AB Sevdası Nesilleri Çürütüyor

Abone Ol

Türkiye’deki pek çok yöneticinin 55 senelik tek taraflı AB sevdası bir türlü bitmek bilmiyor. Hıristiyanlar, ısrarla Türkiye’yi istemediklerini söyledikleri halde bizimkiler hâlâ yüzsüzlük ediyorlar. Koskoca bir milletin onurunu niçin düşünmüyorlar dersiniz

Toplumuna yabancılaşmış sözde aydınların gözü kapalı AB sevdası devam ettikçe, Avrupalılar da nazlanıyorlar. Mademki çok istiyorsunuz, öyleyse “bizim istediğimiz şartları yerine getirin” diyerek durmadan ev ödevleri veriyorlar. Yöneticilerimiz AB normlarına uymak için kanun çıkarıyor, AB’nin bir dediğini iki etmiyorlar. Fakat Batılıların yeni şart ve istekleri bitmek bilmiyor.

Onların amaçları Türkiye’yi bölmek, parçalamak ve yutmak! Kendilerine benzetmek! Batı’yı örnek alan nesiller hızla kendi toplumuna yabancılaşıyor, kimliğini kaybediyor, geleceklerini karartıyorlar. Nesiller çürütülürken, sorumluluk mevkiinde bulunanlar nasıl eli bağlı bekleyebiliyorlar acaba

Kimse Batılıların süslü, aldatıcı sözleri ve ikiyüzlülüğüne aldanmasın. Akif’in, “Ehl-i Sâlib’in asla güvenilmez sözüne” uyarısını hiç duymadınız mı

Erbakan Hoca 40 sene uyardı. Daha 1969’larda Meclis’te Ortak Pazarı şöyle anlatıyordu: “Ortak Pazar (bugün AB) özünde Siyonist oyunudur. Batı ile her türlü ticarî münasebet kurulabilir. Fakat bu asil millet Hıristiyan potasında eritilemez. Bir Hıristiyan topluluk tarafından hükümranlığı elinden alınamaz.”

Hoca’nın bu sözleri, bana “Alim tehlikeyi önceden, cahil geldikten sonra fark eder” gerçeğini hatırlattı.

İfsadın Her Türlüsü Var

4 Aralık’ta yazdığım “Nereye Varacak Bu İfsadın Sonu ” başlıklı yazım dikkatinizi çekti mi bilmem. Denizli’de tecrübesiyle tanınmış 87 yaşındaki Cafer Hocaefendi’den söz etmiştim. Cafer Hoca, konuya duyarlı olduğunu bildiği 10 kadar kişiyi evine çağırarak, onları İslâm’ı yaşamaya teşvik etmişti. Kur’an’da helâk olduğu haber verilen kavimlerin bütün fiillerinin bugün de işlenmeye devam etmesi sebebiyle, uyarı görevimizi ihmal etmememiz konusunda hatırlatmalar yapmıştı.

Yine 10 gün önce, Millî Gazete’den D. Ali Bulut’un Tiran’da yapılan LGTBİ toplantısı üzerine, M. Cevat Akşit Hoca’ya sorduğu sorulara verdiği cevaplar Türkiye’deki ifsadın büyük felâketlere kapı aralayabileceğini ortaya koydu.

Cevat Bey, sorumluluğunu bilen bir ilim adamı olarak çok rahatsız olmuştu: “Yeminle söylüyorum! Vallahi billahi rüşvet kaldırılmadıkça, zina serbest oldukça, yaygınlığı önlenmedikçe, bu homoseksüellik önlenmedikçe üzerimize lânet yağar!” (Millî Gazete, 1. 12. 2014)

Hoca, “Lânet kafamıza taş yağmasından ibaret değildir” diyerek, kadın cinayetleri, parçalanan aileler, uyuşturucu felâketi, bereketsizlik gibi sosyal âfetlerin de lânete uğramanın bir sonucu olduğunu anlatıyordu.

Röportajda, Batı toplumunun homoseksüellik gibi ifsat edici hayat tarzının sapkınlığı anlatılıyor; bu sapkın davranışların Lût kavmi misali toplumumuzu tehlikeye sürüklediği örneklerle açıklanıyor; ülkemizin de helâk olma noktasına gelmemesi için tedbirler alınması öneriliyordu. Lût kavmi içinde devamlı ibadet halinde olan insanlar bulunmasına rağmen; onların “Emr-i bi’l ma’ruf, nehyi an’il münker-iyiliği yayma, kötülüğü engelleme” görevlerini yapmadıkları” için bu duruma düştükleri haber veriliyordu.

Batı’ya uyulur mu

Cevat Hoca, Batı’nın bizi yok etmek için kurduğu tuzaklara vurgu yaptı: “Bu sapkın akımlar bize Avrupa’dan geliyor. Batı, türlü hilelerle, milliyetçilik akımlarıyla Osmanlı’yı parçaladı. Şimdi de dinimizi yok ederek, ahlâkımızı bozarak bizi içimizden yıkmaya çalışıyor. İngiliz Churchill’in, ‘Onların içini boşaltacağız’ sözünü biliyorsunuz.” (Millî Gazete, 2.12. 2014)

“AB sevdasına, Batılılaşma sevdasına, dinimizin kurallarından, kendi öz kimliğimizden, namus değerlerimizden kopamayız. Eşcinselliği meşru göremeyiz” ifadeleriyle devam eden röportajda, Avrupa’dan farklılığımız ortaya konularak, inancımızı yaşamamız gerektiği vurgulanıyordu:

“-Biz Avrupalı değil, Müslümanız. Bizim karakterimiz onlar gibi değil. Biz Müslümanız ve farklıyız. Toplumumuzu yavaş yavaş bozuyorlar. Dini yaşayış azaldı, dini bilgiler zayıfladı, Batı hayranlığı arttı. Benliğini kaybedenler yok olur.”

Biz Muhammet ümmetiyiz. Rabbimiz bizi “en hayırlı ümmet” şeklinde tarif ediyor. Bunun sebebini de “iyilikleri yaymamız, kötülüklerden alıkoymamız” (Al-i İmrân, 110) şeklinde açıklıyor. Müslümanlar bu görevi yapmakla diğer insanlar için de sigorta görevi yapıyor, onların da emniyet içinde yaşamalarına vesile oluyorlar.

Bir toplumun düzelmesi, o toplumu oluşturan fertlerin el birlik hareket etmesine bağlı. Toplumun ıslah edicileri el birlik bu çalışmaları yapmalılar. Hepimiz aynı gemide yolculuk eden yolcular gibiyiz. İyilikleri yaymak, kötülüklerden sakındırmak, gücümüz nispetinde hepimizin görevi.

Toplumda ıslah edicilerin artması ifsadı yok edecektir. Aydınlığın karanlığı kovduğu gibi! Hak gelince bâtılın yok olduğu gibi. Öyleyse, Batı’nın ifsadına karşı ıslah görevimizi yerine getirmek için ne bekliyoruz