Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı- 2

Önceki yazı ile birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…

Mehmet Şimşek, ekonomi pratiğini eleştirdiğine göre nedir “Şimşek”lerin ekonomi modeli ve Türkiye aslında bunun karşısına gerçekten bir model koyabilmiş midir?

Birkaç yazıda buna derinlemesine değinmemiz gerekmektedir.

Elli küsur yılı aşmış tecrübemizle ve tarihi olaylar ile bu konuyu açmamız gerekmektedir. Batı iktisadi modelleri dönem dönem değişse bile bugünkü Batı’nın temelde değişmeyen bir ekonomik argümanı olagelmiştir. Bunun adı Faiz’dir. “Batı” diyorum lakin buna bir istisna koymakta fayda var; “Katolik Kilise” yani “Papa’lık” olarak algılanmamalıdır, zira gerçek Hristiyanlık da faize karşıdır.

Batı dünyasında özellikle 1492’de Amerika’nın keşfi ile gelen coğrafi keşifler ve sermaye girişi, “aydınlanma” çağına yani tahrif edilmiş Hristiyanlıktan akli melekeler ile dünyayı anlama yarışına giriştiğinden beri, Batı’da ekonomik model de değişmiştir. Hristiyanlıkta aslında olmayan, sonradan din adamları tarafından eklenen bilgilerin yanlış çıkması sonucunda her şey altüst olmuştur. Kilise gücünü kaybetmeye başlayıp insanlıktaki değişim süreçleri hızlanınca; binlerce yıldır sürgün hayatı yaşayan Yahudilere “öteki” işleri olarak verilen ticaret Yahudilerin aleyhine gibi görünürken lehlerine dönüşmüştür.

Bugün “banka” diye bildiğimiz parklarda üzerine oturduğumuz “banklar” ile kardeş olan “masalar” kurulmaya başlandı. Borçlar verildi. Faizler işletilmeye başlandı.

Gözümüzde çok büyütmeyelim. Onlar da bugünkü Adil Düzen çalışanları gibi çok önemsenmediler. Zira Batı dünyası gücünü soylulardan, toprak ağası karşılığı sayabileceğimiz feodalizmin efendilerinden alıyordu. Ticaret, üretim ekonomisi, endüstrinin olmadığı bir dönemi gözünüzde canlandırmanız gerekmektedir. Osmanlı tarafından coğrafi olarak sıkıştırılan Batı’nın aslında ucuza almak isteği Doğu’nun zenginliklerini ararken gelen Amerika’nın keşfi ile elde edilen gelirler Batı’nın iştahını kabarttı. Lakin bir sorun vardı.

İşte bu gemileri ve kralları finanse etmeye başlayan zümre oluştu; Yahudi Tüccarlar.

Burada bir parantez açalım. “Yahudi Tüccar”ları tanımlamak için bu ayrıntıyı yazıyoruz. Yoksa Yahudilikte, Hristiyanlıkta, İslam’da İbrahim Peygamber’e ilahi kitabın seslendiği “Ben Müslümanların ilkiyim (daha öncekilerden daha fazla)” (En’am, 163) bakış açısıyla baktığımızı tekrar ifade etmeliyiz.

Yazılarımızı takip ettiğinizde gerçekleşen tahrifat sebebiyle merkezden ne kadar uzaklaşıldığı, bunun iktisadi olarak da nelere mal olduğunu daha net görmüş olacaksınız.

Amerika kıtası, uçsuz bucaksız coğrafyası ve zenginlikleri ile taşımakla bitmezdi. Nitekim öyle de oldu. Altınlar geliyor, gemiler gidiyordu.

Bugünün Doğu toplumu gibi “Osmanlı ve Hindistan mamullerine” aç kalmış Batı dünyası bu sermayesini Doğu’ya veriyor. Oradan alabildiği kadar o günün “akıllı” sayılabilecek mamulünü Batı’ya taşıyordu. Yani altınlar Amerika’dan Batı’ya, oradan tekrar Doğu’ya geçiyordu. Toprak yani tarım ile yaşamış binlerce yıllık insanlık ticareti keşfederken başka şeyler de değişmeye başlıyordu. Ticaretle gelen zenginleşme “burjuvaziyi”, altın ile gelen varlıklar yeni ekonomik görüşleri “merkantilizmi” oluşturuyordu. Her yeni şeye direnç oluşur. Bugün gelmekte olduğuna inandığımız Adil Düzen’e direnç olduğu gibi; toprak/tarım sınıfı ile yeni oluşan burjuva sınıfları arasından da bir ayrışma baş göstermiştir.

Henry Ford, “İnsanlara ne istediklerini sorsaydım, daha hızlı giden at üretirdim.” İşte tam bu minvalde bir kesim hızlı at, diğer kesim ise gelişen çağ ile beraber yenilik istiyordu. Soylular tarım dönemi ekonomisi isterken, burjuva elde ettiği zenginlik ile ekonomi arıyordu.

Tam burada en önemli sorun ortaya çıkacaktı; PAPA! Zira Papalık faize şiddetle karşı idi. Bu hatırlanacaktı. Haçlı Seferleri’nde Doğu’da gördükleriyle, Hıristiyanlık ve ruhban sınıfı gücü ile altın transferinde “Avrupa-Kudüs” havale/EFT benzeri yöntemleri kullandıkları için güçleri çok fazla idi. Lakin sorun bundan büyüktü. Zira Papalık faize kökten karşı idi.

(Devamı var…)