Ağabey diyor ki; salân okunur

Abone Ol

Gerçek siyaset, aydınlığa açılan en geniş penceredir. Onun için siyaset tecrübe işidir. Siyasette bilgili, tecrübeli olanlar konuşmalıdır, çünkü vukufiyet siyasetin vazgeçilmezidir. Dürüst siyasetçi ise her zaman gerçekleri dillendirir. Ama siyasette ahkâm kesmek kadar kolay bir şey yoktur. Önemli olan, verilen emrin yerine getirilmesini sağlayabilmektir.

Malum, siyasiler tecrübeleri oranında değil, tecrübelerinden aldıkları dersler, ibretler oranında olgunlaşırlar. Siyaset, tehlike karşısında akıl ve zekânın kullanılmasını gerektirir. Düzgün siyasetçiler her zaman kahraman olamaz ama her zaman insan olmak için çalışır. İnsan olma özelliğini muhafaza edebilir.

Hemen belirtelim ki, herkes kızabilir, bu kolay olandır. Ancak doğru insana, doğru ölçüde, doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde kızmak, işte bu hal kolay değildir. Zira insan her şeye hâkim değildir. Malum, yarım hâkim maldan, yarım hekim candan, yarım hoca da imandan eder. Onun için siyasette bilgi, birikim, tecrübe önem taşır.

Unutmamak gerekir ki; “Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa, orada güneş batıyor demektir.

Padişah 4. Murad der ki:

Leşker ü mâla ittikâ itmem,

Asker-i gayba istinâdım var.

Yani dünyevi olan hiçbir şeye güvenmiyorum; çünkü manevi ve her şeyin üstünde olan bir kuvvete, Allah’a bütün mevcudiyetimle teslim oldum. Dünyevi saltanatlara iltifattan ziyade manevi dünyayı zenginleştirmek aslolandır. Dünyevi olan saltanatı temin için yanlış yollara sapmak, insanı tehlikeli yollara saptırabilir. Bu halde madde putlaştırılır, haram yeme ziyadeleşir.

Onun için siyasilerin ve bazı muhteris meslek erbabının fani olan dünya için çalıp çırpmasına akıl erdiremiyoruz. Bunların doyumsuz iştihalarına şaşırıp kalıyoruz. Ölümlü dünya için Karun gibi zengin olsa ne çıkar, zira mukadder olan ölüm var, hesap var.

Nef’î der ki:

Ne dünyâdan safâ bulduk, ne ehlinden recâmız var,

Ne dergâh-ı Hudâ’dan mâ’adâ bir ilticâmız var.

Yani, bu vefasız dünyadan bir zevk almadık; zevk alanlara da boyun eğip yalvarmadık. (Siyaset için boyun bükmedik.) Bizim Allah’ın kereminden, O’nun lütuf ve ihsanından başka sığınacak bir yerimiz yok. O güce sığınabilmek için de insanlar ve bilhassa siyasetçiler yalandan, dolandan uzak durabilmeli, işlerinde adil davranmalıdır.

İnsanları acındırırsan arsız olur, acıktırırsan da hırsız olur. Çünkü adalet ile zulüm bir arada bulunmaz. Onun için denir ki; “Adamın yere bakanından, suyun ağır (sessiz) akanından kork” ve sakın. Onun için akan suya inanma, el oğluna da güvenme. Nerede, ne zaman zarar vereceğini kestirmek zordur.

Aynı şekilde yalan konuşan siyasetçiye ve çöreklenen yılana yaklaşma, nerede ısıracağı belli olmaz. Aşını, eşini, işini bil, üzülmeyesin. Çünkü at adımına göre değil, adamına göre yürür. Onun için siyasette az konuşmak ama çok dinlemek gerekir. Aksi hal birçok zarara sebebiyet verebilir. Malum: “Bıçak yarası geçer ama dil yarası geçmez.” Onun için herkes gibi siyasetçiler de diline sahip olmalı, gelişigüzel konuşmalardan uzak durmalıdır.

Râgıb Paşa der ki:

Eyleme îrâs-ı hüsn ârâyışı bed-tînetin

Zînet olmaz mâra endâmındaki nakş ü nigâr

Yani mayası bozuk bir insan, süsler ve sırmalar içerisine gömülse bile yine güzel ve sevimli bir hal almaz. Derisi rengârenk desenlerle süslü yılan, yine yılandır; ondan daima kaçılır. Zira namerttir.

Denildiği gibi;

İnsanoğlu hilebazdır, kimse bilmez fendini,

Her kime iyilik edersen, sakla ondan kendini.

Ve keza;

Kısmetindir gezdiren yer yer seni,

Gâfil olma âkibet yer yer seni.

Bu dünyaya geldik ama eninde sonunda gidiciyiz. Önemli olan gök kubbede hoş seda bırakmaktır. Dürüst olmaktır, adil davranmaktır, ayrıştırıcı olmamak, birleştirici olmaktır. Unutmamak gerekir ki, nefsine düşkün insanlar hazzı duyarlar ama zevki duyamazlar. Zira insana zevki hazırlayan unsur gönlü, dimağıdır, midesi ve bağırsakları değildir. Malum, emeksiz yenen ekmeğin lezzeti olmaz.

Neticeten deriz ki, yakıcı, yıkıcı, bozucu ve dağıtıcı olma, birleştirici, yapıcı ve düzeltici ol. Düzen bozucu olma, dünya malına iltifat etme, zira ömrün sonu kara topraktır. Çünkü tandır kıvamına gelir, hamur tükenir, yaş kemalini bulur, ömür tükenir, salân okunur.

Sonuç olarak;

Nâdân ile sohbet etmek güçtür biline,

Çünkü nâdân ne gelirse söyler diline.

Ve;

Padişah olsan da derler: “Er kişi niyetine…” vesselam.

Rahman ve Rahim,

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47).