Sadece AB ve Almanya ile değil tüm komşularımızla da
ciddi sorunlarımız var. Hemen her gün medyada İran a yönelik haberler gündeme
geliyor. Irak ve Suriye, Rusya ve Yunanistan ile sadece bizden kaynaklanmayan
sorunlar var. Çok daha önemlisi Irak ve Suriye de sadece bu ülkelerin
yönetimleri ile soru yaşmıyoruz özellikle ABD, Irak ve Suriye de sınır komşumuz
haline geldi. Böyle olunca Irak ve Suriye de çatışma ve belirsizliğin esas
sebebini oluşturan ABD ve koalisyon güçleri ile de ciddi sorunlarımız var.
Artık gizlemeye bile gerek duymadan ABD açıktan PYD ve PKK terör örgütlerine
destek veriyor, hatta PYD ile ortak operasyonlar yapıyor. Bu yönüyle terör
örgütleri ile verdiğimiz mücadeleyi aynı zamanda ABD ile de verdiğimizi, hatta
bir adım daha atarsak ABD nin koalisyon ortakları ile verdiğimizi söylemek
yanlış olmaz. Uzun yılardan beri sıkça tekrarlanan ama pek sevmediğim,
etrafımızın düşmanlarla çevrili olduğu yaklaşımı gerçek oldu.
Yazımın ağırlıklı noktasını AB ve Almanya ile ortaya
çıkan son sorunlar oluşturacağı için diğer komşularımızla yaşananları bir
kenara bırakmak istiyorum. Hatırlanacağı gibi Suriyeli mültecilerin bir
bölümünün Avrupa kapılarına dayanması AB ülkelerini sanki Müslümanların
istilasına uğradıkları gibi bir korkuya kapılmalarına yol açtı. Bunun sonucu
olarak mültecilerin Avrupa kapılarına ulaşmadan Türkiye de tutulmasını esas
alan bir anlaşma imzalandı. İmzalanan anlaşmanın esasını mültecilerin
Türkiye de tutulması ve buna karşılık 3 milyar avro kesin, 3 milyar avroda
verilip verilmeyeceği belli olmamakla birlikte bir destek verilmesi ile
Türkiye nin anlaşmanın imzalandığı zamana kadar gündemine alıp TBMM ye sevk
ettiği ancak görüşülüp kesinleştirmediği toplam 72 maddelik düzenlemenin Mayıs
ayı içinde tamamlanması ve Temmuz ayı itibariyle AB ülkelerinde Türklere vize
uygulamasının kaldırılması kararlaştırılmıştı. O günlerde Türkiye tüm şartları
yerine getirmiş olsa bile AB nin vizeyi kaldıracağına pek inanmadığımı dile
getirmiştim. Neticede bu tahminimde yanılmadığım ortaya çıktı. Şu günlerde ne
vizelerin kalkması ne de ülkemize sığınmış olan 3 milyona yaklaşan Suriyelilere
harcanmak için verilmesi kararlaştırılan maddi destek gündemde. Sebep ise
AB nin ısrarlı bir şekilde terör tarifinin AB ölçülerine göre yeniden yapılması
ve bunun yasalaştırılması isteği.
Türkiye nin 40 yıldır mücadele verdiği terör konusunda
elini zayıflatması anlamına gelen, bunun da ötesinde terör örgütü elemanlarını
ülkelerinde koruma altına almış ülkelerin bu tavırlarına gerekçe kazandırma,
bir diğeri ifadeyle teröristleri açıktan koruma ve kollamalarına karşı
söyleyecek sözümüzün kalmaması. Kısacası Türkiye nin terörle mücadelede elinin
zayıflamasına yol açacak bir düzenlemede AB ülkeleri direniyor. Tüm bunlar
yetmiyormuş gibi hiç gündemde yokken bir de sözde soykırım tasarısı Almanya
Parlamentosu nda görüşülüp kabul ediliyor. Kendi geçmişlerine bakmadan
Türkiye yi yargılamaya kalkmaları haklı olarak ülkemizde tepki gördü. Özellikle
de Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Başbakan ve bakanlar sert tepki verdiler. Bu
tepkilerin ardından Almanya ve AB ülkeleri ile ilişkilerimizin gözden
geçirileceği, yeni bir stratejinin devreye girmesi beklenirken sert esen
rüzgarların yerini bir anda sükunet aldı ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş,
Geri kabul askıya alınmadı diyerek geçmişteki sert açıklamamlar unutulmuş
görüntüsü verdi. Elbette sürekli tartışılarak dış politika yürütülmez ama
muhataplarımız müspet bir adım atmamışken bizim böylesine sükûneti tercih
etmemizin manasını birilerinin izah etmesi gerekir. Geri Kabul Anlaşması nın
mimarlarından birisi Almanya Başbakanı Merkel olduğu halde aynı Almanya nın
mülteci anlaşmasını uygulanmaz hale getirdiği yetmiyormuş gibi bir de sözde
soykırım tasarısını Meclis inden geçirmesi karşısında atmamız gereken bir adım
yok mudur Yani sadece öfke ve kızgınlığımızı dile getirip kenara çekilmek bize
ne kazandıracak Söz gelimi AB ye üyelik müracaatımızı geri çekemez, yeter
artık diyemez miyiz Benzer bir tavır sergileyemeyecek idiysek günlerce niçin öfke
krizine yakalandık