Farklılıklarımızı zenginlik unsuru olarak görmeden,
sosyal, ekonomik ve siyasal güç anlamında işbirliği içinde olamayız.
İşbirliğinin olmadığı yerde ise zafiyet vardır. Zenginlerle yoksullar,
laiklerle anti laikler, yönetenlerle yönetilenler, kadınlarla erkekler,
kısacası yaşam biçimleri arasında çatışma hali yaşıyorsak bu zafiyet
yüzündendir. Bu tesadüf değil! Çünkü problem, emperyalistlerin sahip olduğu güç
değil, bizim içine düştüğümüz güçlüktür!
Dünya nüfusunun % 1 inin dünya gelirinden aldığı pay
dünya nüfusunun %99 unun aldığı paydan daha yüksekse, bir bankanın serveti 129
ülkenin servetinden daha fazla ise hangi kutupta yer aldığının bir anlamı
yoktur. Bu duruma son verilmediği takdirde iktidarda olmanın da muhalefette
olmanın da faydası yoktur. Ötekiler ayrımıyla her dönem değişen ötekilerin
sonuçta mazlumların sayısını artırdığı bir gerçektir. Bu gerçeği öğrenmek için
mazlum olma sırasını beklemek akıl yoksunluğudur. Çünkü geldiğimiz noktada
hangi ötekiler içinde yer alıyorsak alalım alacağımız ders aynıdır: Adil bir
düzen hedefi olmadan kutuplaşma sona erdirilmez!
Bu dünyada herkese yetecek kadar yer de vardır, nimet de
vardır, ancak Adil Bir Düzen yoktur! Bu hedefe koşmak yerine olayları
kendi menfaatleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışmak sadece acı
tecrübeleri artıracaktır. Mevcut düzenin, insanların emeğini, zamanını,
enerjisini, zenginliğini satın aldığı halde buna direnme yerine bundan pay
alma telaşı sadece sorunları düğümleyecektir. Yöneticilerini bu açmazdan
kurtarmak için, yaşadığımız toplumu hak, hukuk ve adalet mefhumuna doğru
çekmek, Hakk a yönlendirmek lazımdır. Şüphesiz bu, kutuplaşmayı ortadan
kaldıracak bir çizgi siyaseti takip edilmesini gerektiriyor. Aksi takdirde
yolsuzluk, ahlaksızlık ve bütün kötülüklerin devam edeceği açıktır.
Kutuplaşmaya son vermek gayretli ve samimi olan
insanlarla mümkündür. Bu mücadeleyi örtmek adına kutuplaşmayı besleyenler
düşmanın yapmadığı zulmü kendilerine yaptıklarının ne zaman farkına varacak
Bugün nerde bir olay nerde bir savaş varsa orasının İslam ülkesi olması
düşünmek için yeterli değil mi Emperyalizmin 90 yıl önce savaşla yapamadığını,
günümüzde hem sahada hem sandıkta kamplaşma vasıtasıyla gerçekleştirmesi
manidar değil mi! Bu oyun tarihte ilk defa oynanmıyor. İspanya 7 asır en büyük
Endülüs İslam Medeniyeti nin kurulduğu, yaşadığı bir ülkesiydi de ne oldu
Haçlılar İspanya yı 50 senede bir hıristiyan ülke haline nasıl getirdiler
Bu oyuna ülkemizde ve bölgemizde son vermek için;
taraftar sayısını artırmak değil, yanlışa yanlış demek gerekiyor. Görüşünüz
ne olursa olsun olayları kişilere indirgemeden değerlendirebilmek büyük önem
taşıyor. Bu önemin ve gerekliliğin takipçisi olanların, makamı, mevkii,
şöhreti, serveti değil, mazlumların sesi olmayı seçmekten başka çaresi yoktur.
Sizce de, kötüler arasından daha az kötüyü seçmekten başka bir şey yapmanın
zamanı gelmedi mi
%50 nin yanında olsa da yanlışa yanlış diyebilmek, %50
karşında olsa da doğruya doğru diyebilmek büyük iştir. Bu iş, göze görünmese
de ruhumuzu ıslah etmek için yaptığımız dünyadaki en önemli iştir. Bu tercih,
küçük hesapların değil, büyük hedeflerin insanı olanlar içinse bir
zorunluluktur. O halde, en zor zamanlarda bile %51 i değil, adaleti ve insanı
ilk sıraya almalıyız. İnsanı ilk sıraya almalıyız ki, devlet yaşayabilsin!
Adaleti ilk sırada tutmalıyız ki; mülkün (devletin) temeli sarsılmasın!