AB üyesi ülkelerin liderleri, Vatikan’ı, yani Papa’yı ziyaret etmesi Türkiye’de geniş bir yankı buldu. AB’nin Hıristiyan kulübü olduğu şeklindeki sözler, iddialar, suçlamalar havalarda uçuşmaya başladı. AB’nin Papa’nın dizinin dibine sıralanmış ülkeler topluluğu olduğu şeklindeki “müthiş” çıkarımlar süsledi her yanı. Bu olay, özellikle de iktidar medyasında müthiş bir dalga estirdi. Neden acaba?
AB üyesi olmak uğruna Bakanlık bile kurmuş olan bir siyasi iktidarın yarı resmi yayın organı olan medyanın bu hayretini anlamak mümkün olmadı. Daha birkaç ay öncesine kadar “vizesiz Avrupa” hayallerini vatandaşa satan bu medya kuruluşları, artık ne olduysa, AB’nin Hıristiyan kulübü olduğunu keşfediverdiler. Bir aydınlanma olduğu muhakkak!
Bu durumda akla bazı sorular geliyor. Bu medyanın AB’yi bugüne kadar Müslüman ülkelerden müteşekkil bir birlik olarak mı gördüğü sorusu mesela. Veyahut, Avrupa’nın ve AB’nin, Hıristiyan karakterini bir an olsun elden bıraktığı mı görüldü acaba? Papa’nın huzuruna çıkan AB liderleri manzarasını “tuhaf” veya “korkunç” olarak görecek hangi argüman vardı elde?
Siyasi iktidarın yarı resmi yayın organı olan medya, halbuki 2004 Aralık’ta AB’yle tam üyelik müzakerelerine başlanmasını “müthiş başarı,” büyük zafer” vs yaklaşımıyla görmüş idi. O tarihlerde AB, bir Müslüman ülkeler birliğiydi herhalde!
AB’yle müzakereleri başlatan o “meşhur” imzanın fotoğrafı geliyor akla. Azılı bir İslam düşmanı olarak bilinen Papa X. Innocenzio’nun devasa heykelinin önünde atılan imza kadar arkadaki heykelin AB açısından içerdiği “maneviyatı” da demek başka şeylere yormuştu söz konusu medya? Bugünkü şaşkınlıkları başka neden olabilir yoksa?
Her fırsatta bir Hıristiyan kulübü olduğunu söyleyen AB’ye karşı, “neden sen Hıristiyan kulübüsün?” demek herhangi bir mantık içeriyor gibi durmuyor. Avrupa, öteden beri kendisini Hıristiyan kimliğiyle tanımlamıyor mu zaten? Hatta, bunu yaparken de İslamiyet’i de, kendi kimliğinin antitezi olarak görüyor ve bir bakıma bir kişilik turnusol olarak da bu düşmanlığı beslemiyor mu kendi içinde? Avrupa realitesinde, bugün belki dindarlık manasında olmasa da, kültürel ve tarihi kimlik bakımından Hıristiyanlık ayırt edici bir özelliktir. Bunun, Avrupa’nın dindar olup olmamasıyla değil, kendisini Hıristiyanlık üzerinden tanımlamasıyla bir ilgisi vardır.
AB’nin, kendisi için önemli her adımını Papa heykeli önünde gerçekleştirmesi de sembolik olduğu kadar AB’nin nerede durduğu ve hangi yolda yürüdüğünü işaret etmektedir. Durum buyken, hala kalkıp da “Papa’nın önünde dizildiler” demek mantıklı değildir. Avrupa’nın tarihi, Kilise ile mücadeleyi içerse dahi kendi ifadeleriyle bir Hıristiyanlık tarihidir. AB’yi de bundan azade görmek abesle iştigaldir.
Durum bu merkezdeyken, hala AB’ye karşı “Hıristiyan kulübü” argümanını öne sürmek, bir bakıma iç siyasete, iç piyasaya yönelik popülizmdir olsa olsa. Kaldı ki, AB’den, defalarca Türkiye’yi aralarına almak istemediklerine, arada bir kan veya doku uyuşmazlığı (elbette ki dini sebeplerden) olduğuna dair açıklamalar geldi, muhtemelen de gelmeye devam edecek.
Durum öteden beri bu merkezdeyken, adeta bir aydınlanma yaşamışçasına “AB, Hıristiyan kulübüdür. Papa’nın önünde bu yüzden dizildiler” keşfinde(!) bulunmak anlamsızdır sadece.
Yarın, öbür gün Türkiye, AB ile arayı düzeltince, malum medya kuruluşları kaldıkları yerden “AB, bir medeniyet projesi” diyeceklerdir muhtemelen.
Sözün kıymeti olmayınca normal tabii..