Bir zamanlar dünyayı ikiye bölen emperyal akıl, şimdi Birleşmiş Milletler üzerinden beşli çetenin tahakkümünü dayatıyor. “Dünya beşten büyüktür” dedik, haykırdık, pankartlara yazdık, nutuklar attık, haklıydık ama sonuçta hâlâ beşin dediği oluyor! Bunu dışarıda görüyorduk da, şimdi içeride de benzeri bir tabloyla karşı karşıya değil miyiz? Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında milletin iradesi iki kutba sıkıştırılmış, adeta demokrasi değil, “demokratur” oynanıyor. Bir tarafta Cumhur İttifakı’nın liderleri, diğer yanda onları eleştirir gibi yapan ama aslında aynı düzene hizmet eden yapılar... Her iki cephede de bir akıl tutulması hâkim: Lider ne derse doğru, ne yaparsa hikmet! Sanki memlekette akıl sadece bu iki kişiye ihsan edilmiş, geri kalan 86 milyon ise biat etmek için yaratılmış! Oysa biz diyoruz ki, “86 milyon 2’den büyüktür!” Ama onlar hâlâ “2 ne derse o olur” kafasında. Seçim kaybederlerse iptal ederler, Anayasa karar verirse kulak tıkarlar, dün “Annan Planı güzeldir” derler, bugün, “Kıbrıs bizim 82. vilayetimiz olsun” diye efelenirler. Ah keşke nerde o günler? Hani bir deyim vardır ya: “Dün dündür, bugün bugündür.” Bu zihniyetle istikamet tayin edilebilir mi? Aziz milletimiz, safiyane duygularla hayal satıcılarının peşine takılıp gidiyor; hamasetle, ezberlerle, gönül okşamalarla gerçekleri ıskalıyor.
Peki, nereye kadar? Ne zamana kadar bu milletin sırtından iktidar devşirenler, hâlâ 20 yıl öncenin mağduriyet masallarını anlatıp duracak? Millet aç, işsiz, borçlu ama ekranlarda hâlâ “ekonomi şahlanıyor” türküleri çalıyor. Çarşı-pazarda domatesin, soğanın tanesiyle alındığı bir düzende; kutlamalar ve açılışlarda tek kalemde milyonluk harcamalar yapılıyor. Vatandaş elektrik faturasını ödeyemediği için mum ışığında otururken, yönetenler her ay 3 maaş, 5 makam peşinde! Sonra da çıkıp milletten sabır isteniyor, fedakârlık bekleniyor. Hangi yüzle?
Ve ne acıdır ki, bu düzene biat edenlerin en önde gidenleri de halkın içinden çıkmış insanlar. Köyde çobanlık yapmış, kahvede çay taşımış, minibüs şoförlüğü yapmış adamlar bugün iktidar yandaşlığı yarışına girmiş, yolsuzluğu görmüyor, haksızlığı duymuyor. Çünkü “bizimkiler yaparsa doğrudur” kafası almış yürümüş! Bu nasıl bir vicdandır? Bu nasıl bir izan?
Bak kardeşim, mesele parti meselesi değil, mesele koltuk değil, mesele lider sevdası hiç değil. Mesele, bu milletin iradesinin çalınmasına sessiz kalıp kalmayacağımızdır. Mesele, bu güzel ülkenin üç beş kişinin şahsi ikbaline kurban edilip edilmeyeceğidir. Eğer sustukça sıra sana gelmeyecek sanıyorsan, yanılıyorsun. Bugün sustuğun adaletsizlik, yarın senin kapını çalacak.
Ey bu memleketin güzel insanı! Artık uyan! Artık liderin gölgesinden çık, kendi aklının, vicdanının pusulasıyla hareket et. “O ne derse doğrudur” devri bitmeli artık. Bu milletin kaderi iki dudağın arasında olmamalı. Unutma ki 86 milyon bir araya gelirse, hiçbir iktidar ebedi değildir. Ve hiçbir koltuk, milletin haysiyetinden daha kıymetli olamaz.
"Unutmayın, susanlar konuşanlardan daha çok sorumludur; çünkü zulüm, en çok sessizlerin gölgesinde büyür" vesselam…