Ağabey diyor ki korkunun ecele faydası yoktur

Abone Ol

İsrail, uzun zamandan beri, kudurmuşçasına, Ortadoğu ülkelerine bahaneler uydurarak ve ABD’yi de yanına alarak saldırmaya devam etmektedir. Önce Filistin’den Gazze’ye, ondan sonra Lübnan’a, daha sonra Suriye’ye, arkasından İran’a ve daha sonra da Katar’a saldırma cüretinde bulunmuştur. Bütün bunlara rağmen hâlâ Müslüman(!) ülkeler suskunluğunu muhafaza etmektedir.

Günümüze kadar yaşlı demeden, kadın demeden, çocuk demeden, sivil demeden Gazze’yi bombalamakta, son verilere göre 66 bin 97 can kaybı yaşatmış bulunmaktadır. Buna mukabil 11 ülke İsrail’e ambargo kararı aldığı halde, Türkiye’nin ülke yetkilileri bu kararı dahi imzalamaktan çekinmiştir.

Müslüman(!) ülkeler bu kıyıma karşı sessiz kalınca, zalim İsrail’in yöneticilerinin azgınlaştığını görüyoruz. Ülkemizde PKK’nın kurucusu, düşüncelerini realize etmek için on binlerce insanımızı öldürttüğü halde, buna rağmen açılım bahanesiyle affa hazırlık yapılırken bile efsunlanmış milletimiz buna ses çıkarmadığı gibi, Gazze’deki katliamları da sessiz sedasız takip etmektedir. Netanyahu canavarının sadece Gazze’de 66.097 insanı katletmesine de Müslüman(!) ülkeler maalesef sessiz kalmaktadır. Bu ülkelerin liderleri de, bizim ülkemizin lideri de sadece konuşmaktan başka sesini çıkartamamaktadır.  

Buna mukabil, Küresel Sumud Filosu’nu korumak için başta İspanya olmak üzere, İtalya ve Yunanistan harp gemisi göndererek vatandaşlarına sahip çıkarken, Türkiye’den koruma amaçlı harp gemisi gönderme noktasında ses yok. Sadece arızalanan bir tekneden tahliyeye yardımcı olduğu bilinmektedir. Ama her gün TV ekranlarından kınama mesajları devam etmektedir.  

İspanya’nın başbakanı İsrail’e meydan okurken, Müslüman(!) diye geçinen ülkelerin yöneticilerinden ses seda yok. Ancak Malezya ve Yemen İsrail’e meydan okumaya devam ediyor.

Oysa en kusurlu bir Müslüman bile, trilyonlarca meziyeti olan kâfirden milyon kere daha cesur, daha şereflidir. Ancak meydan okuması gereken Müslüman(!) ülkeler sessiz ve suskunluğu tercih ediyor. Çünkü Amerikan firavununa sorulmadan söz söyleme cesaretleri yoktur. Yani Amerika’ya biat edenler, İsrail’e karşı cihada giremez.

Merhum N. Erbakan’ın ifadesiyle: “Siyonizm timsaha benzer. Bu timsahın üst çenesi Amerika ise alt çenesi Avrupa Birliği’dir. Beyni İsrail, gövdesi ise işbirlikçileridir. Buna karşı koymak iman meselesidir.” Keza merhum N. Erbakan katliamcı İsrail için: “8 milyonluk İsrail için, 1,5 milyar Müslüman ebabil bekliyorsa, ebabiller gelse İsrail’i değil, bizi taşlar” demiştir.

Müslümanlar sessiz sedasız dururken, ebabil kuşları ne yapsın? Unutmamak gerekir ki, Gazze zulmüne karşı ses çıkarmama, zulme rıza göstermektir. Hemen belirtelim ki, İslam korkakların değil, cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.

Malum, İsrail laftan anlamaz, sadece ve sadece güçten anlar. Yine merhum Erbakan der ki: “Bir gün gelecek, İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki, bütün hayatı gözlerinin önünden Gazze Şeridi gibi geçecek.” Yaptıklarından dolayı perişan olacaktır. Kızıldeniz Firavun’a mezar olduğu gibi, Akdeniz de İsrail’e mezar olacaktır. Onun için fiili icraatlara başlamak gerekir.

Günümüzün Müslüman(!) ülkeleri İsrail’e karşı güç birliği yapamadığı için, İsrail saldırılarına devam ediyor. Amerika’yı arkasına aldığı için de türkü söyleyip, oynuyor.

Amerika’ya dost, müttefik ortak diye yaklaşan değil, “Bana ne Amerika’dan” diyen liderlere ihtiyacımız var. Zira merhum Erbakan: “Birleşmiş Milletler şunu dedi de bunu dedi de… Vay canına yav. Biri hipnotize mi ediyor sizi, Allah aşkına, bırakın şunu. Efendim Amerika’nın hoşuna gitmez. Bana ne Amerika’dan. Bana ne Amerika’dan” diyerek, Meclis kürsüsünden dünyaya seslenmiştir. Bugünün liderleri(!) ise Amerika’ya karşı sus pus duruyor, kendi saltanatları için Gazze’ye bir türlü el atamıyorlar.

ABD başkanının korumasını sağlamak için, Trump’a 4 trilyon dolara yakın haraç veriyorlar. O da aldığı haracın bir bölümünü İsrail’e vermek suretiyle, İsrail’in şımarmasına yardımcı oluyor. Onun için Müslüman(!) ülke liderleri(!) sesini çıkartamıyor.

Hemen belirtelim ki, dünya öyle bir noktaya sürüklenecek ki, akıllı insanlar aptal olan yöneticileri gücendirmemek için sesini çıkarmayacak, tam aksi geri zekâlı insanları alkışlar hale gelecekler. Eğer insanlar batıl ile hak olanı ayırt edemeyecek insanların peşine takılırsa, arş-ı âlâ titreyecek demektir. O zaman da bunun hesabı zor verilecek, yaş ile kuru bir arada yanacaktır.

Mesuliyetten kurtulabilmek için, bütün gücümüzle İsrail’e saldırma hazırlığında olmamız gerekir. Nitekim Yemen devletinin idarecileri: “Biz İsrail ile 100 sene savaşabilecek hazırlığı yaptık. Sonucu ne olursa olsun sahadayız” diyerek, alkışlanır hale geldiler, İsrail’e de meydan okudular. Ama diğer Müslüman(!) ülkeler, Amerikan firavunundan korktukları için, Yemen’in cesaretini gösterememektedirler.

Şehit Prof. Dr. Seyyid Kutub der ki: “Amerika’dan nefret ediyorum. Fakat Amerika’nın vicdanına sığınan Müslümanlardan daha çok nefret ediyorum.” Bu fikre aynen katılıyoruz. Çünkü korkunun ecele faydası yoktur.

Sonuç olarak deriz ki: “Allah bu (yardım va’di)ni sırf size müjde olsun ve kalpleriniz bununla güven bulsun diye yaptı. Yardım, yalnız (ve) daima galip, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır.” (Âl-i İmrân/126) buyrulmaktadır. Onun için bize düşen görev, sefere çıkmak, zafer Allah’tandır.

Rahman ve Rahim,

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.         

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 02.10.2025