Ağabey diyor ki tok olanları besler doyarız

Abone Ol

İnsanlar her konuda ve her fiilinde Allah korkusundan bihaber davranırsa, nefsi taşkınlıkların önüne geçemez, o zaman da Allah korkusu söylemi havada kalır. Bir insanda Allah korkusu bulunmazsa, kuldan da utanmazsa nereden bilsin ki namusu, şerefi, edebi, adabı, itibarı? Bu gibi değerlerden bihaber olanların bildiği, sadece zevk ve keyif almaktan ibarettir. Bu gibi insanlar hangi makamda bulunursa bulunsun, sadece ve sadece kendi için düşünür. Bu gibiler, bu uğurda yedi ceddini bile seve seve satabilir.

Bu gibiler her zaman yaptıklarının yanına kâr kalacağını ve asla sorgulanmayacağını sanarak, milleti aldatmaya çalışırlar. Keşke insanlar uzaktan görüldükleri kadar mükemmel, konuştukları kadar dürüst, keza yine göründükleri gibi samimi olsalar, ne kadar hoş olurdu. Halis ve dürüst olsalar, o zaman yalandan, dolandan uzak olur, milleti kandırmaktan vazgeçer ve milleti sevindirirlerdi.

Derler ki: “Çobanın iti de eti çok sever. Ama asla sürüsündeki hiçbir koyuna, keçisine zarar vermez.” Mevzuumuz it değil, it kadar bile olmayanlardır. Zira devletin imkânlarına koruyucu olarak sahip olanlar, sadakatlerine ihanet etmeseler, hazineyi soymasalar, kasalarını doldurmasalar çok iyi olurdu.

Merhum şairimiz Abdurrahim Karakoç der ki:

“Siyaset içer, siyaset yer doymaz,

“En iyi parti bizimki” der doyarız.

Ne parti bizimdir, ne siyasetçi,

Aç karnına tokları besler doyarız…”

Şair, siyasetçilerin aksine hissettiklerini kalemle milletine aktarır, böylece vatandaşını nefeslendirir. Gerçekte partileşmek güç azalmasına, birliğin bozulmasına sebebiyet verir, günümüzde olduğu gibi.

Milletini değil partisini, yandaşını, partidaşını düşünen, onlar için her fedakârlığı yapmaktan çekinmeyen siyasetçilerden hayır beklemek, akıl tutulması değil midir? Geçmiş siyasetçileri okuduk, bugünün siyasetçilerini tanıyoruz.

Ömer Hayyam der ki:

“İnsan vardır fark edilmez süsünden.

Kimi farksızdır, koyun sürüsünden.

Her gördüğün şekle kapılma,

İnsan anlaşılmaz görüntüsünden.”

El hak doğru bir tespit… Bunu algılayabilirsek, siyasetçiler bizi nutuklarıyla aldatamaz, yalanlarını millete yutturamazlar. Dünyanın en namussuz, en şerefsiz insanı, yanlış olduğunu bile bile, çıkarı için yanlışı söylemeyip, savunmaya çalışanlardır. Bu ahlâkta bulunanların birçoğu, maalesef siyaset alanında bulunmaktadır.

Bundan dolayı;

Çok konuşanın yanında sağır ol.

Kusur arayanın yanında yok ol.

Cimrinin sofrasında tok ol.

Vefa bilmeyene yabancı ol.

Hayâsı olmayan insana uzak ol.

Tevazu bilmeyen insana ırak ol.

Yani:

Cahille sohbet etmek güçtür bilene,

Çünkü cahil ne gelirse söyler diline.

Âlim ile sohbet lal-ü mercan incidir,

Cahil ile sohbet, günde bir can incitir.

Onun için siyaseti, ekonomiyi bilenle, dini bilgisi olanla, tarihini de doğru bilenle konuşmalı ve böylece malumat sahibi olunmalıdır. Aksi hâl hüsrana sebebiyet verir. Dünya tarihi buna şahittir.

Maalesef günümüzde içkinin adı olmuş kafa bulalım, rüşvetin adı hediye, faizin adı kredi, zinanın adı aşk…

Ama herkes bilsin ve unutmasın ki, cehennemin adı hâlâ cehennemdir. Sayılan bu hususlardan herkes uzak durmalı, bunlarla meşgul olan veya bunlara alışkın başta siyasiler olmak üzere herkesten uzak durmalı, bu gibi insanlara asla oy verilmemeli, bu gibilere makamlar tevdi edilmemelidir. Aksi hâl muhaldir.

Sonuç olarak Tolstoy diyor ki: “Belki de her şeyi kabullenip hayatı akışına bırakmak lazım. Zorlamak bazen çözüm değildir. Ve zorla olan hiçbir şey güzel değildir.” Ama cihat farzdır.

Onun için denildiği gibi: “Kaybetmeyi ahlâksız bir kazanca tercih et. İlkinin aksi bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Karar bizde, tok olanları besler doyarız mı diyelim?

Rahman ve Rahim,

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 09.10.2025