İşte, sorulması gereken bir soru daha: ABD’nin İran’da ne işi var?
Dünyada birçok gelişme aynı anda yaşanmaktadır. Bu gelişmeleri okumak, konuyla alakalı olan aktörlerin izini takip etmek çok yorucu, önce bunu belirtmemiz lazım.
Bu arada, birçok önemli adımlar da peş peşe gelmektedir; ABD ve AB ülkelerinin Rusya’ya karşı yürüttükleri diplomatik savaşlar, Fransa’nın Münbiç planı vs. Yaşanan en anlamlı gelişme, aslında, ABD’nin İran’a vurmaya hazırlanıyor olmasıdır.
ABD bu savaşa hazırlanırken, önce, şu klasik adımı attı:
Sünni-Şii ayrışması.
“İran tehlikesi”, “Şia tehlikesi”, “İran İsrail’den daha tehlikeli”... Yıllarca bu gibi sözler dolaşmaya başladı. Birdenbire herkeste ehlisünnet hassasiyeti(!) gelişti. Yani, bunu söylerken; İran’ın da, eylemleriyle, fazlaca işin üzerine gittiğini, görmezden gelemeyeceğimizi ifade etmemiz lazım.
Batı toplumu ve ABD, aslında, bu hassasiyeti eskiden beri kaşımaktadır. Ama artık, bu plan bayatladı. Çünkü Şii Müslüman da Sünni Müslüman da uyandı. Herkes tuzağı fark etti, içeride, şu saatten sonra hiç kimsenin oyuna geleceği yok.
ABD’nin İran’a müdahale planının, şöyle olduğunu tahmin etmek mümkün:
Önce, ABD Lübnan’da konuşlu bulunan Hizbullah’a savaş açacak; İran, gayet tabii ki, Hizbullah’a sahip çıkacaktır. Böylece İran, mindere çekilmiş olacaktır. Düşünülen plan bu olsa gerek. Muvaffak olup olmamaları konusu başka.
Bu, Suriye’deki İran güçleri de artık hedefte olacak anlamına gelir. İran’ın Suriye’de büyük kayıplar verdiği herkes tarafından iyi bilinmektedir.
Bütün bu operasyonlar ne için?
Elbette İsrail’in güvenliği için.
Başta İngiltere ve ABD olmak üzere; Batı toplumu İsrail’in hamiliğini yapmaya devam etmekteler. Yeni görevleri için, kendi kamuoylarını da ikna etmiş durumdalar. Müslümanları birbirine düşürme işini de, kuvvetle muhtemeldir ki, medyada var olan Yahudi egemenliği sağlamaktadır.
Çok hain bir planın devrede olduğunu söylemek mümkün. Olanları, birlikte düşünelim:
Sene 1979, aylardan Şubat. İran’da İslâm devrimi oldu.
İran’ın kontrolden çıkması, ağır kabahat(!) olarak düşünülmüş olabilir. İran, hem ABD kontrolünden çıktı, hem de Hizbullah vasıtasıyla Lübnan’da İsrail’i çevreledi. ABD devrime müdahale etmek istedi, ama her defasında sert kayaya çarptı ve başarısız oldu. Süper güce yakışmayacak kepazelikler yaşadı, hem de bütün Batılı devletlerin ve dünyanın gözü önünde.
İran’ın yola getirilmesi(!) ve ABD’nin çıkarlarına hizmet etmesi için, özellikle önceki başkan Obama döneminde çok çaba sarf edilmişti. Ama nafile. Bütün bu yaşananlara bakıldığında; ABD için, müdahaleden başka bir yol da gözükmemektedir. İşte, bu muhtemel plana göre, ABD, aynı zamanda İran’dan intikam almış olacaktır.
Ya ABD, İran’a müdahale ederek -şayet başarılı olursa- kahraman olacak ve yeni sömürgeciliğin patronu olarak kalacak, ya da, tedricen, yok olup gidecektir. Şimdilerde, ABD, aslında, buna karar vermekle meşgul. Ama bilinmelidir ki, her iki sonuç da ABD için hüsranla neticelenecektir.
Ayrıca, görünen o ki, ABD, Asya’nın giriş kapısının İran olduğunu düşünmektedir.