AB için Polonyadan destek bekleyen Türkiye!..

Abone Ol

Polonya Cumhurbaşkanı Bronislav Komorowski önceki gün Ankara’daydı ve Cumhurbaşkanı Gül ile ortak bir basın toplantısı düzenlediler. Her iki Cumhurbaşkanı da görüşmelerin yararlı olduğunu, pek çok konuda ortak görüşlere sahip olduklarını söylediler. Bu arada Cumhurbaşkanı Gül Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda Polonya’nın destek verdiğini, ardından konuşan Polonya Cumhurbaşkanı da Türkiye’nin AB üyeliğinden yana olduklarını söyledi. Bunda ne var AB’nin üyesi bir ülkenin Türkiye’nin üyeliğine destek vermesinin yadırganacak nesi var şeklinde bir soru akla gelebilir. Üzerinde durmak istediğim husus Polonya’nın Türkiye’nin üyeliğine destek vermesi değil, Türkiye’nin 1959 yılından beri hür dünyanın bir üyesi olarak AB’nin kapısında bekletilmesine karşılık komünist bloğun dağılmasından 14 yıl sonra 2004 yılında Polonya’nın AB’ye üye olarak kabl edilmiş olması… Böyle olunca da yaklaşık 55 yıldır kapıda bekletilen Türkiye’nin Polonya’nın desteğine ihtiyaç duymasına dikkat çekmek istiyorum. Elbette 1990 yılına kadar doğu bloğu içinde yer alan sadece Polonya değil, AB’ye üyeliğe kabul edilen. Batı ile birleşen Demokratik Almanya (Doğu Almanya) otomatik olarak 1990’da AB üyesi oldu. Ardından 2004’te Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya, Slovenya, Baltık Cumhuriyetleri Letonya, Estonya, Litvanya, 2007’de Bulgaristan ve Romanya ile 2013’te de Hırvatistan AB üyesi oldular. Bu ülkelerin hepsi de 24 yıl öncesine kadar doğu bloğu içinde yer alıyorlardı ve güya Batı’nın demokratik rejimleri için tehlike arz ediyorlardı. Yani, Batı ve demokrasi karşıtı idiler. Düne kadar düşman kardeşler görüntüsü veren bu ülkeler AB’de başköşeye oturtuluyor, Türkiye ise Batılı dostları(!) tarafından 55 yıldır kapıda bekletiliyor. Bununda ötesinde Türkiye dünün komünist ülkelerinin himmetini bekliyor.

Ne için AB’ye üye olabilmek için. Onur kırıcı bir durum değil mi Türkiye başından beri Batı yani, demokratik cephe(!) içinde yer aldı, ayrıca NATO üyesi olarak Batı dünyasını komünist yayılmacılığına karşı koruyan ileri karakol görevi üstlendi. Buna rağmen doğu bloğunun eski üyeleri AB kapsında bekletilmeden içeri buyur edilirken Türkiye kapıda bekletiliyor ve bu ülkelerin himmetini bekliyor. Böyle bir görüntü Türkiye’ye karşı bir haksızlığın, istenmezliğin ve dışlamanın ifadesi değil mi Niçin hâlâ AB kapısında yatmaktan rahatsızlık duyulmuyor ve bu ülkeyi yönetenler her fırsatta AB hedefinden hiç sapmadıklarını açıklama ihtiyacı duyuyorlar

Bunları söylerken dağılan Sovyetler Birliği ile ortaya çıkan, daha doğrusu eskiden var oldukları halde Sovyetler Birliği ile bütünleştiklerinden bağımsız bir dış politika izleyemeyen ülkelerin AB’ye alınmış olmasına karşı çıkıyor değilim. Onları küçümsüyor da değilim. Batı’nın Türkiye’ye yönelik bakışına dikkat çekmek istiyorum. Artık, AB’nin Türkiye’yi kapıda bekletmesinin sebebinin demokratik eksiklik ya da ekonomik yetersizlikle ilgisi olmadığını, sadece Müslüman bir ülke olduğu için üyeliğe alınmadığını, ama kendilerinden uzaklaştırmak da istemediklerini görmemiz gerekiyor. Biz kapıda durmayı sürdürdükçe istekleri bitmiyor. Dağılan Doğu bloğu ülkeleri içinde ekonomik durumları ve demokratik uygulamaları Türkiye’den daha iyi olduğu söylenebilecek bir tek ülke var mı Yani 1990’dan sonra tam bağımsızlıklarını kazanmış ülkelerin demokratik uygulamalarının bizden daha ileri olduklarını kim söyleyebilir Hiçbir demokratik tecrübe ve uygulamaları olmadığı halde AB’ye kabul edildiler. Ama sıra Türkiye’ye gelince insan hakları, özgürlükler gündeme getiriliyor. Böylece gerçek niyet gizlenmeye çalışılıyor. Aslında gizledikleri de yok. Artık şunu hepimizin görmesi gerekiyor. Türkiye ekonomik ve demokratik yetersizlik sebebiyle değil, sadece Müslüman olduğu için kapıda bekletiliyor ve bizim İslam ile bağımızı kesmemiz isteniyor. Olay bundan ibarettir.