"Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi" vesilesiyle bir araya gelinmişken, TOBB ve DEİK tarafından "Türkiye-Afrika İş Forumu" da İstanbul da düzenlendi ve bu İş Forumu nda Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ticari işbirliğinin geliştirilmesine yönelik projeler ele alındı. İslâm Kalkınma Bankası (İKB) Başkan Yardımcısı Amadou Boubacar Cisse, İş Forumu nun açılışındaki konuşmasında, Afrika için özel program geliştirdiklerini ve eğitim ile su projelerinin dayanışma fonlarından destekleneceğini hatırlattı. Afrika Ticaret, Sanayi, Tarım ve Meslek Odaları Birliği Başkanı Muhammed El-Masrî de, Afrika nın ticari anlamda büyük bir potansiyeli barındırdığını ifade etti. Afrika ekonomisinin 28 yıl içinde iki kat büyüme potansiyelinin olduğunu belirten Muhammed El-Masrî, 1 milyar tüketicisi ve düşük maliyetli genç iş gücü, dünyadaki toprakların yüzde 5 ine sahip oluşu ile Afrika nın dikkatleri üzerine çektiğini dile getirdi.
İş Forumu nun açılışında konuşan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de, son yıllarda Afrika ile ticarette sağlanan hızlı gelişmeyi "Osmanlı ruhu"na bağlamış. 19. yüzyılda Avrupa ülkelerinin sömürge kurmak için gittikleri Afrika ya Osmanlı Devleti nin sahip çıktığını hatırlatan Tüzmen; meramını "Biz Afrika ile ilişkilerin geliştirilmesine ruhumuzu koyduk. Adriyatik ten Çin e Osmanlı ruhuyla hareket ediyoruz. Tıpkı atalarımız gibi, Afrika yı "sömürmek" için değil "kalkındırmak" için çalışıyoruz. Onun için bu başarıyı elde ettik." şeklinde ifade edince, bu sözler Afrikalı katılımcılardan büyük alkış almış...
Doğrudur, yakından biliyorum, bizzat yaşadığım örnekleri daha önce yazmıştım; Afrikalılar "sömürü" konusunda son derece hassas insanlar. Afrikalıların özellikle "sömürülme" ile ilgili işte bu hassasiyetleri sebebiyle çok çok dikkatli olmamız gerekiyor. Hatırlanacaktır, bizim sicilimiz bu konuda biraz bozuldu gibi: Sovyetler yıkıldıktan sonra, 90 lı yılların başından itibaren Orta Asya daki Türk devletlerine yönelik politikalarımızda da "Adriyatik ten Çin Seddi ne" söylemiyle hareket etmiş, ancak büyük bir fiyasko yaşamıştık. Şimdi de Orta Asya da -hem de Türk kardeşlerimizle- yaşadığımız aynı fiyaskoyu Afrika da yaşamayalım.
Fiyaskoyu gerçekleştirecek altyapı çalışmaları başladı bile. Batı nın menfaatleri güdümünde hareket eden ülkemizdeki bir kısım basın/medya ve onların kiralık kalemşorları, "Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi"ni maksatlı bir şekilde, "Terörist Sudan Devlet Başkanı Beşir Türkiye ye neden geldi " şeklinde ele aldı. Neden Nedeni gayet basit, Afrika aslında dünyadaki yeni küresel güçlerin mücadele alanlarından biri. Kara Kıta Afrika, bir yanda ABD nin önderliğinde bütün sömürgeci Batı dünyası, diğer yanda yeni dünya gücü Çin in rekabet alanı içinde. Mesela Sudan, çok önemli bir Afrika ülkesi olarak Çin ile petrol başta olmak üzere pek çok alanda yakın ilişkiler ve işbirliği içinde olduğu için Amerika nın hedef tahtasına oturtulmuş durumda. Sudan daki gelişmeleri takip edenler bilir; iç savaş özellikle Amerikan müdahalesi sonucu yıllarca barış engellenerek sürdürüldü. Sudan da petrol bulunan her yeni bölgede etnik ve dinî çatışmaların fitili ateşlendi. Sudan ve bu ülkenin Devlet Başkanı Ömer Hasan El-Beşir üzerinden Afrika da yürütülen mücadelenin asıl sebebinin, petrol başta olmak üzere Afrika nın doğal kaynakları ve bakir pazarlarından kimin ne kadar pay alacağı meselesi olduğu çok açık.
İşte, yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım üzere, Afrika ya doğru "Adriyatik ten Çin Seddi ne" söylemi ile açılırken, yakın geçmişimizde Orta Asya Türk devletlerinde yaşadıklarımızın olumsuz yönde Afrika da tekrar tekerrür etmemesi için aman dikkat!..