Ağabey diyor ki haram katma aşa / haram beladır başa

Abone Ol

Keşke ülkemizde yönetici olan insanlar, göründükleri kadar mükemmel, konuştukları gibi dürüst, samimi olsalar, milleti aldatıcı konuşmalar yapmasalar, hak ve hukuk kaidelerine herkesten önce uymaya çalışsalar, o zaman her konuda nefeslenme kolaylaşırdı.

Geçici dünya malı için hiç kimseye eğilmeyen, onurlu yaşamayı şiar edinen, aslını, tarihini, örf ve adetlerini unutmayan yöneticilerimizin sayısı çok olsa, işte o zaman kurtla kuzu yan yana olurdu. Çalma, soyma, sömürme, edepsizlik olmazdı.

Unutulmasın ki, bir gün gelecek herkes tamamen susacak, iftira atamayacak, yalandan uzak duracak, zira tabutla taşınarak kabre konacak.

Diri iken ağlattığınız insanların ölüsüne ağıt yakıp ağlamanın, kabrini en güzel mermerlerden yapmanın hiç kimseye faydası yoktur. Samimi olmayan, buna mukabil yalan söyleyen insanlardan uzak durmak gerekir. Çünkü: “Yalanla iman bir arada bulunmaz.” (Hadis)

Elbette beklenen gün gelecek, kalp kıranların kalbi kırılacak, yolda bırakanlar yarı yolda kalacak. Böylece herkes hak ettiğini yaşayacak, hiç kimsenin ne ahı ne de duası mutlaka karşılıksız kalmayacak, herkes yaptıklarından sigaya çekilecek, hesap verecek.

Fani dünyada dost ayağı yapıp, yalaka ayağına yatan birçok insan gördük. Çünkü bu gibiler güneş ne taraftan doğuyorsa postunu o yönde serer, keyif sürmeye başlar.

İfade edilir ki, çöpü çöp kutusuna attıktan sonra eve nasıl getirmiyorsanız, hayatınızdan çıkardığınız insanları tekrar hayatınıza dâhil etmeyiniz ki, iyi kötüden ayrılsın.

Çünkü gül kuruduktan sonra istediğin kadar su versen de asla yeşermez, bülbül de o güle namedar olmaz. İnsan da öyle, bir kere kırılsa, bir daha kolay kolay düzelmez. Onun için bir kalbi kırmadan iyi düşünmek gerekir ki, muhabbet dereler gibi akmaya devam etsin.

Bu güzelliklerin oluşması için, ancak doğru olanı ve helal olanı tutup kaldırmalı, haramlardan da uzak durulmalıdır.

Haram katma aşa,

Haram beladır başa.

Az olsun, helal olsun,

Otur ye paşa paşa.

Doğru olan da budur. Fani dünya için nefsi şımartmamak gerekir. Bunu sağlamak da her türlü batıldan uzaklaşmakla mümkün olur.

Her insanın, görev ifasında tarafsız ve adil davranması gerekir. Adaleti siyasallaştıranlara Hz. Ömer der ki: “Benden sonra adalet arayan Müslüman kardeşlerime deyin ki: Ömer öldü. Vallahi artık adalet ahirete kalmıştır.” Hz. Ömer bugünleri görse hücceten ölüp giderdi. Çünkü adalet, adaletsizliğe dönüştü, insanlar hakkını alamaz oldu. Artık Roma’da ve Ankara’da hâkimler kalmadı.

Maalesef adalet güçlü olanı gözetmekte, zira adaleti tevzi edenler vicdan ve kese arasında ezilmiş durumdadır. Belirtildiği gibi:

Para kazanmak emek işidir,

Dost kazanmak şeref işidir.

Dostu kafese koyup,

Çakal beslemek kahpe işidir.

Bu gibileri affetmek, akla zarardır. Bunların ardında durmak, ahmaklıktır. Bunları yönetici yapmak akıl dışılıktır. Zira liyakatsiz şöhret, toplumun zayıf taraflarından faydalanılarak elde edilen bir oyundur ki, son perdesi daima hüsranla biter.

Unutmamak gerekir ki, şöhret rüzgâr gibidir, her zaman aynı yöne esmez. Sonuç olarak Mevci’nin dediği gibi: “Şöhrete aldanma, davulun sesi uzaktan yürekler yakar demişler.

Rahman ve Rahim,

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 17.11.2025