Müslüman kadınlar için kadınlar günü denen 8 Mart ın pek
bir geçerliliği yok. Onlar için 1 gün kadınlar günü olsa bile, 364 gün zulümler
günü oluyor. Savaş, açlık, yokluk, ölümler, tecavüzler. Ebu Gureyb te Amerikan
askerlerinin Müslüman kadınlara tecavüz ve işkenceleriyle yüzleşen İslâm ümmeti
için aynı acı, Suriye de Arakan da Budistler ile devam ediyor. Dünyanın birçok
yerinde toprakları işgal altında olan Müslümanların kadınları kendilerine reva
görülen işkenceler ve tecavüzler ile boğuşurken, bu ülkelerdeki sözde Müslüman
yöneticiler zalimin her çeşidiyle uzlaşma masasına oturuyorlar. Böylece ümmetin
bu sahipsiz analarına, bacılarına bir hançerde onlar saplıyorlar.
Kadınlar İslâm la Birlikte İzzet Kazandı
İslâm öncesi Cahiliye Mekke si ve çevresinde kadına
verilen değer bir iğne ucu kadar bile değildi. Doğan kız çocukları bir utanç
vesilesi olarak görülüyor, birçoğu diri diri mezara gömülüyordu. Devrin arka
mahallelerinde genelev statüsündeki yerlerde, kadınlar bir kazanç kapısı haline dönüştürülmüş ve hiçbir hak verilmeyen
değersiz canlılardı.
Hal böyle iken İslâm ın gelişi ile kadın girdiği
bataklıktan çıkartıl-mış, hak ettiği değere ulaştırılmıştır. Şahısların
kendilerine ait hataları müstesna olmak üzere İslâm tarihi objektif bir şekilde
incelendiğinde bu görülecektir.
Günümüze geldiğimizde kadının konumu eskisinden daha
vahim bir durumdadır. Ticari çıkarları doğrultusunda kadını bir cazibe merkezi
haline getiren güç sahipleri, kadını adeta diri diri gömmekte, genel itibarı ile
dünyadaki para akışını elinde bulunduran erkeklerin tutkularına meze etmekte,
aynı zamanda alışveriş çılgını haline getirerek popüler kültürün yiyicileri
konumuna sokmaktadır.
Batı daki kadını düşündüğümüz zaman, erkek kadar çalışan
ve kendisinin hakkında mutlaka eşit tutulacaksın iddiası altında materyalist
bir görüşle, madde olarak görülen bir kadın var. Kendi tabiatına, kendi
hususiyetlerine uygun bir muameleye tabi tutulmuyor, kendisine lüzumlu hürmet
ve şefkat gösterilmiyor. Bu kadın çalışıyor, bu kadın tam manâsıyla tatmin
olmuş, esas yerini bulmuş değildir. İslâm âleminde kadını düşündüğümüz zaman ise, oradaki kadın muhteremdir,
hakikaten cemiyetin temelidir ve temizliğin, terbiyenin örneğidir. Hepimiz
ninelerimizin o mis kokulu bohçalarını hatırlarız. Kadın, o bohçaları
hazırlayan temiz bir insandır.
İslâm da kadının yeri
İnsan, ALLAH Teâlâ nın yarattığı şerefli bir varlıktır.
Eser, ALLAH Teâlâ ya aittir. İnsanın hayatını tanzim etme şeklini en iyi bilen
Rabbimizdir. Tabiî ve yaratılışa uygun olan, insanın İslâm a göre bir hayat
yaşamasıdır. Kadına da insan olma özelliği ile yaklaşmak gerekir.
İslâm ın kadına verdiği gerçek değer, Kur ân-ı Kerîm in
15 asır önce ilan ettiği insan ve kadın hakları 21.yüzyıl medeniyetinin dahi
bazı yönlerden ırk ayrımı gibi hâlâ ulaşamadığı yüce seviyededir. Hâlbuki o
tarihe kadar kadın, her millette horlanmış, hatta insan olup olmadığı
tartışılmış, kötülük ve şer kaynağı, zevk ve eğlence metaı sayılmış, medenî
haklardan, mülkiyet ve verasetten tamamen veya kısmen mahrum bırakılmıştır. Bu
gerçeği; yeterli tarihi ve dini kültürü olan her ilim ve insaf sahibi kabul ve
itiraf etmektedir.