Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Bugünkü bütün kâğıt paraların kendisi faizlidir.
Sürekli olarak her gün değeri değişmektedir.
Devamlı değer kaybetmektedir.
Bütün bu yazdıklarımız geçmiş yazılarımız ile birlikte okunmaz ve anlaşılmaz ise; “Namaza yaklaşmayın ayeti” gibi bizi ve sizi yanlış anlatabilir, yanlış anlaşılabilir.
Ne demek bütün paralar faizlidir?
Sürekli olarak para basma mecburiyeti faizli sistemlerin mecburiyetidir.
Faizli sistemin diğer bir özelliği de en çok kâr nerede elde ederse oraya kredi verme eğilimindedir ki; bu da emek sömürüsünü azami ölçüye çıkartır.
Faizli sistem sürekli olarak ve daima en çok kâr hedefi ile insanlığı sağlığından ve sağlıklı yaşamından yoksun bırakmaktadır; nitekim ülkemizdeki feci sonucu da budur.
Faiz demek zaman ile yarışma mecburiyeti demektir.
Ay sonunda veya yıl sonunda mecburi olunan bir ilave yükümlülük ihtiva etmektedir.
Bu nedenle kredi veren en kârlı işe, yere, emeğe kredi vermek ister, buna mecburdur.
İş yapan da en gerekli olan işi değil de en kârlı işi yapıp daha çok kazanmak ister.
Bugüne kadar yaşanan gelişmeler ve buna bağlı/bağımlı olarak oluşan sorunlar da işte bu hız ve yarışın sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Sonuçta bir gelişme olduğu gerçeği olmakla beraber, tüm dünyada tarihte eşi ve benzeri olmamış bir gelirler arası uçurum meydana gelmiştir.
En zengin birkaç ailenin geliri, dünyanın yarısının gelirine eşit olmuştur.
Krediden azami kâr beklentisi şehirleşmeyi hızlandırmıştır.
Emeğin görece ucuz olduğu ülkelere doğru sürekli bir sermaye transferi sağlamıştır.
İngiltere’den Kıta Avrupası’na, oradan Amerika’ya ve Çin’e…
Şimdilerde de Hindistan’a doğru kaymaktadır...
Lakin artık kredi hacmi ile üretilecek emek ve gelir birbirini karşılamamaktadır.
İşte…
Oyunu kuranların satranç tahtasını dağıtıp mevcut para sistemlerini yok etmek için çıkartmak istedikleri 3. dünya savaşının arkasında para arzı ve geri ödeme arasındaki oransal tutarsızlığın hız problemi temel sorundur.
Yani…
Artık istenen derece kredi verilememektedir.
Faiz ödenememektedir.
Basılan para dışarıya verilip içerdeki enflasyonsuz refah sağlanamamaktadır.
Basılan her para, sömüren ülkenin elinde kor gibi enflasyon yapmaktadır.
Bundan önce ülke dışına savaş veya barış ile enjekte edilebiliyordu.
Şu anda dünyada yaşanan durum yeni bir dünya savaşı öncesi atmosferidir ve maalesef durumu bu açıdan da okumanızı tavsiye ederiz. Irkçı Emperyalist Sermaye (Sömürü Sermayesi) yıkım ve yeniden kredi ile yapım planlamaktadır.
Umarız bu sefer bize kulak verilir... Hep teşhis, hep teşhis…
Ben de size katılıyorum. Çözümleri konuşalım. Siyaset kurumunun tıkandığı ana nokta bizce burasıdır. Sürekli alkış ve oy peşinde olmamak gerekmektedir. Duruş, fikir, çare, çözüm ve söyleyecek sözünüz yoksa; pazarda elma satan adam gibi sadece bağırıp çağırırsınız.
Faiz ve çözüm önerisi; sözü bize bir diğer deyiş ekleten Soner Yalçın’ın ilk cümlesi ile birleştirirsek, “Mehmet Şimşek”ler ve “Necmettin Erbakan”lar arasındaki faizli ve faizsiz düzenin bitmeyecek mücadelesidir söz konusu olan. Şimdilik onlar galip gibi görünse de zaman bizi haklı çıkartacaktır. Bu yazdıklarımız sayesinde görevimizi bir kere daha yerine getirelim, yapılması gerekeni yapalım ve tarihe not düşelim. Ve’s-selam.
(Devamı var… ADİL DÜZEN FAİZ YERİNE NE ÖNERİYOR?)