Ağacı okumak

Abone Ol

Kitabı okuruz da, kitabın atası olan ağacı nasıl

okuyacağımızı bilmeyiz. Hâlbuki günümüz insanının, görsel ve işitsel zekâsı

oldukça yüksek fakat nereden bakacağını ve nasıl görmesi gerektiğini

bilmediğinden körleşiyor Bu insanlar ağaca bakıyor, ağacın altında

gölgeleniyor ve fakat ağaca konforunun bir parçası olarak baktığından onunla

kendisi arasındaki yaradılıştan gelen o ontolojik bağı kuramıyor.

Büyüklerimiz tabiatın, bir kitap sıfatı taşıdığını ve bu

kitabın dürülüp insanın hizmetine sunulduğunu ifade ederler. Fakat tabiatı

kitap gibi okumak ve her satırından yeni anlamlar çıkarmak, ancak zihni açık,

basireti aydınlık kimselerin işidir.

Bahar ayı, bütün ihtişamı ile geliyor dirilişi ve hayatı

özetliyor. Varlığının özü olan topraktan kopan ve teknolojinin içinde kaybolup

giden insanın ağaçtan anladığı tek şey ise gölge Gölgenin özüne vakıf olamayan

bu insanlar bırakın ağacı okumayı, kulaklara çarpan ölüm sesini dahi

duyamıyorlar.

Mevsimler karakter bakımından insana çok yakın

İnsan,  çocukluk, gençlik, orta yaş ve

yaşlılık döneminden geçerken mevsimler de dört değişimden geçiyor ve dört ayrı

karakter sergiliyor. Her mevsim gelirken ayağını yere vurarak geliyor giderken

ise silik bir iz bırakıyor

Geçtiğimiz günlerde, yol kıyısında piknik yapan aileleri,

çocuklarına salıncak kuran babaları, güneşin keyfini çıkaran gençleri, baharın

enerjisi ile evinden çıkan yaşlıları gördüğümde, tabiatın uyanışını bütün

yoğunluğu ile bu insanların gözlerinde hissettim. Ama bahar sadece hayatı ve

yaşamın renklerini sergilemiyor aynı zamanda insan ömrünün geçiciliğini ve her

güzelliğin bir gün son bulacağını da ifade ediyor. Ağacı sadece bir gölge

olarak tanımlayanların ise bunu görmesi mümkün değil.  Hâlbuki mevsimler, günler, aylar, saatler

geçer gider ve bizler her nefeste ölüme biraz daha yaklaşırız. Her nefes bir

ölümdür aslında ve her baharın içinde bir kışın gizlendiği gibi her hayatın

içinde de bir ölüm gizlidir Ama bunu sadece gören ve hisseden kimseler

anlayabilir