçbir şey olmamış gibi kameralara

sırıtanlar, okul önlerinde esrar-eroin satanlar, kapkaççılar, hırsızlar,

tecavüzcüler, katiller, dayakçılar Gazetelerimizin üçüncü sayfalarına yansıyan

haberler, televizyonların ana haberlerine yansıyan birbirinden garip olaylar

Her gün, Bu kadar da olmaz diyeceğimiz türlü türlü hadiselerle

karşılaşıyoruz. İnsanlarımıza bir haller oldu Değer yargıları çöpe atıldı

Buraya nasıl geldik Kuşkusuz bu sorunun cevabını bulması

gerekenler, sosyologlar ve psikologlar Biz işin medya boyutunu ele almak

istiyoruz. Her şey bir kurmacadır Bunlar bir senaryodur Toplumu kötü

etkilemez diye kendimizi avutarak, reytingine yaslanarak, ekranlara sürdüğümüz

mafya dizilerinin, Güneydoğu nun kültür yozlaşmasının üzerine yaslanarak

kurgulanan ilkel senaryoların bizleri getirdiği nokta medya bağlamında tam bir

cinayet iklimini ortaya koyuyor. Kıtır kıtır adam kesilen, ellerinde silah

kendi kanunlarını kendileri yapan, topluma Güçlü olan haklıdır Belinde silah

olanın her şeyi yapmaya hakkı vardır mesajı verilen dizilerin ürettiği sadist

ruhların eseridir bu cinayetler.

Medya, bulduğu bu damarı reyting devşirmek için sürekli

kazıyor, eşeliyor. Adam öldürmek basit bir iştir Adam öldürmek zevk işidir

diyerek önüne gelen herkesi öldürmeye çalışan bu sadist ruhlu canilerin, hiçbir

ahlaki temeli olmayan kurgu dünyalarının derinlemesine analiz edilmesi

gerekiyor. Bir insanı öldürmek, tüm âlemi öldürmek gibidir İslami düsturunu

tüm ruhlarıyla ve benlikleriyle yaşayabilselerdi, bu caniler böyle bir işe

kalkışabilirler miydi Kalplerinde âlemlerin Rabbi, Allah (c.c.) korkusu

olsaydı, bu sadistler böyle bir işe kalkışabilir miydi Kanunlarımız yetersiz

Adalet mekanizmamız vicdanlara seslenmekten çok uzak. Katillere, tecavüzcülere

yüreklere su serpecek nitelikte cezalar verilmiyor, verilemiyor. Katiller,

hırsızlar, kapkaççılar, tecavüzcüler, canlarını acıtmayacağını bildikleri

suçları ellerini kollarını sallayarak işlemeye devam ediyorlar. Kamusal

yayıncılık, sorumlu yayıncılık ilkeleriyle hareket etmesi gereken

televizyonlarımız, gücün haklılık sayıldığı, insanların kendi kanunlarını

uyguladığı, bellerinde silahlarla bir dünya kurgulanan dizileri yayınlamayı

sürdürüyor. Zevk için adam öldürülen senaryoların Hollywood filmlerinde

olduğunu zannediyorduk.

Allah (c.c.) sonumuzu hayreylesin!